Harry's Pov
Suyunu döktüğüm sıcak kahveleri tepsinin üstüne koyup, mutfak tezgahından aldım ve balkon kapısından çıkıp bahçeye ulaştım.
Havuz kenarında oturan annem ile ablamın şezlonglarının ortasındaki masaya yaklaşınca Gemma elime uzanıp tepsiyi aldı.
"Sen içmiyor musun?" dedi sütlü kahvesini alıp.
Cebimdeki telefonu çıkarıp şezlonga attım,
"Hayır, yüzeceğim biraz." alnımdan süzülen ter damlaları gıdıklandırıyordu.
Güneş gözlüklerini çıkardı annem, "Karşı tarafa geç, bize su sıçratma." uzun kahverengi saçlarını küçük bir topuz haline getirdi.
Dediği üzere havuzun diğer tarafına geçtim ve tereddüt etmeden balıklama daldım henüz günün bu saatinde ısınmayan soğuk suya.
Bedenim suyla buluştuğu an gelen serinleme hissiyle, havuzun dibinde yüzüp, nefesimin tükendiğini anlayınca yavaşça yukarıya çıktım.
Gözlerimi açıp sudan dolayı yanma hissinin geçmesini bekledim, birkaç kere kapayıp açtım göz kapaklarımı.
"Bilekliğin düştü sanırım Harry." diye seslendi annem uzaktan, sağ koluma baktım aceleyle.
Louis'nin aldığı kırmızı bileklik düşmüştü.
Telaşla bakındım etrafıma, Gemma ayağa kalkıp suyun dibini görmeye çalıştı. Hepimiz bir olmuştuk. İşaret parmağıyla arkamı gösterdi, "Bak orada."
Arkamı dönüp suya daldım, zorla seçtiğim kırmızı renge uzanıp hızla çıktım yüzeye.
Gemma yerine oturdu tekrar, avucumu açıp tuttuğum bilekliğe baktım.
Eski bir çin efsanesine dayanarak bu bileklik, kaderlerinde birlikte olmaları yazılı olan çiftlerin birbirine görünmez kırmızı bir iple bağlı olduğu anlayışını temsil ediyordu.
Aynı efsaneye göre iplik düğümlenip, gerilebilirdi fakat asla kopmazdı.
Kendinede aldığı kırmızı ip bilekliklerimizi takarken anlattığı bu efsaneyi nereden öğrendiğini bilmiyorum Louis'nin, ama buna inanmak hoşuma gidiyordu.
Kaybolma fikrinden korkup, havuzun kenarına oturdum ve aynı yere bağladım bilekliği.
Louis'yi düşünmeden edemedim bileğime bakarken. Sanki bana kendini hatırlatmaya çalışıyormuş gibiydi.
Okulların araya girmesinin akşamı, tatile çıkacağım bavulu hazırlamama yardım etmek için gelmişti yanıma, son kez o gün görmüştüm yüzünü. Acilen şehirden ayrılmak istemiştim.
Arkamda hiçbir sorumluluk bırakmadan gitmek iyi gelir diye ummuştum.
Normalde asla bir haftadan uzun süre boyunca durmadığım yazlığımızda kalırken, geri dönme fikri aklımın ucundan dahi geçmiyordu şimdi. En azından bir süreliğine her şeyden uzaktım.
Arada özlemime yenilip Louis'yi aramıyordum bile. Sahi, acaba ne durumdaydı? Şu an içiyor muydu tek başına?
Saati düşündüm. Öğlen saatleri... Herhalde içiyor olamazdı bu vakitte.
Gemma'nın bana seslendiğini duydum,
"Birden bire aklına girdi değil mi... Tahmin etmeliydim." uzandığı şezlongdan kalkıp yanıma yürüdü.
Gözlerimi daldığını şimdi fark ettiğim yerden çektim. "Öyle oldu gerçekten." diyip güldüm.
İyi gidiyordum halbuki kafamı ondan uzaklaştırmakta. Fakat en ufak bir çatlaktan içeri sızabilecek kadar yakındaydı Louis, aklımın içinde durduğu yerde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Look After You
FanfictionLouis ve Harry aynı sokakta yaşayan ve aynı okulda okuyan iki gençtir. Okuldan sonra kalan zamanını arkadaşlarıyla sürekli gittiği barda harcayan Harry'nin, o barda çalışıp performans sergileyen Louis'nin söylediği şarkıların tümünü ona yazdığından...