11. Bölüm | Quidditch Maçı

1.1K 54 22
                                    

Bölümler gecikiyor biliyorum. Çok özür dilerim. Kuzenimde kalıyordum ve sadece diğer hikayemi yazabildim. Bundan sonra bu kadar geç gelmeyecek. Emin olabilirsiniz. :)

*Tom Riddle*

Lily koşarak gittiğinden beri yerimden kıpırdamamıştım. Uzun süre onu sevdiğimi inkar etmiştim ama... Kevin'ın dediği sözler çok aklımı karıştırmıştı. Onunda dediği gibi. Sevgi ve nefret arasında incecik bir çizgi vardı. Ve Lily bu çizgiyi geçmemi sağlamıştı. Nefretten sevgiye geçirmişti beni. Ama sorun şuydu ki ben onun o çizgiyi geçmesini asla sağlayamayacaktım. Ben ailesinin katiliydim. Bunu asla değiştiremezdim.

Asama bakıp derin bir nefes verdim. Ona olanları unuttururken çektiğim acıyı hatırladıkça gözlerim doluyordu. O lanet olası herifler yanlış kardeşi seçmişlerdi! Daha küçücük çocuktum ben! Beni eğitimlerden geçirirken işkencelerine katlanmıştım! Birçok insan öldürmüştüm! Ve sonra dedikleri tek şey "Kardeşleri karıştırdık." oldu. Bu kadar basitti işte söylemesi. "Karıştırdık." Öldürdüğüm onca insan... Potterlar... Onları boşuna öldürmüştüm. Boşuna katil olmuştum ben! Üstelik daha çocuktum!

Dizlerimin üzerine çökerken ağlamaya başladım. Asıl ben bunların hiçbirini istememiştim! Ben sadece normal bir hayat istiyordum! Aniden gülmeye başladım. Hem ağlar hem gülerken delirdiğimi düşünüyordum. "Sadece normal bir hayat mı Tom? Emin misin?" Tekrar kahkaha atarken gözlerimi sildim. Hayır. Lily'i de istiyordum. "Onu da istiyorum!"

Ne zaman o lanet gece aklıma gelse çektiğim baş ağrısı tekrar kendini gösterdi. Acıyla kasılıp yana doğru düştüm. Geçmişimden, kaderimden, gelecekte yapacaklarımdan... Kendimden nefret ediyorum ben! Kanımın asil olduğunu söyleyip durmam buna inanmak istememden! Kimse neden beni anlamaya çalışmıyor?! Neden her zaman kaybeden kardeş ben oluyorum?! Gözlerim gök yüzüne kayarken baş ağrımın azaldığını hissettim.

Yavaş yavaş kendime gelirken birisi kollarımdan tutup beni kaldırdı. "Gel bakalım koca oğlan. Of! Amma da ağırmışsın." Gondor bir kolumu omuzuna atıp beni sürükler gibi götürürken elimi cebime attım. "Git gide sıklaşıyor." Gondor başını salladı ve çıkarmaya çalıştığım kutuyu uzanıp cebimden aldı. "Otur şuraya." Banka otururken elimi başıma attım. Zonklama azalıyordu ama hala canımı acıtacak yükseklikteydi. "İç." Gondor kutudan çıkardığı iksir dolu tüplerden birini bana uzatırken gülümsedim. "Bunun çileklisi falan yok mudur? Tadı böbrek gibi." İksiri içerken Gondor güldü ve yanıma oturdu. Yüzümü buruşturup boş tüpü ona uzattım. Tüpü kutuya geri koyup cebine attı.

"Yine mi yılbaşı gecesiyle ilgili?" Yutkunup yükselmekte olan aya baktım. "Kısmen." Gondor nefesini üfleyip bana baksa da ona dönmedim. "Merak ediyorum. Neden yaptın bunu? Madem unutturacaktın... Neden her şeyi anlattın?" Gondor'un bizi izlediğini bildiğim için şaşırmamıştım. Ben ağlarken beni yalnız bırakması gerektiğini biliyordu. "Hatırlarsa kendinden nefret ederdi. Bunu istemiyorum." Gondor başını salladı ve benim gibi gökyüzüne baktı. "Dolunay var." "Evet... Dolunay var."

**********

Akşam yemeğinde gözlerimi Lily'den alamıyordum. Bugün yaşadığımız şeyler benim hayatımın en güzel anılarıydı ve onun bunu hatırlamaması canımı acıtıyordu. "Tom!" Scorpius'un bağırmasıyla kendime geldim. Hepsi bana bakıyordu. "Ne?" Göz ucuyla tekraf Lily'e baktığımda bize baktığını fark edip hafifçe gülümsedim. Meraklı Potter. "Maçtan bahsediyorduk. Yarın Kevin oynayamayacağına göre... Onun yerine sen oynar mısın?" Yüzümü buruşturdum. "İyi bir oyuncu olduğum söylenemez. Başkasını bulun." Scorpius sinirle dişlerini sıksa da umursamadım. Onu kafama takacak değildim.

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin