Büyü Rezervi: 19 saniye
Bilinen Büyüler: İyileştirme(1) + Alev Rüzgarı(1) + Alev Topu(40) + Korku(1) + Cam Ward(1)
Para: 235 gümüş
Silahlar: Ahşap Yay + Kısaltılmış Demir Kılıç
Envanter: Meridianın Küresi +Binek Atı + 4 mavi kristal
Ulva: Çelik Kılıç + Çelik Donatılı Kalkan + Mithril Tişört + Binek Atı
Hava kararınca Tulkas, Ulvanın demircideki durumunu görmek için atölyeye gitti. Atı, atölyenin önüne bağlıydı. Tulkas içeri girdi.
İçeri girdiğinde Ulva ve demirci adam konuşuyorlardı. Demirci, atölyeyle ilgili bilgi veriyor olmalıydı. Ulva, içeri giren arkadaşını görünce gülümseyip el salladı.
"İşte asistanım da geldi." dedi. Asistanlık, Tulkasın planlarında yoktu fakat boş oturmayı da sevmezdi zaten. Demirci adam ilk günün kirasını alıp ayrıldı. Tulkas, 200 gümüşü nasıl kaybettiğini anlattı. Karşılığında aldığı ruh tuzaklı hançeri Ulvaya verdi. Ulva alıp hemen bıçağı inceledi.
Tulkas: "Bu hançerle öldürdüğün canlıların ruhu büyü kristaline hapsoluyor. Bende 4 tane kristal var. 3 ünü doldurup satmam gerekiyor. Yoksa bu handa daha fazla kalamayacağım."
Ulva: "Anladım. Neden meridianın küresini müzeciye satmıyorsun? Sana iyi para verebilir."
Tulkas: "Bilmiyorum. Ama yarın konuşacağım ve Meridia tapınağının nerede olduğunu soracağım. Önce tapınağı bir kontrol ederim. Eğer değerli bir şey bulamazsam küreyi satmaktan başka çarem kalmayacak."
Ulva: "Yarın maceraya atılacağım diyorsun yani? Senin kılıcını bu gece bitireceğim. Bu arada bana bulduğun eşyalardan birini vereceksin. Atölye kirasıyla beraber benim de param akıp gitmeye başladı."
Tulkas olur manasında başını salladı. Olduğu yerden Ulvayı izliyordu. Ulva, ocaktaki ateşi besledi. Sonra içine 10 kiloluk oyan hurdasını koydu. Tulkası yanına çağırıp ateşi harlattı. O sırada malzemeleri ayarlayıp kalıba şekil verdi. Ateşin sıcaklığını yeterli seviyeye çıkartıp hurdanın erimesi neredeyse gece yarısını buldu. Ulva, kapağı açıp metali kalıba döktü. Sonra tulkasa dönerek.
"Yardımın için teşekkür ederim Tulkas. Bundan sonrasını kendi başıma halletmeliyim. İnce işçilik sen anlamazsın canım. Haydi hana gidip dinlen."
-"Tamam, kendini fazla yorma. Görüşürüz." diyerek oradan ayrıldı Tulkas. Kapıdan çıkmadan dönüp arkasına baktı. Kızın yüzü fırın alevinden parlıyordu. Tulkas, hana gidip yattı. Bu sefer büyü rezervini bilerek kullanmadı. Ulvanın ağrılarını dindirmek için sonraya sakladı. Ulva ancak sabaha karşı geldi. İçeri girip duvara bir şey yasladı. Tulkas uyanıp onun geldiğini fark etmişti.
"Ulva, gelsene bi. Elini ver." diyerek kızı çağırdı. Ulva ağır adımlarla geldi. Tulkasın yanına oturdu. Tulkas kızın yorgun ellerini avucunun içine aldı. Kızın avuç içleri nasırlaşmıştı. Tulkas büyüyü başlattı. Bütün rezervini kızın avuçları ve ağrıyan kolları için harcadı. Tedavi sonunda bitti.
Ulva: "Oh, bu gerçekten iyi geldi Tulkas. Teşekkür ederim." dedi içtenlikle. Tulkasın boynundan tutup delikanlının kafasını kendine çekti. Tulkasın gözünün biraz altından öptü. Kızın isli dudakları, Tulkasın yanağında iz yaptı. Sonra kız kalkıp yatağına yattı. Tulkas da, iz silinmesin diye, diğer tarafı üzerine yattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dreadra
FantasyEğer boyun eğersen, Ödülün Büyük olacak. Ben Belaların Prensi Clavicus Vile!