Yoongi'nin Anlatımından;
Saat sanırım gece dörttü. Şuan kim bilir kaçıncı rüyamda olmam gerekirken uyuyamıyordum.
Kucağımda nefesi düzenli alışverişlerin büyüsüne kapılmış onları dinliyordum. Onunla aynı anda nefes alıp vermeye çalışıyordum ama sadece bir kaç kere tekrarlayabiliyor sonrasında içimi yeyip bitiren her neyse derin bir nefes aldırıyordu bana.
Gözleri kapalıyken sade bir çizgi gibi duruyordu. Gerçi gülerken de böyleydi tabi gülerken işin içine bir de yeni yeni beliren minik gamzesi ekleniyordu. Gece lambasından dolayı kirpikleri suratına yansıyor aslında uzun olmasa da uzun görünüyorlardı.
Niye uyurken bu kadar masum duruyordu ki. Aslında sesiyle en güçlü insanı bile dize getirebilecek birisiydi. Bu kadar masum görünmeyi nasıl başarıyordu acaba?
Kendine has çok güzel bir kokusu var, daha önce hiç duymadığım bir koku. Tarif edemiyordum o eşsiz kokuyu. Eve geldiğimizde aslında barın pis kokusundan onu arındırmak istemiştim ama uyuduğu için kıyamadım.
Ayrıca niye hala uyanmadı bu. Normalde tüm gece beni uyanık tutmak için yemin etmiş gibi hiç susmazdı bugün ayrı bir sessiz. Şuan aslında uyumasını izlemek istediğim kadar, uyanıp bana gülücükler de saçsın istiyordum.
İçim içime sığmıyordu. Sanki içimde benden üç kat büyük bir şey var ve benim rahatlamamı istemezcesine üzerimde duruyordu. Neden bugün böyle hissediyordum. O gidecek diye mi böyleydi?
Kesin son gün olduğundan yoksa umrumda değildi.
Uyumak için kaç kere kapadım gözlerimi acaba? Neden her seferinde açıldılar? İlk kez bu kadar garip hissediyorum kendimi. Kelimelere dökmek istemiyorum. Çünkü kendime yediremediğim sonuçlara varıyorum. Düşünmemeye çalışıyorum ama o da çok imkansız gibi görünüyor şuan.
Sorun olmayacak, ailesine gidecek, o orada mutlu olacak Yoongi.
Evet mutlu olacak.
***
"Dünya eşyası varmış ne yapayım ancak toplayabildim."
"Tamam geliyoruz."
Dün gereksiz düşüncelerin içinde yüzeceğime keşke şu eşyaları toplamakla vakit geçirseydim.
Kaç gün olmuştu daha nasıl evime bu kadar hakim olmuştu. Benden çok eşyası vardı evin her yerinde her köşeden bir şeyleri çıkıyordu.
"Gel bakalım." Tüm eşyaları bagaja yerleştirdikten sonra o eşyaların sahibini yataktan kucağıma aldım ve son kez gideceği bara doğru yol aldım.
Geldiğimizde çoktan kahvaltıya başlamışlardı çocuklar. Masanın üzerindeki yiyecekleri görünce deli gibi zıplamaya başladı kucağımda ki ses yığını da. Yiyemediği halde bu ne haller anlamasam da. İçimden sadece bir kaç saniye keşke dişleri olsa da o da bizimle yiyebilse diye geçirdim.
Masaya oturduğumda ses yığını hariç kimsenin sesi çıkmıyordu. Kısacık bir süredir birlikteydik hadi ama ona bu kadar alışmamıştık değil mi?
Masada bir sürü yemek varken kimse elini masadakilere uzatmıyordu. Gerçekten o gidecek diye mi bu kadar üzgünlerdi?
Kendimi böyle mi avutmalıydım? Bak onlarda üzgün Yoongi. Bu sevmek değil sadece bir süredir birlikte olduğunuzdan alışmış hissediyorsun. Hepiniz öyle hissediyorsunuz mu demeliydim?
Dün hiç uyumadım ve şuanda da hiç yemek yiyesim yoktu. Bu yüzden ben yemek yemiyorsam ses yığınını yesin diye onu doyurmayı düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mercy | MYG
FanfictionKüçük kızını her türlü beladan uzak tutan baba Min Yoongi hikayesidir. Aşırı sevimliliğin yanında birde; -Kan -Şiddet İçermektedir. Rahatsız Olacaklar Lütfen Okumasın!