4. Bölüm | İki Riddle

1.5K 58 7
                                    

Koridor da yürürken hala göl kenarında ki o anı düşünüyordum. Ben onu öpmüştüm! Tanrım! Şuan kıpkırmızı olduğumdan eminim. Elim istemsizce dudağıma gitti. Yavaşça gülümsedim. Sonra derin bir nefes aldım ve başımı iki yana salladım. Normal davranmalıydım. Ama o kadar şeyden sonra nasıl normal davranabilirdim ki?

"Bana baksana sen? Neredeydin? Cevap ver çabuk! Dersten fırlayıp gittin. Peşinden geldik ama yoktun. Bir de o psikopat Kevin da peşinden fırladı... Bana bak! Bir şey yaptı mı?" Rose'un susmasını ve kulağımı bırakmasını bekledim. Ne zaman bana kızsa kulağımı çekerdi. Alışkanlık edinmiş manyak! Çocukken hep kulağını çekerdim. Kendince intikam mı alıyor ne?

Hızla elinden kurtuldum ve kulağımı ovdum. "Manyak mısın Rose? Kulağımı kopartıyordun!" Gözlerini devirdi ve kolumu cimcikledi. "Anlatmamaya devam edersen kolunu da koparacağım!" Korkuyla ona baktıktan sonra "Tamam sakin ol. İçindeki canavara hakim ol." Dedim. Sinirle elindeki kitapla bana vurdu. "Bana bak Lily Luna Potter! Hiç oyun oynayacak halim yok! Ne kadar korktuğumu biliyor musun sen? Şu Tom geldiğinden beri iki de bir seni kontrol ediyorum geceleri. Gizli gizli revire girmek kolay mı sanıyorsun sen? Acaba öldü mü diye altıma yapıyorum korkudan! Ama sen benimle dalga geçiyor, tekerleme uyduruyorsun!" Bunları söylerken gözlerinden yaşlar akmıştı. Hızla ona sarıldım. "Ah Rose! Kızıl kafam benim. Bana bir şey yapmayacak o. Korkma boşuna. Sadece biraz ağladım. Ve Kevin'ı falan da görmedim." Geri çekildi ve parmağını bana sallayarak "Bundan sonra ortadan aniden kaybolmak yok! Yoksa tek başına dolaşamazsın bir daha! Tuvalete bile yollamam seni tek başına! Ve yaparım biliyorsun..." dedi. Tamam anlamında başımı salladım. Bundan sonra aniden ortadan kaybolmak yok. Yalan söyleyip Kevin'ın yanına gitmek var. Ah Kevin! Bana yalan da söyletiyorsun. Hem de Rose'a! Seni ne kadar sevdiğimi anla işte!

Rose ile beraber iksir dersine doğru yola koyulduk. İkimizde heyecanlıydık. Çünkü dün iksir dersi yokmuş. Yani... Profesör Tiger'ın ilk dersine gireceğiz. Ah! O adama hastayız. Bütün bölümlerde ki kızlar hatta Slytherindekiler bile bu adama hasta. Ama olunmayacak gibide değil ki... Kendisi Gryffindor'un sorumlu profesörü olduğu için Gryffindorlu olduğuma daha çok seviniyorum! Of! Ne yapıyorum ben. Artık benim sevgilim var sayılır.... Ama sayılır. Yani hala tam olarak bir sevgilim yok. O zaman Profesör Tiger'a asılmaya devam edebilirim. Sırıtrak Rose ile beraber sınıfa girdik. Girer girmez yüzümdeki gülümsemem soldu. Çünkü bu dersteki gözetmenim şansa bakın ki Kevin! Yavaşça Rose ile beraber ilk seneden beri oturduğumuz en ön sıraya geçtik. Omzumun üzerinden çaprazımda oturan Kevin'a baktım. İfadesiz maskesini takınmış önüne bakıyordu. Yanında ki Erica ona bir şeyler anlatıyor ve kolunu okşuyordu... Bir dakika... Kolunu mu okşuyor!? Ve Kevin buna tepki vermiyor öyle mi? Sinirle önüme döndüm. Ben öğretmenime asılmayayım sevgilim var diyorum, çocuk kızların ona asılmasını umursamıyor! Bir de yanımda öpüşseler tam olur! Öpüşseler... Hızla tekrar onlara baktım. Neyse ki öpüşmüyorlar. Ne güzel! En sevdiğim ders berbat oldu!

Sınıfın kapısı açıldı ve içeri yüzündeki o muhteşem gülümsemesi ile Profesör Tiger girdi. Herkes ayağa kalktı. Kitaplarını masasına bırakan Profesör Tiger gülümseyerek masasına oturdu ve "Günaydın gençler." Dedi. Tüm kızlar "Günaydın Profesör Tiger." Dedi. Fakat erkekler ve ben demedik. Çünkü gözlerimi Kevin'e dikmiştim. O da bana bakıyordu. Neden baktığımı anlayınca dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Gülmemek için kendini tutuyordu. Kızararak önüme döndüm. Ne var yani sevdiğim çocuğu kıskandıysam?

"Evet. Bakalım sınıfta kimler var." Sınıfı gülümseyerek süzdükten sonra gözleri benim üzerimde durdu. "Ah! Lily. Seni görmek ne güzel. İksirlere bakma fırsatın oldu mu? Bu sene de ek ders alacak mısın bakalım?" Gülümsedim ve "Sanırım yeniden almam gerekecek. İksirlerle aram hiç iyi değil Profesör." Dedim. O da göz kırptı ve "Bilmez miyim?" dedi. Sonra en arka sıraya baktı ve "Hugo! Santana'nın üzerine koyduğun sülüğü al hemen. Kız sara astım krizi geçirecek korkudan!" dedi. Hugo yüzünü buruşturdu ve Santana'nın ensesine koyduğu sülüğü aldı. Ağzımdan istemsizce "Iyy!" diye bir inleme çıktı. O sülüğü alır almaz Santana derin bir nefes aldı ve hızla ayağa kalktı. Sinirle ona sırıtarak bakan Hugo'ya döndü ve tokadı yapıştırdı. Slytherinli öğrenciler kahkahalar atıyorlardı. Diğer herkes gülmemek için kendini tutuyordu. Birisi dışında. Yanımda ki Rose öyle bir gülüyordu ki tüm kahkahaları bastırıyordu. Hugo'nun yanında ki Jason da gülmemek için kendini tutuyordu. Fakat o da Santana'nın tokadından nasibini aldı. Rose birden gülmeyi kesti ve sinirle ayağa kalktı. Kolundan yakalayıp onu geri oturttum. "Delirdin mi sen? Hugo her şeyi anlasın mı istiyorsun?" Sinirle yerinde debelendi ve "Jason'a tokat attı! O bir şey yapmadı ki!" dedi. Profesör "Hey! Yeter bu kadar şamata! Susun!" diye bağırdı. Herkes aniden sustu. Bu adama hayran olabilirdik ama insanı çok güzel korkutabiliyordu. Derin bir nefes verdi ve elini saçına attı. Sonra bana "Lily. Sen Santana'nın yerine geç. Santana sen de Rose'un yanına gel. Ve Hugo ile Jason! Derste bir daha böyle bir şey olursa binalarınızdan puan silinir." Dedi. Birden güldü ve "Ama tebrik etmeden duramayacağım. Hareket eden sülük şeklindeki çikolatalar! Muhteşem bir buluş! Aferin!" dedi. Hugo sırıttı. Profesör Tiger Hugo ve Jason'a ne kadar kızsa da onlarla aynı kafadandı. Onlara bayılır, fikirler bile verirdi. Santana ile yan yana geldiğimizde "Çikolata mı? O sülük çikolata mıydı? Tanrım!" diye mırıldanıyordu. Hugo'nun önüne otururken gülmeden edemedim. Hugo kulağıma "Güzel öyle değil mi? Biğ tane yemek isteğ misin? Tatlağı da çok güzel." Dedi. Gülerek omzumun üzerinden ona baktım. "Yok sağol. Peki tokadın tadı nasıldı?" Sinirle bana baktı ve "Güzeldi. İsteğsen ondan yediğebiliğim." Dedi. Küçük bir kahkaha attım ve önüme döndüm. Profesör bugün sadece yeni ölçeklerimizi nasıl kullanmamız gerektiğini ve bir daha ki ders yapacağımız iksirin ne kadar zor olduğunu anlattı. Aslında kimse onu dinlemedi. O da daha sonra sıkılmış olacak ki Qudditch maçlarından bahsetmeye başladı. Böylece dikkatimizi üzerine çekmiş oldu. Büyün bir dersi "Quddich'ten bahsederek geçirdik. Zil çaldığında "Yarın ölçeklerinizi getirmeyi unutmayın. İksirlerinizi ne kadar çabuk bitirirseniz sizi o kadar çabuk Uçuş Dersine yollarım." Dedi. Herkes iksire çalışmasını gerektiğini söyleyip odalara dağıldı. Biz de Rose ile Gryffindor kulesine geçtik. Hızla duş aldıktan sonra yemek için aşağı indik. Yemek salonu dolmuştu bile. Hugo'nun yanına oturdum ve tabağımı doldurmaya başladım. Gerçekten çok acıkmıştım. Rose "Yemeğinizi çabuk yiyin. Dersten önce iksire biraz çalışalım. Akşamda tekrar gözden geçiririz." Dedi. Hugo'nun yüzü düştü ve ağzındaki yemeği büyük bir zorlukla yuttu. "Uçuş Değsi neden iksiğden sonğa ki? Bayan Longbottom olmasa umuğumda olmazdı. Ama şimdi Rose gibi değs çalışmam geğek. Kadeğ mi bu?" Güldüm ve Hugo'ya omuz attım. Rose ters ters bize bakıyordu. "Aslında tüm Profesörler sizlere ders çalıştırmak için aynı yöntemi uygulamalı. Yoksa başka türlü çalışmıyorsunuz. Profesör Tiger'ı bu yüzden seviyorum. Çok zeki biri. Zayıf yönünüzü kullanarak ders çalışmanızı sağlıyor. Onun bilerek Uçuş Dersinden önce ders koydurduğunu öğrendim. O adam gerçekten çok zeki." Hugo ve bana baktığında gözlerini devirdi. "Hiçbir şey anlamadınız değil mi? Öyle bir bakışınız var ki..." Hugo ile birbirimize baktıktan sonra omuz silktik ve yemeğimize döndük. Rose hala bir şeyler söylenip duruyordu.

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin