1.2

17.7K 500 64
                                    

Resimdeki: Özgür Çelik

Çınar'dan

Şu ihale için şirkete gitmem gerekiyordu. Oflayarak şirkete gitmek için evden çıktım. Tam şirkete varacakken ise telefonu unuttuğumu fark ettim.

Lanet.

Telefonsuz olmaz. Arabayı çevirip eve doğru yol aldım. Eve varıp içeri girdim. Beril, salonda Rüya'nın videosunu çekiyordu. Anlam veremeyip merdivenlere yöneldim. Telefonumu masamın üstünden aldım. O sırada gömleğimdeki küçük leke dikkatimi çekti. Üstümdeki gömleği hızla çıkarıp kirli sepetine fırlattım. Dolaptan yeni bir gömlek alıp üstüme giydim. 

Odadan çıkıp tekrardan merdivenlerden indim. Bu sefer salona göz attığımda Beril'i göremedim. İçeri geçip baktığımda ise onu mutfakta gördüm. Özgür ile sarılırken...

Anlam veremediğim sinir bütün bedenime hücum ederken daha fazla dayanamayıp evden çıktım. Şirkete gitmek yerine sabahları da açık olan bir bara gittim.

5 gün sonra / Pazartesi günü

Odamda ağırlık çalışıyordum. Yeni çalışmaya başladığım için terlememiştim. Ama su getirmeyi unuttuğum için elimde dambıllarla aşağıya inmek için odadan çıktım. Merdivenlerden inerken çalışırım diye dambıllarla iniyodum. Kapıyı açtığım gibi Beril ile çarpıştım. Düşmesin diye onu tutayım derken elimden dambıl düştü. Hem de tam ayağına. O güçlü çığlıklarından birini atarken ağzımdan küfür kaçmasını son andan engelledim.

"Hass.."

Annem ve Derya merdivenlerden hızlıca çıkarak yanımıza geldiler. Beklenmedik bir şekilde Beril'i kucağıma aldım. Derya'yı da mutfağa buz çıkartmak için gönderdim. Anneme bir şey yok diyerek aşağı indim. Düşmemek için kollarını boynuma dolamıştı. Bu hoşuma gitmişti. Ama aklıma Özgür ile sarılmaları gelince tekrar sinirlendim. Sandalyeye koyduğum gibi ayrıldım ordan. Çok istiyorsa Özgür ilgilensin onunla.

Beril'den

Biz Derya ile konuşurken mutfak kapısının oradan bir ses geldi.

"Anne."

İkimizde kafamızı mutfak kapısına çevirdiğimizde öylece baktık. Ben gülümsedim. Derya tepki veremedi. Engin abinin ölümüne üzülüyordu.
Rüya, Çisil hanımın kucağında el çırparak 'anne' diyordu.

"Rüya konuşma konusunda hızlı ilerliyor. Az önce içerdi anne demeye başladı."

"Maşallah."

Çisil hanımın konuştuklarımızı duyup duymadığını bilmiyordum. Ama tepki vermediğine göre duymamıştı. Az sonra boncuk ile Çisil hanım bir sandalyeye oturdular. Rüya annesinin kucağına uyumaya çalışıyordu.

"Demek artık Beril de biliyor."

Gözlerimi Rüya'dan çekip Çisil hanıma baktım. Böylelikle Çisil hanımında her şeyi bildiğini öğrendim.

"Dilan'ın erkek kardeşinin sevgilisi olduğunu bilmiyordum."

"Değildi zaten. Yani düne kadar. Emre Dilan'ı seviyordu. Meğersem Dilan da bir şeyler hissediyormuş. Mektubu okumadan önce de ölüm var diyerek Emre'ye açıldı. Tek arkadaşı Emre'ydi zaten Dilan'ın."

"Sen Dilan'ı ne zamandan beri tanıyosun?"

