Şafak

307 24 3
                                    

Para: 200 gümüş

Silahlar: Ahşap Yay + Kısaltılmış Demir Kılıç

Tulkas, slav harabelerinin bulunduğu dağın eteğinden koşar adım ilerliyordu. Yorulmuştu. Ama ne olursa olsun, bu dağın alanından çıkmadan dinlenmeyecekti. Harabelerle ilgili hisleri değişmemişti. Gökyüzünde 2 ay vardı. Aylar, Tulkasa bakan yabancı yüzler gibi geliyordu.


  İleride suyun kenarında bir parlaklık vardı. Tulkas bir nirnroota denk gelmişti. Bu bitki sulak alanlarda nadiren yetişirdi. Diğer alanlarda ise hiç bulunamazdı. Geceleri parıldayan bu bitkinin ne işe yaradığını bilmese bile Tulkas değerli olduğunu duymuştu. Köküyle beraber topraktan çıkararak çantasına attı. 

 İçimize düşen yangınlardan, yine iç dünyamıza kaçabiliriz bazen. Ama iç dünyanı yangından kaçabileceğin kadar büyütmek öyle kolay bir iş değildir.

 Akçaya 2 günlük yol vardı. İlk önce nehri takip edecek, sonra Akçay'ın çevresindeki tarla bölgelerinden geçecekti.

 Tulkas, Kutsal Akatoshun neden ejderlere can verdiğini düşündü. Bu hayvansı ırkın var oluş amacı dünyaya acı getirmek mi? Yoksa insanlara en üstün ırkın kendileri olmadığını hatırlatmak için mi vardılar? Ejder tanrı Akatoshun soyundan geliyorlardı. Dev ve güçlü vücutları yetmez gibi büyülü nefesleri, onlara Akatoshun mirasıydı. Dünya üzerindeki en verimli toprakları işgal etmişler, insanları çorak bölgelere sürmüşlerdi. İnsanların, ejderler tarafından ezilmesine üzülen Kinareth, onlara büyü yapabilme yeteneği verdi. 

 Tulkas dalgın dalgın ilerlerken Güneş doğmaya başlamıştı. Isının artmasıyla gevşedi.  Yabani hayatta gündüzler geceye göre daha güvenli sayılır. Tulkas bir çalının yanına uzandı ve biraz uyudu.

DreadraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin