0.3

26.7K 746 132
                                    

Resimdeki: Çınar Çelik

Çınar'dan

Bu sabah babamın zorluyla şirkete gitmek zorunda kaldım. Arabamı şirketin otoparkına park edip şirkete girdim. Etrafa bir göz gezdirdim. Herkes bana selam verip 'hoş geldiniz Çınar bey' tarzı şeyler söylerken hepsine kafa sallamakla yetindim. Asansöre yönelip asansör tuşuna bastım. Beklerken telefonumu çıkartıp sosyal medyada gezindim.

Asansörün geldiğini haber veren o tarif edemeyeceğim sesle kafamı telefondan kaldırdım. Telefonu da cebime atıp asansörün kapısının açılmasını bekledim. Kapısı açılınca da içeri girip yönetici katının olduğu tuşa bastım.

Kata gelince herkesin bana verdiği selamlara yine kafa sallamakla yetindim. Odamın olduğu yere gelince sekreterin değiştiğini gördüm. Masasında yazan isimle adının Helin olduğunu öğrendiğim kadın önündeki dosyaları telaşlı bir şekilde karıştırıyordu.

Allah'ı vardı güzel kadındı. Kıvırcığa kaçan siyah saçları beline dökülüyordu. Evet kıvırcığa kaçan. Ne dalgalı ne de bonus kafa. Üstüne giydiği siyah elbisesi vücuduna oturmuştu. Ayağına giydiği şık topuklu siyah ayakkabıları ile uzun görünüyordu. Kıvırcığa kaçan kıvırcık seni. Zaten boyun uzun, o ayakkabılar ile kız kulesi mi olmaya çalışıyorsun?

Ben sekreteri süzerken yanımda beliren beden ile kafamı sola çevirdim. Özgür şık takım elbisesinin içinde, elleri cebinde bana sırıtarak bakıyordu.

''Ne sırıtıyorsun oğlum?''

''Şirkete gelmişsin?''

''Babam zorladı.''

''Başka bir nedeni olamazdı zaten.'' Sadece omuz silkmekle yetindim.

''Çok konuşmada iş ver. Put gibi duramam bütün gün.''

Kahkaha attı. ''Geç odana. Ben göndereceğim.''

Kafa sallayıp odama geçtim. Dekorunu unuttuğum odamı süzerek koltuğuma gittim. Koltuğa oturup ayaklarımı masanın üstüne doğru uzattım. Ne? Şirket bizim. 

Az sonra kapım tıklatıldı. Ben 'gir' deyince de kapı açıldı ve içeri kıvırcığa kaçan kıvırcık diye adlandırdığım kadın girdi. Elindeki dosyaları masanın üstüne bıraktı. ''Bunları Özgür bey gönderdi Çınar bey.''

Bana gülümseyerek bakınca ben de ona gülümsedim. ''Ne yapacağım ben bunlarla?''

''Özgür bey birazdan buraya geleceğini söyledi. Bende bilmiyorum.''

Kafa salladım. O sırada gözüm kızın ellerine takıldı. Lanet. İnce parmağında tektaş yüzük vardı. Demek ki nişanlıydı. Hayır yanı madem nişanlısın, bana gülümseyerek neden beni umutlandırıyorsun?

Tamam ne dediğinizi duyar gibiyim. Patronusun sen onun geri zekâlı, tabi ki nezaketen gülümseyecek. Kabul ediyorum.

Helin odadan çıkarken içeri Özgür girdi. Masamın başına gelip bana tip tip bakmaya başladı. ''Ne bakıyorsun?''

''Acaba işleri unuttun mu diye düşünüyorum.''

''Ben de kestiremiyorum.''

Önümdeki dosyaları açıp incelemeye başladım. ''Eh yani, o kadar da unutmamışım.''

''İyi. İyice incele. Babam aradı. Haftaya gireceğimiz ihaleye sende katılacaksın.''

''Off.''

Özgür odadan çıkarken tekrardan bana döndü. ''Bu arada, Rüya'nın yeni bakıcısına sarkıntılık yapmak yok.''

Tek kaşımı kaldırıp Özgür'e baktım. ''Rüya'nın yeni bakıcısı mı var?''

''Evet. O güzel bir kadın ve sen ona sarkmayacaksın.''

''Gerçekten güzel olduğunu düşünmüyorum. Rüya'nın bakıcılarının hepsi çirkindi.''

''Çınar, kadınlar çirkin diye işten bezdirip veya para teklif edip işten çıkartıyordun. Bu kadına öyle yapmayacaksın, ki zaten bu kadın güzel diye yapmassın da.''

''Bakarız.''

Dosyaları kapatıp ayaklandım. ''Nereye?'' diye soran Özgür'e bakıp göz devirdim. ''Nereye olacak? Eve. Yeni bakıcıya bakacağım.''

''Ama babam? Bugün şirkette olman gerekli.''

''İşi eve gönder. Ben bakarım bir ara.''

''İyi. Bak da, ne hâlin varsa gör.''

Odamdan çıktıktan sonra asansöre yöneldim. Giriş katına inince hızla şirketten çıktım. Otoparka yönelip arabama bindim. Acelem olmadığından yavaş bir şekilde arabayı sürüp eve vardım. Arabayı park edip anahtarımla içeri girdim. Salona göz attığımda boş olduğunu gördüm. Mutfak kısmına baktığımda ise Derya'yı gördüm. Koridordan mutfak kapısının olduğu yere geldim. Tam Derya'ya seslenecekken, kulaklıklarını takmış, yemek yapmakla meşgul olduğunu gördüm. Onu rahatsız etmeyip merdivenlere yöneldim. Üst kata çıktığımda ise bir kadın gördüm. Benim odamın kapısında, kucağında Rüya'yla. Yan profilden görülen yüzü gayet güzeldi.

Bir süre odamla bakışmasını izledim. Daha sonra dayanamayıp yanına gittim. Beni fark etmedi. Ona doğru eğilirken güzel kokan parfüm kokusu beni bir anlığına duraksatmış olsa da kulağına yaklaşıp aklımdan geçen cümleyi söyledim.

''Sanırım odamı çok beğendin.''

Beril'den

Yerimden sıçrayabilirdim ama kucağımda uykuya dalmış bir bebek vardı. Hızla arkamı döndüm ve resimlerdeki çocukla göz göze geldim.

''B-ben çok ama çok özür dilerim. Rüya'nın odasını arıyordum. Çisil hanıma sordum kapısı kapalı ara bul dedi ve çıktı. 2 tane kapalı kapı vardı ben de burayı açtım ama yanılmışım. Çok özür dilerim.''

''Yaklaşık 2 dakikadır odamla bakışıyorsun da.''

''Odanın dekoru hoşuma gitti. Gözlerimi alamadım.''

''Fotoğraflardan mı?''

''Hayır odadan!''

Gülmeye başladı. Ben ise utancımdan yerin dibine girmek üzereydim.

''Ben tekrar çok özür dilerim.''

''Rüya'nın odası şuradaki oda.''

Eliyle gösterdiği tarafa döndüm. Ve bir adım attım. Ama kolum Çınar beyin koluna çarptı.

''Ben özür dilerim çok dalgınım. Uykusuzluktan. Çok pardon''

''Uykusuz işe mi gelinir?''

''Mecburdum. Hastanelerde uyuyamıyorum.''

''Hastane?''

''Bütün gece refakatçi olarak kaldım da. Ben tekrar çok özür dilerim.''

Arkamı dönüp Rüya'nın odasının kapısına geldim. İçeri girdiğimde mor ve beyaz renklerle döşenmiş tam bir tumblr'lık odayla karşılaştım. Oda cidden güzeldi. Bu aile ne kadar zevkli bir aile böyle? Rüya'yı beşiğine yatırıp odadaki koltuğa uzandım. Gözlerim açık kalamıyordu. Kendimi mecburen uykuya teslim ettim.


Kardeşimin BakıcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin