13. Bölüm | Ted Remus Lupin

1K 50 17
                                    

Arkadaşlar YGS çalışmaya başladım. Ve diğer hikayelerdi falan derken biraz gecikme oluyor bölümlerde. Özür dilerim. Neyse. :P McGonagall öldüğü için üzüldünüz, kızdınız, ölüm şeklinden iğrendiniz falan. :D O ölüm şekline kendinizi alıştırın dedim. Asıl hikayemiz yeni başlıyor. :) Keyifli okumalar...

*Profesör Cessie Homespun*

Ağlama! Ağlama Cessie! Güçlü olman gerek! Yeni Müdüre sensin! Boğazımdan kaçan hıçkırık ile yumruğumu sıktım. Bu ölüme neden olan nasıl bir kara büyüydü bilmiyorduk. "Minerva'yı... E-En son ne zaman görmüşler?" Rue bembeyaz suratı ile bana baktı. "Biz... Bir saat önce konuşmuştuk. ... Bu nasıl olur anlayamıyorum Cessie! Daha bir saat önce karşımdaydı! Bir saat içinde vücudu hemen nasıl ku-kurtlanabilir?!"

Midemi bulandıran cesede tekrar baktım. Kolları ve bacakları iki yana doğru açılmıştı. Başı ters dönmüştü ve gözlerinin yerinde iki koca boşluk varmış gibi gözüküyordu. Teni morarmış, damarları kabarmıştı. Ağzı kocaman açılmıştı ve çığlık atıyor gibiydi. En son canlı gözükmesinin üzerinden bir saat geçmesine rağmen bir haftalık bir ceset gibi kurtlanmış ve kokmuştu.

"Bilmiyorum Rue. Bilmiyorum... Baban! Ondan haber var mı? Yani..." Etrafa bir bakış attım ve korkarak "Yoldaşlıktan." diye fısıldadım. Başını üzgün bir şekilde iki yana salladı. "Hayır. Haber yok. ... Minerva'yı öldürdüklerine göre... Yoldaşlık şuan iyi durumda olmayabilir. Saldırı hali işte... Bilirsin." Yutkunup göz ucuyla bize doğru gelmekte olan Nick'e baktım. "Evet. Bilirim." Nick cesede bir bakış attıktan sonra bana baktı. "Duyuru doğruydu demek. ... Baş sağlığı mı dilemeliyim yoksa yeni makamın için tebrik mi etmeliyim Cessie?" Sağ elimi arkama sakladım ve sertçe tırnaklarımı avucuma batırdım. "Birincisini tercih ederim... Profesör Roddick!" Nick hafifçe gülümsedi ve başıyla selam verdi. "Başınız sağ olsun... Müdüre Homespun!" O pelerinini uçuşturup hızla uzaklaşırken Rue kolumu tuttu. "Sakin ol Cessie. Hepsinin zamanı gelecek. İnan bana."

*Rose Weasley*

Cenaze töreninden sonra herkez ortak salonlarına gönderilmişti. Annem ve babam bizi götürmek istediklerini söylemişlerdi fakat Lily çok katı bir şekilde onları reddetti. O geceden beri böyleydi. Sert, kaba, soğuk, öfkeli... Yıkılmış. Onu Kevin'dan uzak tutmak için uğraşmama bile gerek kalmamıştı. Kevin onunla konuşmaya çalışınca herkesin içinde ona bağırmıştı. Bu beni sevindirmeliydi belki ama... Lily'nin öfkesine yenildiğini hissediyordum ve bu korkutucuydu. Hiç konuşmuyor, yemiyor, uyumuyordu. Sadece izliyordu. İnsanları o kadar büyük bir dikkat ile inceliyordu ki... Yaşadığı acıların onu delirttiğini düşünmeden edemiyordum.

Hugo biraz daha iyiydi. Yani... Annem ve babama sarılıp ağladıktan sonra daha iyi gibiydi. Cesedi ben bulsaydım... Onun kadar güçlü olamazdım sanırım. Jason törende ağlayıp ona sarılınca elimi tutmuştu. Bunu düşünmek bencillikti biliyordum ama aramızın iyi olduğunu öğrenmek bana biraz daha güç vermişti. Sessizlik içindeki ortak salonda bunaldığımı hissettiğim için ayağa kalkıp dışarı çıktım. O gece McGonagall'a saldıran her kimse bizede saldırabilirdi. Yani Scorpius ve bana. Bunu düşünmek beni daha çok ürpertiyordu.

"Jason?" Koridorda ayakta durmuş tablolardan birine bakıyordu. Ona aesldndiğim halde bana bakmamıştı. Yanına gidip incelediği tabloya bakınca tablonun boş olduğunu gördüm. Resimdeki herkimse başka bir tabloya gitmiş olmalıydı. "Jason neden boş tabloya bakıyorsun?" Yine bana bakmayınca endişe ile kaşlarımı çattım. "Bu tablolar ile eskiden gizli bilgiler sızdırılırmış. Haberleşmek için daha güvenli bir yol. Mektup başkasının eline geçebilir." Bu da ne demekti şimdi? "Sen kime haber yolladın?" Hafifçe gülümsedi. "Kime değil. Kimlere."

Sonun BaşlangıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin