Cildimi okşuyormuş gibi yumuşakça esen lodos rüzgarının geldiği yöne çevirdim kafamı.
Balkonun açık camından giren rüzgar saçlarımı dağıtıyordu. "İstersen camı kapatabilirim." dedi Harry uçuşan saçlarıma gülümseyerek bakıp. Başımı yana salladım, "Gerek yok, hoşuma gidiyor."
"Benim de öyle." diyip, pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu. Sokak lambasının içeriye vurduğu kadarıyla görebildiğim suratında mutlu bir ifade vardı Harry'nin. Halbuki okulda bayağı yorulmuştuk bugün... Bir de üstüne işe gidince hiç dinlenme fırsatımız olmamıştı,
Ama yine de şimdi burada, gece yarısında balkonda oturmuş sohbet ediyorduk. Saate en son baktığımda ikiyi gösteriyordu.
"Ne olur ne olmaz, sana bir hırka getireyim." fincanın dibinde kalan çayımın son yudumunu alıp kalktım masadan. Çayın soğuması zor yutmama sebep olmuştu. Balkonun kapısını açıp odama girdim, hemen yatağımın üstüne çıkardığım hırkamı aldım ve tekrar girdim balkona. Harry daldığı yerden kafasını çevirerek elini uzattı hırkayı almak için.
"Ben giydiririm." diyip arkasına geçtim,
Kollarını uzattı yardımcı olabilmek amacıyla, hırkayı uzun kollarından geçirip giydirdim. Kendi sandalyeme geçeceğim sırada kolumdan tutup durdurdu beni, "Teşekkür ederim sevgilim." dedi ve beni yakınına çekerek dudaklarımızı birleştirdi kısa bir süreliğine.
Gülümseyerek ayrıldım yanından. "Çay ister misin?" diye sordum oturmadan önce.
"Olur." bileğindeki lastik tokayla saçlarını topuz yaparken konuştu.
Boş fincanlarımızı alıp mutfağa geçtim ve sıcak çaylarla doldurup geri geldim balkona. Herkes uyuduğu için sessiz olmaya çalışıyordum bir yandan. Akşam yemeğinden birkaç saat sonra içtiğimiz kahvelere rağmen erkenden odasına çekilip yatmıştı evdekiler.
Hafta sonu için babamın evini ziyaret edişimin üstünden neredeyse bir ay geçmişti. Onu ve yeni eşini görme fırsatım olmamıştı gerçi... Ben habersiz gitmiştim, onların da daha önceden yaptıkları bir hafta sonu planı vardı. Neticesi, Felicite ile oldukça iyi vakit geçirmiştik tek başımıza. Olan biten her şeyi merak ediyordu, ona göre bizim buradaki hayatlarımız çok renkliydi ve anlatacak hikaye asla bitmezdi. Harry'yle yaşadıklarımızı ve Zayn ile aramızda geçen o durumu yalnızca kız kardeşime anlatmıştım. Genel olarak dışarıda bol bol gezip, evin yolunu unuttuğumuz bir hafta sonuydu.
Harry için de güzel geçmişti anlattığına göre. Annesi dönmeden önce, pazar günü Gemma uğramış eve. Hep birlikte özlem giderdikten sonra ikisi yola beraber çıkmışlar. Gerisini biliyordum zaten, ev boşalır boşalmaz yanına gelmiştim. Hissettirmemeye çalışıyordum; ailesinden elimden geldiği kadar kaçtığımı... İhtiyacım olan son şey onların yargılayıcı bakışlarıydı. Bana karşı nasıl davranıcakları konusunda hiç şüphem yoktu ve başıma geleceklerden emindim,
Harry, geçmişimdeki uyuşturucu bağımlılığım ve artık kabullendiğim alkolik olma durumum yüzünden beni ne kadar aşağılıyor ve empati yapmamak için uğraşıyorsa, onlarda bunun iki katını yapacaktı sadece.
Ailesiyle bir gün yüzleşeceğimi biliyordum, ama en azından şimdi olmayacaktı. Zaten bunları şu an düşünmemeliydim, olduğum yerin tadını çıkarmam ve sevgilimle ilgilenmem gerekiyordu. Harry'nin de dediği gibi bunlar bizim 'en güzel saatimiz' di. Sadece ikimiz, birkaç fincan sıcak çay ve izlemeye değer bir manzara... Hayat böyle küçük şeylerin kıymetini bilince güzeldi.
Hırkasının önünü kapatıp, fincanı avuçlarının arasına aldı Harry. Karşımda öyle sevimli bir halde duruyordu ki... Yüzünün her bir yerini öpmek istiyordum bana ne zaman böyle tatlı tatlı baksa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Look After You
Hayran KurguLouis ve Harry aynı sokakta yaşayan ve aynı okulda okuyan iki gençtir. Okuldan sonra kalan zamanını arkadaşlarıyla sürekli gittiği barda harcayan Harry'nin, o barda çalışıp performans sergileyen Louis'nin söylediği şarkıların tümünü ona yazdığından...