Keyifli Okumalar 🎶
Jungkook'un Anlatımından;
Ah! Geceleri gözüme bir gram uyku girmezken, gündüzleri uyanamamaktan nefret ediyordum ve bu benim artık düzene girmiş ve sürekli yapmaya başladığım, asla düzeltemediğim bir özelliğim olmaya başlamıştı.
Aslında sorun uyumak ya da uyuyamamak değil asıl sorun uyumamam gereken vakitte uyuyup insanların 'yaşam' dediği kısma yetişmekte zorlanmamdı. Bu gibi durumlar çok tabi anlaşılacağı üzere depresyon sonucu oluşan kendi kabuğuna çekilip ölümü bekleme durumlarıydı. Ve ben bu durumu sonuna kadar yaşıyordum.
Bende kendi kabuğuma çekilmiş umutsuz bir vaka olmayı sürdürürken, hyunglar elimden tutup beni oradan çekiyorlardı. İstemesem de onlara ayak uydurmak gibi bir zorunluluk hissediyordum. Çünkü onların bana beslediği şeyin sadece saf sevgi olduğunu, sadece iyiliğimi istedikleri için böyle davrandıklarını kesinlikle biliyordum.
Dünkü yarıştan sonra Hoseok hyung beni bırakmamış ve Bangtanda biraz içmiştik. Bu aralar sorunlar üst üste geldiğinden hepimiz bir arada pek bulunamaz olmuştuk ki Hoseok Hyungun bu durumdan hiç hoşnut olmadığı dün sarhoş olduktan sonra hepimize tek tek sövmesinden belliydi.
Tabiki haklıydı bende bu durumdan hoşnut değildim ama geçecekti, zaten hep geçerdi değil mi? Biz hiç ayrılmazdık. Biz her şeyin üstesinden gelirdik.
Gözlerimi zar zor açtığımda karşımda duran bilgisayar masasıyla yaklaşık bir 15 dakika bakıştıktan sonra ancak kendime gelebilmiş ve kalkmıştım, hiç çıkmak istemediğim o güzel ferah kokulu yatağımdan.
Gözüm köşede duran saate kaymıştı anında. Çoktan öğleden sonra olmuş bile.
Ağır adımlarımı çıplak zemine sürterek ulaştığım banyoda öncelikle karşıda gördüğüm aynadaki yansımama bakıp biraz onu süzmüştüm.
Artık morluklar nerdeyse kaybolmuş, yaralarımsa iyileşmişti. Sadece hafif izler ve pembemsi kızarıklar vardı. Yaralarım toparlamıştı kendini. Ahh tabiki toparlayacak ben yenilmez Jeon Jungkook'tum. Bir kafes dövüşünün beni bitirecek hali yoktu ya.
Keşke aynı şeyi kalbime de söyleyebilseydim. Fiziksel aldığım yaralar hiç bir şeydi benim için. Ben ilk defa bir kafes dövüşünde kalbimden yaralanmıştım. Hem aldığım bu fiziksel yaraların da suçu onundu ne vardı yani oraya gelmeseydi. Tamam gelmek zorunda kaldın madem neden yanımıza geliyorsun. Uf saçmaladım iyice tabi ki gelicek biz onun çocukluk arkadaşlarıydık. Yetimhanede ki tek güzel anılarını yaşadığı insanları görmezden gelecek değildi ya.
Sahi ya bir hafta olmuştu değil mi maçtan sonra. Bir haftadır hasrettim ona ama istemiyordum garip bir şekilde. Onu görmek acı veriyordu, en az görmemek kadar.
Onunla ilgili düşündüğümde kendimi çıkmaz karanlık bir sokakta buluyordum sanki. Ne kadar düşünsem boş, ne kadar çırpınsam boş, hep aynı sokakta aynı halde buluyordum sonunda kendimi.
Çaresizlik... Tek hissettiğim duygu oluyordu işte o zaman. Ona ne kadar hızlı koşarsam koşayım aynı hızla ondan kaçıyordum hep.
Aynadaki kendime tebessüm atıp suyu açmıştım. Elimi yüzümü yıkayıp çıkmıştım. Aslında duş alabilirdim ama spora gitmeyi düşünüyordum bu yüzden gerek yoktu, orda spordan sonra duş alırdım.
Bir şeyler atıştırmak için mutfağı gitmiştim. Yemeği çok severim ama yapmak benden uzak dursun. Bu yüzden sadece karın guruldaması geçsin diye atıştıracaktım. Çünkü evde yemek yoktu. Ne yani yakışıklı kaslı bekar bir erkeğim ben tabi ki yemek olmayacak evde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mercy | MYG
FanfictionKüçük kızını her türlü beladan uzak tutan baba Min Yoongi hikayesidir. Aşırı sevimliliğin yanında birde; -Kan -Şiddet İçermektedir. Rahatsız Olacaklar Lütfen Okumasın!