29. Bölüm | Pelerinli'nin Ortaya Çıkışı

934 45 12
                                    

*Arkadaşlar öncelikle hepinizden özür dilerim. Bildiğiniz gibi bölümleri telefondan yazıyordum. Fakat telefonum bozuldu. Tamir için ordan oraya gönderip durdular. Telefon geleli kısa bir süre olmuştu ki yine bozulmaya başladı. Bu yüzden yine tamire göndermem gerek. Sizi daha fazla bekletmemek için bölümü hemen yazdım fakat...

Bu hikayeyi en baştan beri iki part olarak tasarlamıştım. Bir sonraki seneleri II. Part olacak yani. Sınavlarım yaklaştığı için ara vereceğim. Bu birinci partın finali olacak. İkinci partı yazın yazacağım. Asıl savaş zaten orada. Kehanet falanda orada. Umarım yine yanımda olursunuz.*

△△△

*Lily Luna Potter*

Tekrar dikkatle ona baktım. Kafam karışıyordu ve kalbim çok hızlı atıyordu. "Tüm bunlar ne anlama geliyor?" Yutkunup bembeyaz yüzüyle bana baktı. "Pelerinli'nin kim olduğunu biliyorum. Onu gördüm."

13 Saat Önce

Okulun bitmesine sadece bir gün kalmıştı. Carmen'in ölümünden sonra bir saldırı daha olmamıştı fakat bu herkesi daha gergin bir hale getirmişti. Her an tetikte gezen Hogwarts öğrencileri ilk kez hemen okulu terk etmek istiyordu. Ne yazık ki bende buna dahildim. Pelerinli'nin sanki yüzlerce kişi aynı anda konuşuyormuş gibi çıkan sesini unutamıyordum.

Carmen'in ölümü ile bana olan saldırı haberi de duyulmuştu. Bazıları bana olan şüphelerine bir son verse de hala numara yaptığıma dair dedikodu yapanlarda vardı. Pekte umurumda değildi. Çünkü o günden beri kendi sorunlarımla uğraşıyordum. Yani... Yakın çevremin sorunlarıyla.

Umutsuz bir şekilde önündeki boş parşömene bakan Rose'u sarstım. "Rose artık onla konuşmalısın." Başını kaldırıp bir kaç sıra ilerimizde biriyle konuşmakta olan Jason'a baktı. Kiminle konuştuğunu göremiyorduk ama şuan bunu önemsediğimiz söylenemezdi.

"Ona ne diyeceğim ki? 'Jason kusura bakma ama seni aldattığımı zannettiğin çocukla seni biraz aldattım.' mı? Ah! İğrenç biriyim!" İç çekip arkama yaslandım ve darmadağınık kızıl saçlarıyla karşımda oturan kuzenime baktım. "Peki... Onunla hiç konuştunuz mu?" Kimden bahsettiğimi anladığı an dudakları titremeye başlamıştı bile. Malfoy oğlunun amacını çözemiyordum! Onu kendine aşık etmişti ve şimdi yüzüne bile bakmıyordu. Slytehrinliler... Güvenilmezler.

  "Merhaba." Gülümseyerek başımızda dikilen Tom'a gözlerimi kısarak baktım. "Git sevgilinle ilgilen Tom. Bizi rahat bırak." Gülümsemesi genişlerken ellerini masaya koyup bana doğru eğildi. "Neden beni her gördüğünde Marietta ile ilgili laf sokup duruyorsun? Kıskanıyor musun yoksa?" Kusuyormuş gibi bir ses çıkarıp güldüm. "Def ol Tom." İç çekerek doğruldu ve ellerini ceplerine sokup Rose'a baktı. "Profesör Tiger seni çağırdı." Rose bıkkın ifadesiyle "Peki neden bunu sana söyledi?" diye sordu. Tom kaşlarını çatıp "Gitmezsen pişman olacaksın. Ah ben neden yardım etmeye çalışıyorum ki? ... Boşver. Gitme sakın. Gidersen seni lânetlerim Weasley." diyerek hızla kütüphaneden dışarı çıktı.

  "Bu da neydi şimdi? Dengesiz! Hah. Kıskanıyormuşum. Saçma değil mi?" Sinirle Rose'a baktığımda beni dinlemediğini fark edip daha çok sinirlendim. Kimse beni dinlemiyor! "Benim... Gitmem gerek." Hızla ayağa kalkıp o da gözden kaybolunca sinirle arkama yaslandım. Gerçekten... "Tek başıma ne yapacağım burada?!"

*Rose Weasley*

  Hızla kütüphaneden çıkıp Profesör Tiger'ın odasına doğru yürümeye başladım. Eğer doğru anladıysam... Kalbim hızlanırken bende ona ayak uydurup adımlarımı hızlandırdım. Son koridoru döndüğüm an Tom'un konuştuğu çocukla göz göze geldim. "Scorpius!" Ona doğru koşmaya başladığımda kollarını gülümseyerek iki yana açtı. Tom'un söylenmelerini duymuyordum bile. Sıkıca kollarımı boynuna sardım ve kokusunu içime çektim. Vücudum kokusuna tepki olarak titrerken minik bir kahkaha atarak belime sarıldı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin