24. Bölüm | Bradley Cambell

949 52 12
                                    

*Lily Luna Potter*

Tam her şeyi anlatmasını söyleyecektim ki koridorda çığlıklar yankılanmaya başladı. Tom ve ben birbirimize bir süre şaşkınca baktıktan sonra koşmaya başladık. Sesin geldiği yere vardığımda etrafta büyük bir kalabalık vardı. Ve kalabalığın ortasında, havada süzülmekte olan bir beden...

"Bradley!" Yanımda yankılanan kız çığlığı ile vücudum kilitlendi. Bradley... Çocuğun üzerindeki Hufflepuff atkısını fark edince kanımın çekildiğini hissettim. Bana aşkını itiraf eden ve Sam ile birlikte benim için kavga eden çocuktu bu! Ellerim titrerken herkesin duvara kanla yazılmış olan yazıya baktığını fark ettim.

"Bir bulanık daha öldü. Merak etmeyin. Sıra sizde.'

Bu yazıyı tanıyordum. Artık tüm vücudum titrerken yavaşça arkamı dönüp ona baktım. Gözlerini duvardan çekip bana çevirince başını iki yana salladı. Hah. Asla değişmeyecekti. O bir Riddle'dı! Ailemi öldüren çocuktu! Ne bekliyordum ki!?

Hızla kalabalıktan uzaklaşmaya başladım. Hiçbir şey düzelmiyordu. Düzelmeyecekti! Lanet olası Riddle ailesi yüzünden düzelmeyecekti! "Lily! Lily dur! ... DUR DEDİM!" Durup ona baktın. Kolumu sıkıca tutmuştu ve canımı yakıyordu. "O yazı senin yazın!" "Değil! ... Bak. Sadece bir kez savunucam kendimi. İnanman ya da inanmaman umrumda değil." Kolumu bırakıp derin bir nefes ve sinirle saçlarını dağıttı. "Eğer bulanıkl-" " Muggle doğumlu!" Gözlerini devirip "İyi! Muggle doğumluları!" diye bağırdı. Susup bir süre öylece bana baktı. İkimizde sakinleşmeye çalışıyorduk.

"Eğer bir 'muggle doğumlu' öldürseydim bunu saklamazdım. Kanıt bırakmazdım ama herkesin benim yaptığımı bildiğinden emin olurdum. Bu... Bu benim yapacağım şey değil!" Derin nefesler alıp vererek sakin kalmaya çalıştım ve gözlerimi yumdum. "Biri suçu neden senin üzerine atsın ki? Buna kim cesaret edebilir?" Gözlerimin ona baktığımda öfkeyle yere bakıyordu. "Bende onu merak ediyorum! ... Aklımda biri var ama em-" "Kevin değil." Arkamdan gelen sesle sıçradım. Gondor elleri cebinde yürüyerek yanımıza geliyordu. "Tüm gün gözümün önündeydi." Vücudumu bir titreme kaplayınca bakışlarımı yere diktim. Bunu da Kevin yapsaydı mahvolurdun.

"Aslında aklımdaki kişi sendin Krum." Gondor gözlerini devirip Tom'un yanında durdu. "Kapa çeneni Riddle." Tom kaşlarını çatarak ona baktı. "Sen bir gitsene şuradan. Biz özel konuşuruz." Gondor da alayla gülüp ona baktı. "Küçük bir çocuk gibi zırlanmayı kes." Başımı iki yana sallayıp onlara baktım. "Bir çocuk öldü ve siz... Ah! Slytherin gerçekten... Çook... Bencillik dolu!" İkisininde söylediklerini dinlemeden hızla yanlarından uzaklaştım. Bunu yapanı bulmanın vakti gelmişti ve geçiyordu.

*Scorpius Malfoy*

Kalabalığın arasında onu bulmak çokta zor değildi. Kızıl bir kafa işte. Direk göze çarpıyor. Kalabalıkta sıyrılarak yavaşça arkasına geçtim. Sık nefesler alarak profesörlerin indirmeye çalıştıkları cesede bakıyordu. Yavaşça elimi uzattım ve hafifçe parmaklarını tuttum. Hızla başını çevirip omzunun üzerinden bana bir bakış attı. Gözlerimiz buluştuğunda tuttuğu nefesini yavaşça verdi ve önüne döndü. Bir iki saniye sonra elimde hissettiğim baskı ile gülümsedim. Parmaklarını tuttuğum elini hafifçe geriye uzatmış ve elimi sıkıca kavramıştı.

