15 september "family."

464 38 99
                                    

"Zayn, kahve bardaklarının altlığı nerede?" diye seslendim salona. Harry ile yemeğe çıktıktan sonra, akşam Zayn'in yeni evine uğrayalım demişti Harry. Zayn bu gece yatılı kalmamız için ısrar etmişti ve sonuç olarak düzenlemeyi yeni bitirdiği misafir odasında kalmaya ikna olmuştuk.

Üşenmeyip boş olan odasını bizi düşünerek misafir odasına dönüştürmesi hala komik geliyordu.

"Bende bardak altığı ne arar amına koyayım." seslendi salondan. Sürpriz olmamıştı tabii. Dediği gibi, sadece yaşayabilecek kadar eşya almıştı evine.

Başımı yanlara sallayıp hazırladığım kahveleri tepsiye koydum ve hemen yan odadaki salona girdim, Harry battaniyesini üstüne iyice çekmiş, orta sehpanın üstünde resim çizen Zayn'i izliyordu dikkatle. Zayn üniversitede çizim yeteneğini kullanabileceği bir bölümü okumaya karar verdikten sonra eskiye göre daha sık resim çizer olmuştu. Bir nevi kendini geliştiriyordu ve bunu görmek beni mutlu ediyordu aslında, çünkü bir zamanlar okumak istemediğini, bunun kendisine göre bir şey olmadığından bile bahsediyordu. Kararını değiştirdiği için mutluydum.

Elimdeki tepsiyi sehpadaki boş yere bıraktım. Masanın üstü akrilik boyayla kaplanmış gibi duruyordu. Zayn kara kalem çalışmayı sevmezdi ve etrafın boyaya bulanmasını da umursadığını sanmıyordum.

Harry battaniyeyi açıp yanına yerleşmemi bekledi. Zayn'in rahat kanepesine attım kendimi. Omzumu atarak Harry'yi kollarım arasına aldım, yağmurun altında durduğumuz o gün üşütmüştü ve hala hastaydı, iyileşmesi uzun sürerdi hep. "Teşekkürler bebeğim." dedi kahve fincanına uzanıp.

Yanağına öpücük kondurarak cevap verdim.

"Ne çizdiğini anlayamadım." dedim Zayn'e, henüz bir taslak görüyordum kağıdında.

"Harry kırmızı güllerle dolu bir bahçe çizmemi istedi." diyip, palete döktüğü boyayı karıştırdı.

Kafasını bana çevirdi Harry, "Gülleri sevdiğimi bilirsin." gülümsedi.

"Bilmez miyim..." diyip, kolundaki kırmızı gül dövmesini gösterip güldüm. Harika bir günden kalabilecek en anlamlı izdi vücudumuzdaki.

Kahveme uzanıp içtim birazını, odanın yok denilebilecek kadar loş olan ışığı mayışmamı sağlamıştı, geniş salonun bize en uzak olan köşesindeki ayaklı lambadaki sarı ışık buraya gelene kadar yok oluyordu diyebilirdim.

Üst üste iki kez hapşırdı Harry.

"Ihlamurun var mı diye soracağım ama... duyacağım cevaptan çekiniyorum." dedim Zayn'e, üç gündür içtiği soğuk algınlığı ilaçlarının pek bir faydasını görememiştik.

"Sen bu evi ne sanıyorsun anlamadım..." dedi işine devam ederek.

"Sormamışım gibi davran."

Cebindeki peçeteyi çıkarıp burnunu sildi Harry, "Gerek yok, yarına iyileşirim. Hissediyorum."

"Bir an önce iyileşsen iyi edersin." dedi Zayn.

Burnunu çekip bana yaslandı Harry. "Niye?"

Uzun saçlarıyla oynamaya başladım. "Nasıl niye, söylemedin mi daha Louis?" diye sorarak, kafasını önünden kaldırdı ilk defa.

"Neyi söylemedi?.." başını çevirip bana döndü.

Güldüm. "On saniye içinde amma soru sordunuz..." konuşmak için ağzımdaki kahveyi yuttum, "Bir hafta içinde babam evleniyor. Düğününe katılacağız." pek önem vermediğim için bahsetmeyi unutmuştum.

"Babanı bekar sanıyordum." dedi Harry.

"Meğerse değilmiş... Bir ay önce tanıştığı iş arkadaşı kadınla evleniyor... Saçmalık. Ayıp olmasın diye düğününe katılmak zorundayım."

Look After You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin