"Forever Young!"Sesimi stabil tutmaya devam ederken şarkının ritmi durdu ve kulaklıklarımızı çıkarmamızı belirten bir ses yankılandı.
"Pekala, boğazımın içine ettim," Lisa ağzının içine şişeyi sokacak gibi su içerken Jisoo güldü. "Zaten sesim yok, iyice gitti."
"Vokalin çok iyiydi aslında, dün gece anırarak bağırmasaydın bugün seni zorlamazdı."
"Leo nankörü pençesini gözüme sokuyordu, ne yapacaktım? Sessiz sinemayla size canımın yandığını göstermeye mi çalışacaktım?"
Daha sonra dediğini yaptı ve gıkını bile çıkarmadan canı yanıyormuş gibi davrandı. Gülüp omzuna vurdum.
"Sesin gayet güzel Lice, aldırma onlara."
"Ya tabi, ne demezsin Rosie..."
Menajerimiz bize 3 kutu kahve ve bir portakal suyu getirdiğinde Lisa'ya meyve suyunu uzatıp kahvemi yudumladım.
Dilimin haşlandığını hissederken ifademi sabit tuttum. Pekala, ben kaşınmıştım. Kapağı bile plastikti.
"Bakın ses konularında Jisoo annenize geleceksiniz," Jisoo'nun yükselen egosunu Jennie güzelce söndürdü. Lütfen... Konuya beni dahil etme.
"Dedi Rose'yi yüksek notalarda geçemeyen anne."
Ve etti... Harika.
"Ya! Hiçte bile!" Jisoo elindeki kahveyi sertçe masaya vurduktan sonra kapaktan çıkan bir kaç - sıcak, ya da kaynayan - kahve damlası koluna geldi ve acıyla sızlanırken kolu refleksle Lisa'ya çarptı.
Ve ben kahvemi onlardan uzakta sakince bir şekilde yudumlarken mükemmel bir döngü başladı.
Lisa Jisoo'nun ona çarpmasıyla elindeki portakal suyunu üzerine dökerken o da ani bir refleksle geriye doğru atıldı ve arkasında olan Jennie'ye çarptı.
Tanrım... Şaka mıydı?
Hepsi bowling oyunundaki lobutlar gibi sıra sıra devrilirken Jennie'nin daha bir yudum bile alamadığı Latte'sin yarısı gömleğine döküldü. Daha sonrasında ise kayıt odasını çınlatan bir çığlık.
Dilimi yakan ufacık bir yudum kahvenin onun üzerine dökülmesi... Umarım derisi yanmamıştır.
"Lisa! Ne yaptığını sanıyors-"
"Ben bir şey yapmadım! Jisoo yüzünde-"
"Benim suçum değil! Kahve yüzünden yand-"
"Ne demek senin suçun değil ya! Yanıyorum! Rose! Bir şey ya-"
Kahvemi yudumlamaya devam ederken birbirleriyle olan saçma tartışmayı izlemeyi bırakıp kenarda duran kapüşonumu Jennie'ye fırlattım ve o gömleğini anında sıyırıp derisinin yanmadığından emin olurken kayıt odasından çıktım.
"Beni karıştırmayın..."
-
Ceketimin zibini sonuna kadar çekip - hatta fazlaca zorlayıp - maskemi yüzüme takarken çoktan kulaklıklarımı takmış, ayakkabılarımı giyiyordum. Telefonu ceketin bol cebine atarken Jennie uykulu bir şekilde odasından çıktı.
Yine, her zamanki gibi, aşırı şanslıydım...
Tuvaletin olduğu tarafa döneceği sırada kapıyı açtığım için anında kafası girişe döndü - yani bana, gecenin bir yarısı dışarı çıkmakta olan bana -.
"Chaeyoung?"
Adımları bana döndüğü sırada uykulu gözleri anında açıldı ve kapının üzerindeki saate döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red | jungkook • rosé
Fanfic"Bana ait olmanı isterdim Chaeyoung, sadece bana." • 15.05.2018, İdol Kurgu. İkinci Kitap: Paint Me In All Red #rosekook : 1 (21.07.18) #fanfiction : 1 (13.12.18) #hayrankurgu : 1 (13.12.18) / (11.04.2021) #bangtanpink : 1 (14.12.18) / (16.12.2019...