1.1

9.9K 687 250
                                    


'Cause I wanna touch you, baby,
And I wanna feel you, too.
I wanna see the sunrise and your sins,
Just me and you...'

Jimin benden sonra alt vokal olarak beni tekrar ederken sesimi alçak tutmaya özen gösterdim.

'Light it up, on the run,
Let's make love, tonight.
Make it up, fall in love, try...'

Üzerimde hissettiğim gözlerin beni iyi falan hissettirmiyor Jungkook, bil istedim.

"Tamam, burada bitirelim."

Şarkının melodisi kesilirken kulaklığımı çıkarıp mikrofonun üzerine koydum.

Kıç kadar odada iki saattir kayıt yapıyorduk ve şarkı sözü yazmaktan vazgeçmiş bir şekilde hangi şarkıyı kendimize göre uyarlayacağımızı düşünmüştük.

Dusk Till Dawn, ağır bir şarkıydı.

Jungkook ise bunu daha da zorlaştırarak melodiyi piyanoya göre ayarlamıştı.

Bilin bakalım bu görev kime verilmişti?

Tabii ki, bana!

Bir saat piyano kayıdı için uğraşmıştık ama buna değerdi.

"Acıktım," Jimin - olmayan - göbeğini ovuşturarak mırıldandığında kayıtla ilgilenen görevli çoktan odayı terk edip üçümüzü yalnız bırakmıştı. "Gidip bir şeyler mi yesek?"

Evet, sonra belki bir kahve içer ve dedikodu yaparız.

"Bana uyar, bende acıktım." dedim mikrofonları kapatırken. İçerisi sıcak gelmişti fakat kayıt odasından çıktığımız anda donmuştum, klima kaç saattir açıktı?

Elektrik faturası Yang'a giriyor, önemli değil.

Sehpanın üzerinde duran boş kahve kutularını çöpe atarken istemsizce esnedim. Kahveler işe yaramamıştı, piyano için nota uyarlaması yaparken en az iki kutu kahve devirmiştim.

"Canım hamburger çekiyor."

"Benimde tavuk çekiyor, tavuk yiyelim."

"Hayır, hamburger yiyeceğiz Jungkookie."

"Chaeyoung, sence ne yemeliyiz?"

"Şey..."

Konuya illa beni dahil edecekti...

"Chaeyoung-ah, hamburger yemeliyiz, değil mi?"

Chaeyoung-ah, mı?

Jimin'in bana gösterdiği yakınlık onu tebrik etme isteği uyandırıyordu bende. Gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdığımda Jungkook'un elini sırtımda hissettim.

Ulu Tanrım, karşımızda Jimin vardı.

"Tavuk yiyelim, Chaeyoung."

Seni yemeliyim, Jungkook. Acilen.

Omzuma astığım çantamı Jungkook'un kolu görünmesin diye şekilden şekile sokarken karşımızdaki Jimin her şeyden bir haber Jungkook'la didişiyordu.

"Biliyor musunuz?" Jungkook'un elini kıpırdanarak vücudumdan ayırdığımda bir adım ondan uzaklaştım. "Her ikisini de yiyebiliriz, tartışmaya gerek yok."

"Ah, pekala."

"Sen bilirsin."

-

"Bu... Efsane."

"Bir dilim ister misin?"

Somurtarak kafamı salladığımda önümdeki mısırlı salatamı didiklemeye devam ettim.

red | jungkook • roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin