"İç, iç, iç!"
Konforsuz bar taburesinde oturduğum yerden koro halindeki bağırışlara gülüp, elimle önüme düşen saçımı çektim ve Harry'ye çevirdim gözlerimi,
O da anın adrenalini ve coşkusuyla gülen yüzünü bana çevirdi. Tanrım, onu hiç böyle sarhoş görmemiştim!
Her zamanki monoton bir iş gününün sonunda barda biraz takılmaya karar vermemizin bizi buraya getireceğini görememiştim. Sıkıntımızı içkiyle atmaya çalıştığımız klasik bir akşamdı, fakat bar genelde olduğundan daha kalabalıktı, ve Harry... Sarhoşluğunu anlatacak kelime yoktu.
Devamlı gelen müşterilerin masasında takılıp deliler gibi kahkaha atmıştık tüm gece boyunca, sarhoşluğumuz onları da epey eğlendirmişti.
"İçeyim mi?" diye sordu, fazla yüksek çıkan sesiyle.
Bardaki herkes bizi izliyordu ve sohbetimize dahildi diyebilirdim, cevabımı beklediler,
Ağzımı gülerek açtım, "İç, ipin ucu kaçtı zaten." vücudumdaki yoğun alkol miktarından dolayı aksanımın kaymaya başladığını hissediyordum.
Onay verince, benimle birlikte bardakilerde gülüşüp, "Ah hadi ama Harry!" dedi birkaç tanesi.
Harry masaya tutunup ayağa kalktı, ağır çekimde hareket eder gibiydi. Masanın üstünde duran tekila shotlarıyla dolu tepsiyi yavaşça kendine çekerken gülerek onu seyrediyordum. İçeride çalan gürültülü müzik ve bağırışmalar birbirine karışmıştı. Çok fazla ses vardı.
Şapşalca sırıtırken inanılmaz tatlıydı, eli ilk bardağa uzandı, olayı fazla dramatikleştirip gözlerini bardakta tuttu birkaç saniye, "Pekala, başlıyorum." dedi nihayet.
İlk shotu kafasını dikerken aynı bağırışma tekrar duyuldu, "Bir!" inanamıyorum, sayacaklardı...
Hiçbir şeymiş gibi bardağı tepsiye koyup, ikinci ve üçüncü shotı attı Harry, ıslanan dudakları çok tahrik ediciydi. Ah. Sarhoşken hep böyle savunmasız oluyordum ona karşı. Ağzından çıkan bir kelime bile sertleşmeme yetiyordu.
"Yedi!"
Kendimi dizginlemeye çalışırken geçirdiğim birkaç saniye sonra kalabalığın sesiyle döndüm gerçekliğe, ve buna müdahale etmem gerektiğini anladım. "Hey, hey, hey."
Kolundan tutup durdurdum Harry'yi, "Alkol komasına girmeni istemeyiz değil mi?" diyip kendimi tutamadan kahkaha attım. Öyle boş bakıyordu ki kırmızı gözleri.
Belli belirsiz gözlerini kırpıştırınca beni bu kadar çabuk kabul etmesine şaşırdım.
Şimdi kalabalık eğlenceyi bozduğum için şakacı bir tavırla bana kızıyordu, kolunu tuttuğum sevgilimi kendime çekerek kucağıma oturmasını sağladım, Harry gülerek başını bana yasladı, "Kendi işinize bakın." diyerek en az onlar kadar şakacı gülümsememle konuştum.
"Harry'nin başlattığını bitir en azından." dedi masasında oturduğumuz orta yaşlı, dövmeli çift.
Göz ucuyla tepsiye bakıp kaç shot kaldığını saymaya çalıştım.
Sekiz.
"Ah, hadi ama!" diyip elimle tepsiyi gösterdim. Bana biraz acımaları lazımdı. Harry gülerek kulağımı ısırdı, çok ama çok arsızdı. "Louis itiraz etme." dedi bana.
Cevap vermeme kalmadan, Harry bağırdı,
"İç, iç, iç!" arkasına dönerek bağırınca haliyle dikkatler yine üzerimize çekilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Look After You
FanfictionLouis ve Harry aynı sokakta yaşayan ve aynı okulda okuyan iki gençtir. Okuldan sonra kalan zamanını arkadaşlarıyla sürekli gittiği barda harcayan Harry'nin, o barda çalışıp performans sergileyen Louis'nin söylediği şarkıların tümünü ona yazdığından...