Keyifli Okumalar 🎶
Yazar'ın Anlatımından;
Min Hee, önündeki bedenin bitmiş olan serumunu değiştirirken yine göz yaşlarına hakim olamamıştı. Onu böyle görmeyi hala kendine yediremiyor, bir türlü kabul etmek istemiyordu.
Onun ne kadar tehlikeli biri olduğunu bilmesine rağmen, neden böyle dövülmüştü, nasıl, neyle onu bu hale getirmişlerdi.
Böyle kıpırdamadan yatması hatta gözlerini bile bir kere açmaması onun fazlasıyla canını sıkıyordu. Her ne kadar Jimin'in raporları gittikçe iyiye gitsede korkmadan edemiyordu. Çünkü artık gözlerini açması gerekiyordu fakat o hala uyumayı tercih ediyordu. Ya kendi istediğiyle uyuyor ya da vücudu uyanmasını engelliyordu. Bunları düşünmek bile Min Hee'yi üzüyordu.
''Kızmaya başlıyorum artık.'' Kızgın gözükmeye çalışarak yalandan kaşlarını çattı. Hafifçe Jimin'i omzundan dürterken söylenmeden edememişti Min Hee. ''Daha ne kadar uyuyacaksın?''
Göz yaşlarını elinin tersi ile sertçe sildi ve sinirli bir şekilde ona bakmaya devam etti.
''Herkes seni beklerken, ne bu rahatlık?''
Anında eli sarı dağınık tutamlara gitmişti. Jimin'in saçlarını yaralandığı zaman ki hali yani saçlarının sarıdan kırmızıya dönmüş rengi gözünün önünden gitmiyordu. Sanki gözünün açıp kapayınca yeniden kanlı haline dönecekmiş gibi geliyordu. Ama yoğun bakıma yatırıldığı zaman hemşireler saçlarını temizlemiş steril bir ortam elde etmişlerdi.
Teni oldukça fazla kan kaybettiğinden dolayı ölü gibi bembeyaz iken, aralara morumsu yeşilimsi yaralar renk katmak istercesine oradaydı. Min Hee, sarı tutamları severken konuştu.
''Jiminie.'' burnunu çekip devam etti. ''Ne olur...'' kafasını eğmek zorunda hissetmişti. Bu günlerde cidden ağlak çocuklara benzediğini düşünüyordu. ''...ne olur uyansan.'' Kafasını kaldırıp yalvarırcasına bakmıştı adeta önünde yatan bedene. Kafasını hafif sağ eğip devam etti. ''Hı?''
Min Hee, bir daha onun sesini duymazsam ne yaparım? Diye içinden geçirdi. Anında böyle bir şey düşündüğü için kendisinden nefret etti. Zaten kendi ile pek barışık bir insan sayılmazdı. Öz güveni yeteri kadar olmadığından Jimin'e onu sevdiğini hiç anlatamamıştı. Gerçi anlatmasına gerek yoktu. Jimin zaten onu sevdiğini biliyordu. Hatta tek Jimin bilse iyiydi. Çocukların hepsi biliyordu. Ama bunların hiçbiri Min Hee'nin umrunda değildi. O sadece Jimin'i düşünüyor. Ona neden daha önce kendi ağzıyla ilanı aşk etmediğini düşünüyordu.
Çok pişmandı zaman geri dönse ilk düzelteceği şeyin bu olacağını defalarca içinden geçirip ağladı... ağladı ve ağladı...
Şuan uyusada onun, kendini duyacağını hissediyordu, belki de sadece buna inanmak onu hala ayakta tutan şeydi. Arkasında kalan sandalyeyi çekti ve Jimin'in yanına oturdu. Jimin'in sol elini iki eli ile sımsıkı tutup sevdi. Sanki gidecekmiş de sadece elini o tuttuğu için oradaymış gibi, sıkıca tuttu.
Gülümsedi. Bunun için geç kalmış olsa da yapacağı için fazla mutlu ve heyecanlı hissetti kendini. ''Nasıl başlasam ki? '' dedi. Bilmiyordu, nereden başlayacağını ona olan aşkını hangi kelime ile dile getirse daha doğru olacağını. En güzelini seçmek istiyordu. En güzeli olmalıydı çünkü sevdiği insan en güzeli hak ediyordu.
Bir kaç dakika sessizliğin ardından tekrar kafasını tuttuğu elden kaldırıp süt beyazı soluk surata bakarken buldu kendini. Sonra sesli bir şekilde güldü. '' Nasıl başlayacağımı bulamadım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mercy | MYG
FanficKüçük kızını her türlü beladan uzak tutan baba Min Yoongi hikayesidir. Aşırı sevimliliğin yanında birde; -Kan -Şiddet İçermektedir. Rahatsız Olacaklar Lütfen Okumasın!