12. Bölüm | Ölüm

1.1K 49 20
                                    

7 Yıl Önce

*Benjamin Malfoy*

Yüzüme değen soğuk kar taneleri yüzünden yüzümü buruşturdum. Eski demir kapıya yaklaştığımda arkasındaki adama gülümsedim. "Nasılsın Vlad?" Huysuz adam donuk suratıyla "Parola?" deyince daha çok gülümsedim. "Bellatrix Black Lestrange." Vlad kapıları açarken yutkundum.

Abim Lucius istediği kadınla evlenebilmişti. Fakat ben onun kadar şanslı değildim. Bellatrix Black hiçbir zaman farkıma varmamıştı. Gerçi onun gözü Karanlık Lord dışındaki kimseyi görmezdi. Benimle sadece bir kez konuşmuştu. Onda da dediği tek şey "Aileni utandıran bir kara lekesin!" olmuştu. Savaşa katılmayı reddedip Fransa'ya gideceğim için demişti bunu. Ve çok uzun yıllar sonra abim Lucius'tan aldığım mektupla geri dönmüştüm. Bellatrix Lestrange ölmüştü. Ve intikamı 15 yıl sonra ancak alınmıştı.

Evin içine girdiğimde abimi koltuğunda otururken buldum. Yaşlanmıştı. Yaşlanmıştık. "Yaptın mı? Laneti başarabildin mi?" Kendimi karşısındaki koltuğa atıp ona baktım. "Bana karşı bu kadar güvensiz olma Lucius. Lanetler üzerinde olağanüstü yeteneklere sahip bir büyücüyüm ben." İçkisinden bir yudum alıp güldü. "O yeteneklerini çok daha önce kullanmanı istemiştik Benjamin. Ama sen kaçmayı tercih ettin." Birşey demedim. Ne diyecektim ki? O zaman intikamını alacağım ölü bir Bellatrix yoktu mu?

"Çocukların ve torunların... Buraya gelecekler mi?" Hızla Lucius'a baktım. "Onları bu işe bulaştırmaya kalkarsanız hepinizin üzerinde yeteneklerimi sergilerim Lucius!" Lucius da benim gibi koltuğunda doğrulunca yutkundum. "Diğerleri umurumda değil Benjamin. Hangisini istediğimi biliyorsun. Carvell'in oğlunu istiyorum. Roy'u." Sinirle ayağa kalktım. "Geoffroy! Onun adı Geoffroy! Ve ailemden hiç kimseyi bu işe karıştırmayacaksınız! Onların orada bir düzeni var!" Lucius ayağa kalktı ve pencereye yürüdü. "Fransız düzeni. Onlara Fransız isimler versen de soyadlarını değiştiremezsin kardeşim. ... Unutmadan. Mutlu yıllar Benjamin."

"Biliyor musun Lucius? Draco ile gurur duyuyorum. Savaştan sonra senden kurtulması gerektiğinin farkındaydı. Şimdi torununun suratını bile göremiyorsun. Yazık sana. Muhteşem bir çocuk Scorpius. Hiç sana çekmemiş!" Hızla arkamı dönüp dışarı çıktım. Harry Potter bir kaç saat önce gözlerimin önünde ölmüştü. İntikamımı almıştım ben. Fransa'ya geri dönecektim. Elimi cebime atıp minik küreyi tuttum. Bu kehanet eskisinden de çok karıştıracaktı ortalığı. Ve ben zamanı gelinceye kadar Geoffroy'u uzak tutacaktım. Ona verdiğim ikinci isim kim olduğunun sırrıydı zaten.

*Kevin Riddle*

Erica'nın düşük çenesini daha ne kadar çekebilirdim bilmiyordum. "Aklıma takılan bir soru var." Kafamı çevirip Demeter'a baktım. "Baban... Bizler doğmadan 9 yıl önce ölmüştü. Siz nasıl bizimle aynı yaştasınız?" Gülümsedim. Akıllıca bir soruydu. Demeter Malfoy'a laik bir soru. "Biz sizinle aynı yaşta sayılırız. Yani... Küçükken bizi bulduklarında... Lanetlendik. Her gün adamlardan biri bize aynı büyüyü yaptı. Bedenimizin gelişimini yavaşlattığını söyledi. Yani hem bizi daha uzun süre eğitebileceklerdi hemde kehanettin gerçekleşmesine imkan tanıyacaklardı. Biz beden yaşı olarak sizinle aynı yaştayız. Faakat zihnen... 9 yaş büyüğüz."

Hepsi şaşkınca bana bakarken gülümsedim. Evet. Oldukça uzun ve berbat bir çocukluk yaşamıştım.

"Bayanlar bizi biraz yanlız bırakır mısınız? Teşekkürler. Hoşçakalın." Tom onları koşturmadan revirden çıkardı ve diğer sedyede uyuyan Roan'a baktı. "Garantiye almalı mıyım?" Ne yaptığını anlayamıyordum. Asasını çıkarıp Roan'a uyku büyüsü yapınca sinirle ona baktım. "Çocuk zaten hala uyanmamıştı!" Tom bana cevap vermedi ve rahatsızca yerinde kıpırdadı. "Son zamanlarda bu büyüyü de çok yapar oldum." Kaşlarımı çattım. "Uyku büyüsünü mü?"

"Ben Lily'i seviyorum! Yani ona aşığım sanırım. Seviyorum işte. Ben... Onu öptüm! Ve sonrda ona bunu unutturdum. Bilmen gerekirdi." Şaşkınlıktan hareket edemiyordum. Benim sevgilimi seviyordu. Üstelik onu öpmüş ve bunu unuturmuştu. Benim sevgilimi! Öpmüştü! "Tom Riddle! Buradan çıktığımda ölmek için bana yalvaracaksın!" Tom gergince gülümsedi ve asasını bana doğrulttu. "Eh. Artık bildiğine göre... Unutabilirsin. Birazdan görüşürüz kardeşim." "Tom! Sakın! Sakı-"

"Obliviate!" Gözlerimi kırpıştırıp Tom'a baktım. "Çocuk zaten hala uyanmamıştı!" Tom aniden gülmeye başlayınca kaşlarımı çattım. Deli miydi bu çocuk? "Pardon. Ben en iyisi gideyim. Sonra konuşuruz." Tom kahkahalar atarak revirden çıkarken arkasından baktım. Neden ona karşı çok sinirli hissediyordum kendimi? Omuz silktim ve yatağıma gömüldüm. Lily'i özlemiştim. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp gülümsedim. Rüyamda onu görebilirdim değil mi?

*Lily Luna Potter*

Duyduğum koşuşturma sesleri ile yüzümü buruşturdum. Uyumak istiyordum! Odanın kapısı aniden açılınca içerisi büyük bir gürültüyle doldu. "Kalkın hemen. Çabuk!" Hepimiz koşarak odadan çıkarken Rose kolumu tuttu. Yüzü bembeyazdı. "Ağlıyorlar. Yine bir saldırı olmuş belli. Ya... Ya tanıdık biriyse?" Benimde boğazıma bir yumruk otururken Rose'un elini tuttum. "Birlikte." Başını sallayıp beni onayladı ve merdivenlerden aşağı indik. Ortak salon tüm Gryffindorlular tarafından işgal edilmişti.

"L-Lily. Lily Hugo yok. Hugo yok Lily! Dayanamam! Ona birşey olursa dayanamam!" Rose'a sarılıp dişlerimi sıktım. Bende dayanamazdım! "Bekle biraz. Buralardadır. İyidir. Eğer ona birşey olsaydı bize özel olarak haber verilirdi." Rose başını sallayıp beni onayladığı sırada içeri Bay Tiger ve Hugo girdi. Hızla koşup ona sarıldık. Önce bir tepki vermesede daha sonra hızla bize sarıldı ve ağlamaya başladı. "Biz... Bi-Biz sadece... Sadece şaka yapacaktık! Onu... Onu bulunca..." Hugo daha çok ağlamaya başlayınca Bay Tiger'a baktım. O da bembeyazdı. "Lily. Benimle gelsen iyi olacak."

Hugo ve Rose'dan ayrılıp hızla Bay Tiger'ı takip ettim. Belliydi. Bu sefer ki daha farklıydı. Ölüm. Ama kim? Gözlerim dolarken yumruklarımı sıktım. Ağlamamalıydım. Arkamızdan Rose'un haykırışları duyulunca ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Bay Tiger bana bakınca başımı eğip yüzümü sakladım. Köşeyi döndüğümüzde başımı kaldırdım ve biraz ilerdeki kişiyi görünce çığlıklar atarak dizlerimin üzerine çöktüm. Olamazdı. Olamazdı!

"Onu Hugo bulmuş. Şaka hazırlığı yapıyorlarmış. Zaten Hugo'nun sesini duyar duymaz Jason gelmiş ve... Sonrada bize haber verdiler." Hıçkırarak ağlarken hala zar zor tanınabilen bedene bakıyordum. Beden havada asılı duruyordu. Tıpkı hayaletler gibiydi. Daha çok ağlarken ayağa kalkmaya çalıştım. Teni mosmordu ve kafası ters dönmüştü. Gözlerinin akı bile simsiyahtı. Bay Tiger beni ayağa kaldırırken ona sıkıca sarıldım. Bunlar gerçek olamayacak kadar iğrençti. Dayanılamayacak kadar!

Tüm Hogwarts'ta Bayan Homespun'ın sesi yankılanırken Bay Tiger bana daha sıkı sarıldı. "Hogwarts öğrencileri. Yaşanan bir saldırı sonucu... O-Okul müdiremiz Minerva McGonagall'ı kaybettik. ... Ü-Üzgünüm." Bayan Homespun'ın hıçkırık sesleri kaybolurken Bay Tiger kulağıma eğildi. "Kimseye güvenme Lily. Kimseye. ... Okula sızdılar." Ted'in dediklerini hatırladım. Yoldaşlığın toplanmasından anlamam gerekirdi ölümlerin yaşandığını. İşte Hogwarts asıl şimdi güvenli değildi.

Son kez McGonagall'ın bedenine baktım. Affedin beni Profesör! Bir Riddle ile birlikte olduğumu öğrenseydiniz hayal kırıklığı yaşardınız. Affedin beni! Aileme layık olamadım! Ama olacağım Profesör. Size söz veriyorum. Artık gerçek bir Potter olacağım!

*****

Yeni bölüm koyayım dedim. Çok uzun değil ama... Aceleye geldi biraz. Neyse. Umarım beğenirsiniz.

Size ölümler başlayacak demiştim. İlk ölen McGonagall. Bu saldırılarda son ölen kişi de bizimkilerden biri olacak. Bilindik sevilen biri.

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin