Büyü Rezervi: 15 saniye
Para: 235 gümüş
Silahlar: Ahşap Yay + Kısaltılmış Demir Kılıç
Envanter: Meridianın Küresi + Gümüşümsü Cevher +Binek Atı
Bilinen Büyüler: İyileştirme(1) + Alev Rüzgarı(1) + Alev Topu(40) + Korku(1) + Cam Ward(1)
Ulva: Çelik Kılıç + Çelik Donatılı Kalkan + Mithril Tişört + Binek Atı
"Rahatsız ettiysem veya korkuttuysam bağışlayın genç yolcular. Ben bu ormanda yaşıyorum. Ismim Ancano. Ateşinizin ışığını evimden gördüm ve bakmaya geldim fakat görüyorum ki sizler zararsız yolcularsınız. Eğer tercih ederseniz evimdeki boş odalarda da kalabilirsiniz. Evim şu yukarı tarafta. Ben eve geçiyorum. Siz de gelmek istemezseniz dikkatli olun. Ormanda bizden başka yaşayan canlılar da var."
Adam bu sözleri söylerken elinden geldiğince kibar ve yumuşak konuşuyordu. Tulkası rahatsız eder şey adamın gözlerinin Ulvanın üzerinden ayrılmamasıydı. Ondan hoşlanmamıştı. Kendi başlarına bakabilirlerdi.
Adam sözlerini bitirince kibarca arkasını dönüp gitti. Bir cevap beklemiyordu. Ulva, Tulkas'a ne düşündüğünü sordu.
"Bence gerek yok kendi başımızın çaresine bakabiliriz." dedi kısaca. Ulva da kabul etti. Beraber büyük bir bez ve düz dallar ile çadır kurdular. Tulkas ilk defa bir kızın yanında uyayacağı için heyecanlıydı. Bu heyecan onun mantıksal ve kontrolcü beyni için fazlaydı. Hemen yatıp Ulvaya arkasını döndü. Hayatta korktuğu en büyük şeylerden biri kendinin kontrolünü kaybetmekti. Kendini kontrol edemezse, kontrol sahibi olan her kimse, onun kuklası olurdu. Böyle düşünen kişi Tulkasın bilinç altıydı tabii.
Fazla hareket etmeden yan yatıyordu, rahatsızdı. At sırtında oturmaktan poposu ağrımıştı. Büyü rezervine bir egzersiz vermek için doğan güneşi düşündü. İyileştirme büyüsünün ışığı çadırın içini aydınlatıyordu. Tulkas ağrıyı dindirmek için bir elini kendi poposuna koydu.
Ulva: "Hey ne yapıyorsun salak?" dedi gülerek
Tulkas "Büyü rezervimi büyütmek için her gün onu bitirmem gerekiyo. Ayrıca bu büyü bütün ağrıları geçiriyor. Sen de ister misin?" Dedi ışıklı elini kaldırarak. Bir yandan kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu.
Ulva: "Götümün kopmasını tercih ederim be salak, kapa ışığı uyucam." dedi ama o an ikisi de kahkaha attı.
-"Tamam tamam iyi geceler. Neredeyse bitti zaten."
Işık 14 saniye sürmüştü. 1 saniyelik alev büyüsünü de eklersek büyü rezervi 15 saniyeye ulaşmıştı. Yarın 16 olacaktı. Ertesi gün 17. Her uyumadan önce izlediği sarı ışık Tulkasa uyku iksiri etkisi yapmaya başlamıştı. Gözleri kapandı. Ertesi gün 18 saniye olacak. Sonra 19...
Tulkas rüyasında, ellerinin sürekli yandığını gördü. Büyü rezervi hiç bitmiyordu. Huzurlu bir rüyaydı. Taki ışık sönüp tulkasın üzerine gece çökene kadar. Dibinde bir kurt uludu. Ay ışığının dallarda oluşturduğu gölgeler harekete geçip tulkasa saldırdı. Tulkas kendini gölge büyüsüyle sarılı olduğunu gördü.
Kurtlar bir bela prensi olan Hircine'in dünyasından gelmişlerdi. Hircine'in burcu Av ve Tuzaktır. Onun dünyasında bitmeyen bir av devam ederdi. Ayrıca Hircine'in lanetlediği faniler kurt adama dönüşürlerdi. Bir kurt adam öldüğünde insan cennetlerine değil Hircine'in dünyasına giderdi. Bazıları bunu isteyerek kabul ederdi.
Ulva: "Uyansana amma derin uyuyorsun!" dedi Tulkası sarsarak. Tulkas dönüp Ulvaya baktı.
Ulva: "Kurtlar yakınımızda. Kılıcını al."
İkisi silahlarını alarak çadırdan çıktılar. Ay yükselmişti ve içinde bulundukları açıklığı aydınlatabiliyordu. Ağaçların arasından bir uluma duyuldu ve açıklığa bir kurt çıktı. Fakat bu Tulkasa tuhaf geldi. Kurtlar yalnız dolaşmazdı. Kurt doğruca onların üzerine geldi. Tulkasa önceden saldıran kurtlar gibi zayıf falan da değildi.
Tulkas: "Lanet olsun büyü rezervim daha yenilenemedi."
Ulva kılıcıyla kalkanına vurup tuk diye ses çıkardı. "Merak etme seni korurum."
Tulkas: "Kendini koru yeter." diyerek kılıcını kaldırdı. Yayı sırtındaydı.
Bu sırada kurt hırlayarak üstlerine fırladı. Havaya sıçrarken yüzüstü Ulvanın kalkanına çarptı. Kız kurtun ağırlığıyla geri adım atarken hem kalkanı aralarında tutmaya çalıyor hem de kılıcıyla vurmak için fırsat arıyordu.
Bu sırada Tulkas hızla yayını elini alıp çekti. Ok kurta fırlayıp yandan göğsüne isabet etti. Kurt öksürür gibi ses çıkardı. Vücudu kasılmıştı. Ulva bu kasılmayı fark edip kılıcıyla kurtun boynunu gövdesinden ayırdı. Kılıcı öyle keskindi ki bunu kolay yaptı. Kurt düştü fakat fazla kan akmadı.
Ulva: "Pek zor olmadı değil mi?"
Tulkas: "Sayı üstünlüğü bizdeydi. Fakat bu kurt neden yalnızdı onu anlayamadım."
İkisi de vücutlarındaki adrenalinin geçmesini bekledi. 10 dakika sonra yatmak için çadıra yöneldiler. O sırada 2. kurt ulumasını duydular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dreadra
FantasyEğer boyun eğersen, Ödülün Büyük olacak. Ben Belaların Prensi Clavicus Vile!