Resimdeki: İnci Işık
"Rüyaaaaaaa?"
Odaya girdiğimde boncuğu göremedim. Odanın içerisinde onu arıyordum resmen.
"Rüyaaa?"
"Agugu"
"Ha?" Sesin geldiği yöne ilerledim. Alt değiştirme masasının arkasında bir çift mavi gözle karşılaştım.
"Burda mıymış boncuk prensess?"
"Haha."
Gülerek kucağıma aldım onu. Yürümeye başladığından beri durdurak bilmiyordu. 1,5 yaşına yaklaşıyordu Rüya. Ve ona en uzun süre bakan bakıcı benmişim. Çisil hanım söyledi. Diğer bakıcılar esrarengiz biz şekilde 1.haftadan işi bırakıyormuş.
2 hafta falan geçmişti. İnci'nin sargısı çıkmıştı. Yani gayet iyiydi.
Ben, hastanede Özgür'in İnci'ye nasıl baktığını görmüştüm. Öyle bir bakıyordu ki... Bunu Özgür'e sormam lazımdı. Eğer İnci'den hoşlanıyorsa ona açılması lazımdı. Ayrıca Bence İnci ve Özgür çok yakışıyorlar.
Özgür'ün eve gelmesini beklerken boncuğu uyuttum. Mutfağa inip Derya ile sohbet ettim.
"Sen Dilan'ın karşısına ne zaman çıkacaksın?"
"Beril, bilmiyorum. Lütfen bunu konuşmayalım."
"Peki, nasıl istersen."
Biraz daha sohbet ettikten sonra Derya pazara gideceğini söyleyip çıktı evden. Bende mutfakta oturmaya devam ettim. Bir süre sonra Özgür geldi. Yukarı peşinden çıktım. Rüya'nın odasına girdim. Önce uyuduğunu kontrol ettim. Sonra Özgür'ün odasına geldim. Kapıyı çalıp 'gir' sesini duyunca içeri girdim. Odasına ilk defa giriyordum. Limon sarısı ve açık gri tonlarına hâkim çok güzel ve modern bir odaydı. Gözlerimi kısaca gezdirdikten sonra Özgür'ü çalışma masasının başında gördüm.
"Elma getireyim mi?"
Sesimi duyunca bana döndü ve güldü. Bende ona gülüp yanına yaklaştım. Mimarlık çizimleri ile dolu bir masa. Hemen Emre'yi çağırmalıyım.
Elinden kalemi bırakıp bana döndü. Sonra birden yüzü düştü.
"Hayırlı olsun. Çınar ile sizi tebrik edemedim bir türlü."
"Sağ ol."
"Ben de sana bir şey diyecektim."
''Dur Özgür, önce benim sana bir şey sormam gerek.'' diyerek hemen masanın yanında duran koltuğa oturdum. O da sandalyesini kaydırarak önümde durdu.
''Noldu?''
''Acaba sen, İnci'ye ka-'' cümlemi tamamlayamadan kapı adeta kırarcasına açıldı. Çıkan sesle yerimden sıçramıştım.
''LAN ÖZGÜR NERDESİN?'' İçeri dalan, Özgür ve Çınar'ın arkadaşı olarak hatırladığım Can'dı. Özgür şaşırarak arkasını döndü.
''Oha kapı çalmak gibi bir adabın yok mu oğlum senin?''
Can'ın bakışları Özgür'ü buldu. Ama Can beni fark etmemişti. Önümde hem sandalye, hem de Özgür vardı çünkü.
''Oğlum başlatma kapı çalmana, Çınar yüzünden annem beni oklavayla kovaladı lan oklavayla!''
''Can sakin ol noldu?''
''Ne noldu? Onun yüzünden anneme 'ben hamileyim' dedim. Neymiş, iddiaymış. Belliydi böyle ol-''
Özgür aşırı sesli bir şekilde öksürüp önümden çekildi. Bende hızla ayağa kalkıp şaşkın gözlerle Can'a baktım. ''Can?''
''Aa Beril?'' Yutkundu. ''Sen de mi burdaydın?''
Kafa salladım. ''Şey, siz Özgür'le konuşun, ben çıkayım en iyisi.'' Özgür'e son bir bakış atıp odadan çıktım.
Bu Can'da bir tuhaf. Annesine 'ben hamileyim' demiş lan.
......
Dilan'dan
"Ya Emre hayıır, olmaz! İzin vermiyorum!"
"Ama sevgilim sadece ufak bir rica."
"Emre neresi ufak?! Kız senin sevgilin olcak!"
"Ama sahte!"
"Emre inanamıyorum. Dünden râzısın resmen!"
"Ya eski sevgilisi kızı rahatsız ediyormuş o da sevgilim var demiş. Çocuk inanmayınca sadece 1 günlüğüne sevgili rolü yapmamızı istedi Dilan."
"Olmaaazz! Başka erkek mi kalmadı? Umut var. Ona sorsun."
"İyi de Umut asla kabul etmez. Nefret ediyor o kızdan."
"Ben de nefret ediyorum. İzin vermiyorum. Sen benim sevgilimsin Emre."
"Of Dilan. Sadece 1 günlüğüne."
"Bak Emre. O kızın niyeti belli. Senin sevgilin olmak istiyor."
"Saçmalama gözünü seveyim Dilan ya."
"NE HÂLİN VARSA GÖR EMRE!!"
Tek kelime etmesine izin vermeden çıktım okuldan. Tek başıma dönecektim.
Resmen sınıfın en güzel kızı ile sevgili numarası yapacaktı. O melek yüzlü şeytan sevgilimi elimden almaya çalışıyordu. Emre de ona kanıyordu. Ne hâlin varsa gör dediğimden kesin onunla rol yapacaktı. İnanamıyorum. Resmen Melek benim sevgilimi elimden alacaktı. Ama rüyasında görür o. Benim adımda Dilan ise sevgilimi ayartmasına izin vermeyecektim.
Sadece şu an biraz dalgındım. Dün akşam rüyamda annemi görmüştüm. Gerçek annemi. Adının Derya olduğunu öğrendiğim annemi. Çok güzel bir kadındı.
Düşünceler içinde yürürken pazar sokağının yanından geçiyordum. Gözüme takılan kişi ile dona kaldım. O da bana bakıyordu. Aramızda 10 metre ya var, ya yoktu. Annem.. Derya.. Tam karşımdaydı. Aynı fotoğraftaki gibiydi.
Ağzımdan içtenlikle ilk defa döküldü yıllar sonra o kelime. "Annemm.."
O da aynıydı "Kızımmm.."
Bakışmamız asırlar sürmüştü sanki. Sonra arkama bile bakmadan koşmaya başladım. Annem ise arkadan bağırıyordu. "Dilan!! Gitme, lütfen!"
Ama dinlemedim. Koştum. Nereye gittiğimi bilmeden koştum. Hiç durmadan koştum. Ama hiç durmadan akan gözyaşlarım ile. 10 dakika hiç durmadan koştum. Dinlenmek için bulduğum bir marketin yanına çöktüm ve ağlamaya devam ettim. Yanıma bakkal sahibi, teyzeler, küçük çocuklar, hepsi doluştu. Neyim olduğunu sordular ama cevap vermedim. Sadece yüzlerine baktım. Ardından aralarından sıyrılıp koşmaya devam ettim.
Ne kadar gittim bilmiyordum. Ama sanırım kaybolmuştum. Şu anda ıssız bir sokağın ortasındaydım. Telefonumu çıkardım hemen. Ama sanki bir film sahnesi çekiyormuşuz gibi ıssız sokağın ortasında şarjımın bittiğini gördüm. Hıçkırıklarım hâlâ dinmemişti. Karşıma kötü hiç kimse çıkmadığı için dua edip ilerledim. İleride bir çocuk parkı görüp oraya koştum. Bir banka oturup kaydıraktan kayan, salıncakta sallanan bir çocuğu izledim. Koskoca parkta bir tane çocuk vardı sadece.
O kadar koşmuştum ki yorulmuştum. O kadar ağlamıştım ki bitkin düşmüştüm. Birden gözlerim karardı. Ağzımdan 'yardım edin' kelimesi döküldü. Ama sesimi benden başka duyan olmadı. Gözlerim yavaşca kapanırken banktan düştüğümü hatırlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kardeşimin Bakıcısı
Teen FictionKapı durmaksızın çalarken yerimden zorla ayağa kalktım. Kapıya yaklaşıp, kapıyı açtım. Kapıyı açmam ile yere doğru bir adet Çınar yığıldı. "Çınar?!" "B-Beril.." Yere hızla çömeldim. Yoğun alkol kokusu burnumu doldurunca yüzümü ekşittim. "Çınar sen i...