Resimdeki: Özgür Çelik
Hava kararmıştı. Nereye geldiğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Az ilerideki banka doğru gidip oturdum. Azıcık soluklanmam gerekliydi.
Ağlamam dinmemişti. İlk defa böyle bir şey yaşıyordum. Sanki Çınar benimle oynanamış benim kalbimi deşmişti. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Ellerim titrerken susadığımı hissettim. Kolumdaki saate baktığımda geç olduğunu gördüm. Kaç saat boş boş yürümüştüm? İlk başlarda koşmuştum bu tarafa doğru ama başımın döndüğünü hissettiğimde yavaşlamıştım. Ardından yürümüştüm buraya kadar. Sadece Çınar'ı düşünerek yürümüştüm.
Banktan kalkıp yürümeye devam ettim. Bir kaç sokak daha geçtikten sonra ileride bir çift gördüm. Kavga ediyorlardı. Koca sokakta kızın bağrışları yankılanıyordu. Kız en sonunda tokat atıp gitti. Adam da peşinden sadece baktı. Bu bana saatler önce Çınar ile yaşadığımızı hatırlatmıştı. Gerçi hiç aklımdan çıkmamıştı ama görünce tekrar gelen coşkulu ağlama isteği ile dayanamadım. Bir tek ben kaldım sokakta. O adam da bir süre sonra başka bir yöne gitti. Tek başıma zorlukla hareket ederek yürüyordum tek başıma.
Ellerim titrerken daha fazla dayanamadım. Hemen yanımdaki soğuk duvara bedenimi yaslarken göz yaşlarım durmuyordu. Yavaşca duvarın önüne çömelirken ayaklarımı karnıma doğru çektim.
Bana bunu nasıl yapmıştı? Benimle nasıl oynamıştı? Duygularımı nasıl kullanmıştı? Ben onu sadece sevmiştim. Ona güvenmiştim. Onun dudaklarını dudaklarımda hissederken mutlu olmuştum. Onun dudaklarının arasından çıkan 'seni seviyorum' kelimelerine mest olmuştum. Onun elleri ellerimi tutarken aşkımdan titremiştim.
Ama o ne yaptı? Beni kendine sırf bir iddia için aşık etti. Bunu yaptı. Beni sevmedi. Hepsi saçma sapan bir iddia içindi. Ondan nefret ediyorum. Yüzünü bir daha asla görmek istemiyorum. Duygularıma yenik düşmemem gerekli. O seni sevmiyor Beril. Bunu kabullen. Çınar seninle bir iddia için sevgili oldu. O seni hiçbir zaman sevmedi. Sevmeyecek. Ve sen bunu kabullenmek zorundasın..
Soğuk kaldırım taşının üstünde oturduğumun farkına varıp ayağa kalkmaya çalıştım.
Ah be anne, 'Taşa oturma karnın ağrır' diyeceğine 'Aşık olma, kalbin acır' deseydin keşke..
Zar zor yaslandığım soğuk duvardan destek alarak ayaklandım. Hıçkırıklarım ile birlikte yürümeye devam ettim. Nereye mi? İnanın ben de bilmiyorum.
İnci'den
"Allah sizi ne yapsın biliyor musunuz? Bildiği gibi değil, bilmediği gibi yapsın. Size ne yaptığını bilmeden ne yapıyorsa yapsın? Ya ben ne diyorum? BERİL NEREDE?!"
"Senin kadar biz de endişeliyiz İnci."
"Lan başlarım endişene şerefsiz."
"İnci.."
"Hele sen hiç konuşma Özgür." Derin bir nefes alıp koltuğa oturdum. Beril yoktu. Çınar'ın iddia meselesini, yaptıklarını her şeyi öğrenmiştim. Beril'e ulaşamayınca evlerine gelmiştim. Şu an ise Özgür'ün odasında hepimiz Beril'i düşünüyoruz. Saatler önce şirketten ağlayarak çıkmış. Kız yok.
"Ya siz nasıl böyle bir iddiaya girersiniz ya?"
"Ya yaptık bir hata İnci. Ama bak ben gerçekten seviyorum Beril'i. İddia falan umrumda değildi."
"Sus Çınar!"
"Ya bir tartışmaz mısınız? Beril yok ortada. Onu bulmalıyız."
Birden Özgür'e döndüm. O an ağzımdan çıkanı kulaklarım duymuyordu. "Ne o? Yoksa gerçekten Beril'e aşık mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardeşimin Bakıcısı
Teen FictionKapı durmaksızın çalarken yerimden zorla ayağa kalktım. Kapıya yaklaşıp, kapıyı açtım. Kapıyı açmam ile yere doğru bir adet Çınar yığıldı. "Çınar?!" "B-Beril.." Yere hızla çömeldim. Yoğun alkol kokusu burnumu doldurunca yüzümü ekşittim. "Çınar sen i...