"Dilan benim derslerine girdiğim sınıflardan birinde. Emre de benim sınıfımda zaten. Emre'nin anlattığı kadarıyla biliyorum. Zaten ilk babasının vefat ettiği gün hastanenin önünde karşılaştım. Emre ile oturuyorlardı. Sonra konuşmaya gittim."

Dilim damağım kurumuştu ama konuşmaya devam ettim.

"Ağlıyordu. Babası için. Bana sarıldı. Ağladı. Sonra hastaneye girdik. Acı haberi aldık."

Derin bir nefes aldım. Ve Derya'ya döndüm. Sessizce süzülüyordu mavi gözlerinden yaşlar.

Derya ve Çisil hanım birbirlerine bakmaya başladılar. Gözleri ile konuşuyorlardı.

Rüya, Çisil hanımın kucağında uyumamıştı. Daha öğlen bile değildi zaten.

"Ben sizi yanlız bırakayım. Rüya ile ilgileniyim."

Sandalyeden kalkıp Çisil hanımın kucağından boncuğu aldım. Ve mutfaktan ayrıldım. Merdivenlerden çıkıp boncuğun odasına girdim. Onu yere oturtup ben de karşısına oturdum.
Ellerimle gözlerimi kapatıp açıyordum. Ce-eee yapıyordum. Rüya da buna katıla katıla gülüyordu.

Ellerimi gözlük şekline getirip iki daire oluşturdum ve gözlerime götürdüm. Sonra da dilimi çıkarttım. Rüya katıla katıla gülmeye devam ediyordu. Ben de onunla birlikte gülüyordum.

Saat öğlene doğru gelirken boncuğu kucakladım. Ve beşiğine yatırdım. Onu sallarken nini söyledim. Bir süre sonra gözleri kapandı ve uyudu. Odadan çıkıp kapıyı sessizce kapattım.
Aşağı inerken cebimin titrediğini hissettim. Telefonum çalıyordu. Telefonu cebimden çıkartıp aramaya baktım. Tanımadığım bir numaraydı. Emre de sürekli beni başkalarından arardı. Büyük ihtimalle odur diye açtım.

"Alo?"

"Selam."

Bu Emre değildi. Bir adamdı.

"Kiminle görüşüyorum?"

"Kim olduğum önemli değil Beril. Sadece aklında şu kelimeyi tut. 'intikam.' Unutma.''

Adımı biliyordu. Ama dedikleri içimi daha da ürpertti.

"N-ne intikamı? Siz kimsiniz?"

"Ablamın intikamı. Seni ilgilendiren bir konu değil. Ama intikamım seni üzecek. Kardeşini de öyle.

Telefon beklemediğim bir şekilde suratıma kapanınca şok olmuş bir ifade ile telefonu kulağımdan çektim.

Ne intikamından bahsettiğini bilmiyordum. Ama içim ürpermişti. Ablası kimdi onu da bilmiyordum. Merdivenlerin sonunda öylece telefona bakıyordum. Sesli bir şekilde yutkunup telefonu cebime koydum. Önce sağıma soluma bakındım kimse var mı diye. Yalnız olduğumu anlayınca salona doğru geçtim. Mutfak kısmına baktığımda ne Çisil hanımı ne de Derya'yı görebildim. Tekli koltuklardan birine oturup düşünmeye başladım.

Ne intikamıydı bu? Beni ilgilendirmiyorsa nasıl üzecekti? Ya kardeşim? O ne alakaydı? Korkmaya başlamıştım. Belki de Emre telefon şakası yapmıştı. Sırf beni korkutmak için. Ama Emre öyle şeyler yapmazdı ki. Belki başkası yapmıştır diye kendimi rahatlatmaya çalıştım. Ama yine de korkuyordum. Bu intikamı ve beni arayan o adamın kim olduğunu çok merak ediyordum. Yakında öğrenecektim. Hissediyordum.

Kardeşimin BakıcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin