Para: 0
Silahlar: Yok
Tulkas, babasıyla ormanda bir kütüğün üzerinde oturuyordu. Çok açtı. Babası bir geyik avlamıştı ve etini pişirmek için ateş yakmıştı. Tulkas sabırsızdı. Geyik eti biraz tuzlu, bol sulu ve çok lezzetli olurdu. Tavuk eti ekmek ise geyik eti poğaçaydı, kekti, pastaydı onun için.
Fakat bir sorun vardı, ateşin dumanı sürekli Tulkas'ın yüzüne geliyordu. Dumandan kaçmak için rüzgarın estiği yönden çekildi. Rüzgar yön değiştirdi ve duman yine Tulkas'ı boğmaya başladı. Genzi yanıyordu. Tulkas yine çekildi kenara. Duman onu takip etmeye devam etti. Karbon mono oksit gazının kanında oksijenin yerini almasıyla midesi bulanmaya, başı dönmeye başladı. Bir an önce temiz hava alamazsa boğulacaktı.
İçine uyandığın bir fırtınadan nasıl çıkarsın? Yangın içine düşmüşse, nereye kaçabilirsin?
Tulkas: "Baba görmüyor musun? bir şeyler yap! Boğulacağım!"
"Tulkas!!!"
Hemen sonra Tulkas uyandı. Gözleri ve boğazı yanıyordu. Samandan yapılma yastığından başını kaldırdı. Odasında ay ışığıyla karışmış karanlığı beklerken, turuncu bir ışık buldu. Bir de odası duman doluydu.
Tulkas hemen kalktı. Başı dönüyordu. Kendini dışarı atarken babasına ait odanın alev alev yandığını gördü. Sırtından soğuk terler boşaldı. Tekrar içeri dalmak için, babasını kurtarmak için cesaretini topladı. Ve ilk adımını attı. Bu sırada bir el onu durdurdu ve geriye attı. Bir böğürtü duyuldu. Bir rüzgar esti.
"Tulkas! sakin ol."
Ses babasına aitti. Sesinden korku ve panik içerisinde olduğu anlaşılırken Tulkastan sakin olmasını istemesi oğluna tuhaf geldi.
"Hemen mahzenden silahlarını ve para keseni alıp Akçay'a doğru yola koyul. Bizzat Balgrufa rapor et. Ejder var."
"Ne?"
Babasının kötü durumları iki kelimeyle özetlemesine daha önce de tanık olmuştu. "Ejder" ve "var". Basit!
Tulkas düşüncelerini toplayamıyordu. "Bu çok saçma. Ejderler çok uzakta yaşar ve o diyarı terk etmeyi red ederler."
"Tulkas hemen yardım çağırmaya git, HEMEN!"
Babası sadece çok ciddi olduğu durumlarda bağırırdı. Tulkas böylece söyleneni katiyen yapması, sorgulamaması gerektiğini anlardı. Fakat babasını burada bırakıp Akçaya gitmek de neyin nesi? Ya babasına bir şey olursa? Bu sırada babasının elindeki kılıç kalkan takımı dikkatini çekti.
"Ejderle savaşmayı düşünüyor olamazsın?"
Şeklinde itiraz etti Tulkas. Ama itirazının anlamsız olduğunu biliyordu. Hayatta bazen öyle düşmanların olur ki, savaşmaktan başka çaren kalmaz. Ejderler en az bir insan kadar akıllıdır ve insan yiyecek kadar acıkmışlarsa, kutsal sekizli yardımcınız olsun. Yaptıklarının yanlarına kalacağını bilen ejderler, asla saldırmaktan çekinmezler.
Tulkas bunları düşünürken yer sarsıldı ve bir toz bulutu kalktı. Ejder bir evin üzerine inmişti. Ağırlığını verdiği ev çatırdayarak yıkıldı. Ejder hafifçe dengesini kaybetti. O sırada köy muhafızlardan biri ejderin boynuna kılıcıyla hamle yaptı. Sert pullara çarpan kılıcın rengi hafifçe kırmızıya döndü. Ejderin boynunu kaplayan pullardan 2 tanesinin arasından bir kaç damla kan sızdı. Ejderin canını çok az yakmış olsa da, ejder daha da kızarak bir kobra yılanı gibi tısladı, bir piton gibi ısırdı...
"Daha neyi bekliyorsun Tulkas? Biz bu şeyin icabına bakacağız! Bak yaralandı bile. Yardım getir hemen!"
Tulkas, babasının ona aldatıcı bir umut verdiğini hissetti. Fakat beyni buna inanmak istiyordu. Evet manasında başını salladı ve ayağa kalktı ve mahzene koştu.
O sırada arkasında bir parıltı oldu. Ejder alev püskürtüyordu. Bu bir evin daha yanması demekti. Tulkas, babasının verdiği umudun yok olduğunu hissediyordu. Babasının, kızılağaçtan yonttuğu yay ve okları, yarı kör kılıcını sırtına yükledi. Kese zaten acil durumlar için hazır tutulurdu.
-Ve hayatta kalmak uğruna, yalancı umutlara sarılabilir, toz yutmaz zihinlerimiz.
Köyün çıkışında, nehrin üzerinde bir köprü vardı. Tulkas, kenarında tembelce oturarak balık tuttuğu bu köprüye üzüntüyle baktı. Arkasından bir kış rüzgarı esti. Tulkas dönüp baktığında ejderin havalandığını gördü. Belki de daha fazla zarar vermeden gidecekti. Tulkas önüne dönüp koşar adım Akçay'a doğru devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dreadra
FantasyEğer boyun eğersen, Ödülün Büyük olacak. Ben Belaların Prensi Clavicus Vile!