Büyü Rezervi: 12 saniye
Para: 400 gümüş
Silahlar: Ahşap Yay + Kısaltılmış Demir Kılıç
Envanter: Araştırma Malzemeleri + Nirnroot
Bilinen Büyüler: İyileştirme(1 BR/s)
Tulkas uyandığında güneş çoktan doğmuştu. Büyü rezervlerini tükettiği her gün fazla uyuyordu. Kalkıp terk edilmiş evler arasında yürüdü. Komşusu Baelorun bahçesinde elma ağaçları vardı. Yeşil elmalardan bir kaç tane topladı. Güne 1-2 elma yiyerek başlamak Tulkasta hep enerji patlamasına neden oluyordu. Kendini biraz daha iyi hissetti. Akçaya doğru bir kez daha yola çıktı. Harabelerin alt tarafından geçerken, artık bu korkuyla yüzleşmesi gerektiğini düşündü. Korkusuz bir hayat elde etmek isteyenler, korkularıyla yüzleşmeliler diye düşündü.
Siyah taşlardan oluşan harabeye yaklaştı. Taştan düz bir alanın üzerinde siyah taşların üst üste konmasıyla sütunlar oluşturulmuştu. Tabi bazıları devrikti. Düz alanın dağla kesiştiği yerde bir duvar ve kapı vardı.
Tulkas harabeye yaklaştıkça içindeki korku, meraka dönüştü. Oldukça boş görünüyordu. Kapıdan içeri girdiğinde, dağın derinlerine inen merdivenle karşılaştı. Sırtına astığı kılıcını eline aldı ve merdivenlerden inmeye devam etti. Merdivenler bir kapıya ulaşana kadar devam etti. Kapı bir odaya açılıyordu. Odanın duvarlarında bir insanın yatabileceği oyuklar vardı. Ranza oluşturur gibi 3 oyuk üst üsteydi.
İşin tuhaf tarafı oyuklarda birilerinin yatıyor olmasıydı. Soğuk ve karanlık hava Tulkas'ın tüylerini diken diken etti. Oyuklardaki insanlar orada o kadar çok yatmış olmalıydılar ki, etleri kaybolmuştu. Kemiklerini bir arada sadece üzerindeki deri tutuyormuş gibi görünüyordu. İçlerinden birinin bu halde ayağa kalkabilmesi Tulkası şoke etti.
Ayağa kalkan cesedin oldukça ağır görünen siyah bir kılıcı havaya kaldırması tabii ki daha bir inanılmazdı. Tulkas bu anın olasılıklar üzerinde düşünme zamanı olmadığını anladı. Yürüyen kemik çuvalı hızlı adımlarla Tulkasa geldi ve siyah kılıcını savurdu. Tulkas savrulan kılıca, kendi kılıcıyla tüm gücüyle vurdu. Siyah kılıç geldiği yöne geri savruldu ve onu tutan el ile beraber yere düştü. Bu derili iskelet gerçekten de çok zayıftı. Tulkas, bir arada zor duran bu gövdeye tüm gücüyle vuruş yaptı ve gövde adeta dağıldı. Tulkas bu vuruşu bi sopayla yapsa sanırım yine aynı şey olurdu.
Tulkas çevresine dikkatle baktı. Diğer ölülerin kalkıp dövüşecek gibi bir hali yoktu. Karanlık ve eski yerlerde, oranın sakinlerinin zaman zaman kalkıp misafirleri karşıladığı bilinen bir şeydi. Bu genelde eski mezarlıkların ve harabelerin yağmalanmasını engellerdi. Eski slav toplumları sırf bu amaçla geleceğe bıraktığı her yapıda ölülerini mumyalayarak depolardı. Bir mekan eskidikçe içerisinde ölüm büyüsü uyanırdı. İnsanlar bu yüzden rahipleri, ölüm büyülerini def etmek için zaman zaman çağırıdı. Bir de rahiplerin tam karşıtı olan çağırıcılar vardır. Bazıları ölüleri öteki dünyadan çağırırdı. Bazıları ise Bela gezegenlerinin "sakinlerini" çağırırdı. Tabii onlar, dünya üzerinde yaşayan halklardan çok farklıydılar ve geldikleri gezegene göre farklı güçlere sahiptiler.
Tulkas odanın ilerisinde bir kapı daha fark etti ve oraya ilerledi. Sonraki oda boştu ve sadece bir sunak vardı. Sunağın üzerinde kenarlı bir küre vardı. Gümüşten yapılmışa benziyordu fakat yüzeyi kararmıştı. Tulkas kürenin para edebileceğini düşündü. Küre üzerinde anormal bir görüntü yoktu.Küreyi alıp heybesine attı.
Rüzgar tonunda bir ses konuşmaya başladı:
"Küreme yeni bir fani eli dokundu."
"Dokunduğun kürenin sahibinin Meridia olduğunu bil fani."
"Kürenin amacı senin gibilerini ışığın askeri yapmaktır."
"Manastırımı bul fani! Senin için bir görevim var. Eğer üstüne düşeni yaparsan"
"ödülün çok büyük olacak."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dreadra
FantasyEğer boyun eğersen, Ödülün Büyük olacak. Ben Belaların Prensi Clavicus Vile!