. Gözlerim dairenin karşı tarafına kayarken yüzümdeki gülümsemeyi sildim. Jason anlayamadığım bir ifade ile bize bakıyordu. Aniden Rose elimi bırakınca onunda bunu gördüğünü anlamıştım. Ne zaman sadece beni sevdiğinin farkına varacaktı? Bu durum benim bile canımı sıkar olmuştu. Sonuçta kullanan taraf olmaya alışıktım ben. Kullanılan değil.

Gitmeden önce cebimdeki kağıdı Rose'un eline sıkıştırdım ve arkamı döndüm. Orada dikilip bir cesedi izlemek pekte istediğim bir şey değildi. Özellikle şuan çoğu öğrenci Slytherin binasından nefret ederken.

"Sevgili abicim." Yanımda yürümeye başlayan Demeter ile iç çektim. "Demeter." Sesimdeki bıkkın tonu umursamamış olacak ki koluma girip gülümsedi. "Şu Saldırgan. Kim biliyor musun?" "Hayır. Sen misin?" Hüzünle iç çekip başını omzuma yasladı. "Ne yazık ki hayır. Sende bilmediğine göre... Onu bulmalıyım. Ah umarım erkektir." Yüzümü buruşturup durdum. "Ne kadar anlaşamasakta ben senin abinim. Şu... Sürtükvari tavırlarını bana belli etme." O umursamaz gözlerle bana bakınca başımı iki yana salladım ve dışarı çıktım. Sarmaşık duvarına doğru yürürken aklımdaki tek şey kızıl saçlı bir kızdı.

Uzun bir süre sonra sarmaşıklar itildi ve gizli yerimize girdi. Gülümseyerek ayağa kalktım ve rengi solmuş kızı kollarımla sıkıca sardım. "Üzgünüm. Jason bırakmadı." Geriye çekildim ve gülümsememi sildim. "Doğru. Jason." Rose benden gözlerini kaçırınca saçlarımı karıştırdım. "Ne zaman verdiğin kararı kabulleneceksin Weasley?" "Karar verdiğimde... Malfoy."

Bıkkınlıkla nefesimi üfleyip ona baktım. "Ver artık o zaman! Rose... Sadece bizi değil, kendini de üzüyorsun. Sen çoktan beni seçtin! Bana aşıksın! Neden onu bırakamıyorsun? Ben söyleyeyim! Lily gibi olmak istemiyorsun. Benim için başkalarını karşına alacak olmaktan korkuyorsun! Rose... Belki de yanıldım. Bana aşık olduğunu düşünmüyorum artık. Bence sen... Jason'a aşık değilsin. Aşkın tam olarak hangi duygu olduğunun bilincinde değilsin." Derin bir nefes alıp dikleştim. "Bir karar verebilirsen haber verirsin. Çünkü yaptığımız bu şey... Gururumu kırıyor. Umarım karar verdiğinde çok geç olmaz Rose Weasley."

Sarmaşıklara doğru yürürken dur demesi için yalvarıyordum. Ama hala bir ses yoktu. Tam çıkacakken durup ona baktım. Cidden dur demeyecek miydi? Bir dakika ya? Blöf yaptım ben. Önüme döndüm ve dışarı çıktım. Resmen dur demedi! Ya şimdi Jason'ı seçerse pes ettim sanıp? Hızla geri içeri girdim. "Düşündüm de karar verene kadar buluşmaya devam edebiliriz." Ben nasıl bu hale geldim ya?

*Jason Finnigan*

Haritayı kapatıp burnumu çektim ve kollarımı bacaklarıma doladım. Rose ile yerimizde oturmuş haritadan onu ve Scorpius'u izliyordum. Acınası haldeydim. Tekrar burnumu çektim ve başımı duvara yaslayıp gözlerimi kapattım. Öfkeli değildim. Önceden şüphelendiğim zamanki gibi değildim. Sadece... Büyük bir yıkım vardı kalbimde. Barıştıktan sonra... Ona bu konuda her koşulda güvenmemden sonra...

Oturduğum yerden kalkıp minik pencereden dışarı baktım. Belki de... Artık onu mutlu edemiyordum. Başka şeylere o kadar odaklanmıştım ki... Belki de... Evet. Benim suçumdu. Yeterli ilgiyi gösteremedim ben ona. Ama Scorpius gösterdi. Göstermiş olmalı ki onun yanında.

Gözlerim yeniden dolmaya başlarken yutkundum. "Mutlu ol Rose Weasley. Çok mutlu ol."

###

. Evet söz verdiğim gibi yazdım. Yorum bekliyorum öncekinede buna da. :) Resimdeki Bradley.

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin