16 july "always lead you home"

417 39 90
                                    

Louis's Pov

Gece yarısı çalmasına alışık olmadığım telefon sesi ile açtım uykulu gözlerimi, uykulu olmanın verdiği şaşkınlık ile yatakta hızla dönüp kimin aradığını okumaya çalıştım, gözlerim henüz odaklamıyordu bile gördüğünü.

Zayn'in adını görünce reddetmekten vazgeçip açtım, kulağıma dayayıp tekrar başımı yastığa koydum, "Alo?" elimle gözlerimi ovalayıp uyanmaya çalıştım.

"Louis..."

Bir an önce konuşmasını bekleyip sordum, "Bir şey mi var?" hızlı konuşuyordum.

Cevaplamadı bir süre. "Hey, duyuyor musun?"

Öksürme sesini duydum, "Evet... duyuyorum." devam etti, "Buraya gelip beni alır mısın?"

Yuvarladığı kelimeleri zor duyuyordum.

Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp saatin kaç olduğuna baktım, tekrar yaklaştım, "Zayn... Saat iki dostum." yanımdaki pencereye uzanıp perdesini çektim ve hava girmesini sağladım.

Sıcak bir temmuz gecesiydi.

"Saatin kaç olduğunu biliyorum aptal." son kelimeye vurgu yaptığında ses tonundan duyabildiğim alkol komiğime gitmişti.

Kafamı yana sallayıp güldüm kendi kendime, "Umarım şehir dışında olduğum gerçeğini de biliyorsundur." o geceden beri babamın evinde, asıl memleketimdeydim, henüz dönmeye ise hiç niyetim yoktu.

Kendine küfür ettiğini duydum. "Ben onu unutmuşum tamamen..." şimdiden aradığına pişman etmiştim.

Fakat mecburen rahat yatağımdan kalktım, gece lambamı yaktım ve seslendim, "Neyse, uyandırdın bir kere." telefonu omzumla yanağım arasına sıkıştırıp dolabımı açtım.

"Geliyorum maksimum bir saate." Adidas şortumun üstüne giyebileceğim bir tişört kaptım. "Konumu mesaj atacağım." dedi.

"Tamam." telefonu kapatıp büyük cebimin içine attım, motorumun anahtarlarını elime alıp, çıktım odamdan. Kimseyi uyandırmadan gitmem gerekiyordu, parmaklarımın ucunda yürüyüp, evin kapısını açıp, bahçeden geçip garajın önünde duran motoruma bindim. Buradaki evim diğerine kıyasla daha küçüktü, diğerinin bir apartman dairesi olmasına rağmen.

Doncaster'daki evlerin çoğu küçük ve bahçeli evlerdi zaten.

Motoru bahçeden çıkarıp, gözümde büyüyen yolu bir an önce bitirmenin hayalini kurarak çalıştırdım. Zayn hariç kimse beni gecenin bu vaktinde yatağımdan kaldıramazdı.

Kim bilir ne kadar içtiğini düşünüp durdum.

Ondan hiçbir farkım olmadığını hatırlayınca önyargılarımı kenara bıraktım. Kendimi ayakta tutabilmenin tek yolu sürekli sarhoş olmaktı şu günlerde ironik bir şekilde.

Haklı olarak en çok babam şikayetçiydi bu halimden, her gece eve içkili gelmeyi bende istemezdim, fakat buraya sorunlarımdan kaçmak için geldiğimi bildiğinden, yorum yapmıyordu.

Son anda iyi ki giymişim hırkamı üstüme diye geçirdim içimden, rüzgar saçlarımın arasından geçiyorken, uykumun açılmasını sağlamıştı.

Bugün şehir değiştirecek olduğum için, uykumu iyi almak istemiştim, ama görünüşe bakılırsa artık mümkün değildi böyle bir şey.

Neredeyse İngiltere'nin her şehrinde yakın dostlarım olduğundan dolayı, yaz tatillerinde arayı kapatabilmek için sıklıkla seyahat etmeye alışkındım fakat bu sefer ziyaretlerim sadece iş içindi aslında.

Look After You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin