Bölüm 25

741 50 49
                                    

Keyifli Okumalar 🎶

Yoongi'nin Anlatımından;

Yetimhane Müdürü her şeyin hazır olduğunu yarın gidip Yun'u alabileceğimi söylemişti. Tabiki onu dinlemeyecektim. Yarına kadar bekleyemezdim hem madem her şey hazırdı neden bir gece daha orda kalmasına izin vereyim ki.

Çocuklara Yun'u evlat edindiğimi söyledim ama Jimin'in daha haberi yoktu. Çocuklardan da ona haber vermemelerini istemiştim. En azından her şeye rağmen ufak bir sürpriz olurdu.

Hızla geldiğim yetimhanede artık beni tanımayan yoktu. Bekçi arabada beni gördüğü an kapıyı açıp eğileyerek selam vermişti. Bende geçen gece ona vurmak zorunda kaldığım için biraz mahçuptum sonuçta onun bir suçu yoktu sadece işini yapıyordu. Mahçupluğum yüzünden arabanın içinde hafif eğileyerek bende selam vermiştim.

Hızla arabayı binanın kapısının önüne park ederek yan koltuktaki siyah çantayı da alıp hızla arabadan indim. Elimdeki çantada Yun'u alacağım gün anlaştığımız miktarda para vardı.

Yetimhanenin sahtekar müdürünün gözleri nasıl paradan kör olduysa bir hafta dediği işlemleri iki günde halletmişti. Artık yasal olarak benim soyadımı taşıyacak ve benim kızım olacaktı Yun. 

Olacaktı ne ya! Oldu. 

Kapıya doğru ilerlerken önünde duran adamı yeni fark etmiştim. Kapının önünde  durmuş ağzı kulaklarına değecek bir şekilde gülerken bulmuştum. Benim geldiğimi nereden anladı acaba kesin paranın kokusunu alıyor bu adam.

Yüzü sahte gülücükler atıp insanları kandırmaktan kırışmış olacak ki artık ifadesiz durduğunda bile kırışık duran bir surata sahipti müdür, elimdeki çanta sayesinde oluşan gerçek gülümsemesi bile uzaktan iğrenç gözüküyordu.

Neyse köprüyü geçmeye az kaldı nasılsa. Birazdan her şey bitecek bir daha bu adamın suratını görmeyecektik bile.

Ben daha merdivenleri çıkarken o da bana doğru adımlar atarak konuşmaya başladı.

''Yarında gelebilirdiniz aslında Bay Min.'' dedi ama ben onun lafı daha fazla uzatmasına imkan vermeden devam ettim.

''Ama yarın gelseydim bu çantanın bir boy küçüğüyle karşılardınız beni. Zaten siz de bunu bildiğinizden beni bugün aramayı tercih ettiniz değil mi Müdür Bey? '' dedim.

''Yok, yok yanlış anladınız beni.'' derken ellerini olumsuz anlamda sallıyordu. Ama yüzünde ki ifadeden hiçte yanlış anlamadığımı çoktan belli etmişti zaten bana.

''Eminim öyledir.'' dedim. Hızlıca binadan içeri girip müdürün odasına gelmiştim. Bir an önce Yun ile buradan gitmek istiyordum. 

''Hani Yun?'' dedim masanın önünde ki koltuğa otururken.

Geçen sefer bu koltuğa Yun'la beraber oturmuştuk. Ben ona yemek yedirmiştim ve o gün uyuyana kadar asla kucağımdan inmemişti. Nasıl da korkmuştu onu bırakacağım için öyle bir korkuyu ona yaşattığım için kendimden bir kez daha nefret etmiştim. O gün onu göğsüme yatırdığım zaman hemen kafasını boynuma gömmüştü. O orda uyurken ben sadece onu sırtını okşamış ve onu izlemiştim.

''Şuan yemek saatleri biraz beklemeniz gerekiyor.'' Hava yeni yeni kararmaya başlamıştı bu yüzden akşam yemeğindedirler tabi. Heyecanla tamamen aklımdan çıkmıştı bu benim.

''O zaman üzgünüm sizde biraz bekleyeceksiniz.'' dedim elimdeki çantayı suratının önünde sallarken. Utanmasa salyaları akacaktı. Pis herif!

Mercy | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin