4.2

7.7K 545 338
                                    


"Çocuğu öküzce reddedip gittiğine inanamıyorum cidden!"

Terlediğim için kenardaki havluyu boynuma sarıp yüzümü kuruladım fakat Lisa dün gece ile ilgili anlattım on saniyelik kısa bir konuşmayı on saat boyunca dilinde döndürmüştü - ve susmayacağını bildiğim için pratiğime devam etmiştim -.

"Ne yapacaktım? Olur hayatım, istersen sende benimle eve gelebilirsin mi deseydim? Çocuğu tanımıyorum bile Lisa."

"Bu tanışmayacağını ifade etmez Chaeyoung, artık erkeklere karşı şu kapılarını aç."

Açtımda ne oldu sanki?

"Daha fazla Taeyong hakkında konuşmak istemiyorum, ortada bir şey olduğu falanda yok keşke anlatmasaydım." dedim söylenerek ve yerden kalkarak su şişeme doğru ilerledim. 16 Shots'un tekrarını yapmıştık çünkü kareografiyi unutmamız an meselesiydi.

"Farkında mısın bilmiyorum ama, bahsettiğimiz kişi Lee Taeyong? Tüm gece sana gözlerini dikerek baktı ve seni akıllı, yaptığın şeyi söylüyorum, çocuğa kıçını dönmek." O da suyunu içiyordu fakat arada bana hala laf yetiştirmesine hayret ediyordum.

Bu konuyu neden uzatıyordu ki?

Cümle arasında kısaca eklemiştim ve bir anda her şeyi bırakıp Taeyong ve bana odaklanmıştı. Onun teklifini dün gece 'kibarca' reddedip salona geri dönmüş ve gece yarısına kadar eşek gibi bekleyip şirket arabasıyla yurda dönmüştük. Ve ben tüm gece kırmızı şarap devirmiştim.

Şu an ise berbat bir baş ağrısıyla şirkette dans pratiği yapıyordum ve Lisa susmuyordu. Harika!

"Düzeltiyorum; kıçımı dönmedim."

"Gül gibi çocuğun teklifini reddettin ya Chaeyoung, sana bir şey demiyorum," derken şişesini kapatıp çantasına attı ve yerden kalkıp parmağını bana doğru salladı. "Bekar kalacaksın canım kardeşim, bekar. Balıklarınla beraber mutlu bir yaşam sürerken koca-" Telefonuna bildirim geldiğinde durup telefona baktı. "Big YG bizi istiyormuş." diye mırıldandığında durup birbirimize baktık.

İlk ben konuştum.

"Ne yaptın?"

"Hiçbir şey, yemin ederim."

"O zaman endişelenecek durum yok, hadi gidelim." Kapıya doğru ilerleyip ceketimi askıdan aldım ve üzerime geçirdim. Pratik odasından çıktıktan hemen sonra asansör yerine merdivenleri tercih ederek ikişer ikişer dördüncü kata çıktık.

Başkanın odasının bulunduğu koridora geldiğimiz anda karşıdaki asansör açıldı. Jennie ve Jisoo asansörden inerken az çok ne olduğunu anlamıştım.

Ödül töreni...

-

Trafik en nefret ettiğim sorunsal olduğu için sanırım bir ehliyet almıyordum...

Trafikte sıkışmıştık.

"Kırmızı halıya yetişir miyiz?" diye mırıldanırken bir yandan da önümüzdeki arabaları inceledim. Bir ehliyet mi alsaydım?

Lisa oflayarak deri ceketini çıkardığında Jennie de oldukça sıkıntılı görünüyordu. Jisoo arkaya doğru dönüp şoföre seslendi.

"Ne kadar kaldı acaba?"

"20 dakikaya oradayız, efendim."

Jennie, "Tamamdır ya," dedi rahatlayarak. "Yetişiriz."

Araba tekrardan harekete geçtiğinde nefesimi vererek kendimi geriye doğru yasladım. Elbisenin siyah korsesi canımı acıtıyordu fakat böyle durumlarda itiraz hakkımız yoktu. Jennie siyah, uzun bir elbise giyiyordu, Jisoo ise kırmızı, boyun kısmı hafif açık bir elbiseyle kendini tamamlamıştı ama Lisa ve ben elbiselerimizden memnun değildik; özellikle de ben.

red | jungkook • roséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin