Look After You

20 november (2) "serenading"

"Bu ne anlamaya geliyor?" gülmemi tutamamıştım. O da gülmeye başladı.

"Bugün seni evine götürmeyeceğim." bu baya iddialı bir cümleydi.

"Tamam, ama beni pişman etmezsen iyi olur."

"Çok memnun kalacaksınız bayım." bunu sürekli yapıyordu. Normal bir konuşmanın içinde aniden ciddileşiyor ve yoğun aksanıyla beni deli ediyordu.

"Şimdi bize bir sert tekila ver ve burayı donat."

"İş saatleri içerisinde ayık olurum diye düşünüyordum." bardakları ayarlamaya başladı.

"Bir tekilayla sarhoş mu olacaksın yani?" yalancı bir tavırla küçümsedim.

"Olmayacağım." içkileri ve tuzu ayarladı. bardağa uzandım,

"Bekle, daha meyve tabağı yapacağım." heveslenmişti. Bu halini izleyip gülümsüyordum.

"Ne gülüyorsun?" bana soruyordu ama o da gülümsüyordu.

"Umarım bu heves sadece bugüne ait değildir."

"Bu iş bana verebileceğin en güzel hediyeydi Louis. Şuna bak, en sevdiğimiz barda beraber çalışıyoruz."

Gerçekten inanılmazdı. Hayatımın her noktasında Harry vardı.

Bir kaç dakika içinde önüme lezzetli bir meyve tabağı çıkardı. Limonlarıda kestikten sonra tekilalar içilmeye hazırdı.

İçkileri kafamıza diktik. Harry'nin suratı ekşimişti.

"İçki içmeyi o kadarda sevmiyorum." dedi.

"Ama buraya geldiğinde her zaman bira içiyordun Harry."

Kafasını kaldırıp ciddileşen bir ifadeyle bana baktı. Niye böyle bir şey demiştim ki şimdi ben... Gözlerimi kaçırdım.

Bir süre baktıktan sonra o da işine döndü ve bardakları önümüzden aldı.

"Bira beni pek çarpmıyor ya da sürekli içtiğim için alıştım sanırım." gülümsemeye çalıştım.

"Öyledir." ağzıma tabaktan bir tane üzüm attım.

"Yesene Harry." tabaktan bir dilim elma alıp ağzına attı.

Gerginleşen ortam ikimizide rahatsız etmişti.

"Kaşın acıyor mu?"

"Eh işte. Omuzlarım daha kötü durumda, beni yere sermişti."

Suratını buruşturdu. "Yanıma gel."

Anlamamıştım. "Neden?" gerçi niye soruyordum ki... bana zehir vereceğini söylese bile kabul ederdim.

"Masaj yapacağım." gözlerimi şaşkınlıkla açtım.

Bu Harry'nin beni bu barda ikinci kez şoke edişi oluyordu.

"Düşünme o kadar, gel hadi."

Tabureden kalkıp barın içine geçtim, Harry alttan bir tabure çıkarıp beni ona oturttu.

Omzumu sıkmaya ve ovalamaya başladı. Tüm tüylerim diken diken olmuştu.