Seher Yıldızı

112 18 3
                                    


Büyü Rezervi: 18 saniye

Bilinen Büyüler: İyileştirme(1) + Alev Rüzgarı(1) + Alev Topu(40) + Korku(1) + Cam Ward(1)

Para: 235 gümüş

Silahlar: Ahşap Yay + Kısaltılmış Demir Kılıç

Envanter: Meridianın Küresi + Gümüşümsü Cevher +Ay cevheri +Binek Atı + 40kg Oyan Hurdası + 4 mavi kristal

Ulva: Çelik Kılıç + Çelik Donatılı Kalkan + Mithril Tişört + Binek Atı

 Sabah yola koyuldular. Dağın güney yamacındaydılar. Kuzeye ilerledikçe batı yamacına geçtiler. Böylece seher yıldızı şehri ufukta belirdi. Sadece 1 günlük yolları kalmıştı.  Dağ yamacındaki ormanlık araziye girerek ilerlediler. Artık bu yorucu seyahatin bitmesini istiyorlardı. Bu nedenle akşam olunca atlarından inip yayan şekilde geceye kadar ilerlediler. Şehrin hanına geldiklerinde 4'ü de bitkin durumdaydı. 20 gümüşe 2 yataklı oda, akşam yemeği ve atları için saman aldılar. Tulkas az kalsın rezervini bitiremeden uyuyakalıyordu. 

 Sabah kahvaltı sularıydı. Pullu ırkından bir garson Ulvanın tabağına trol yağında kızarmış geyik sosislerinden koyuyordu. Ulva söze girdi:

 "Bir an önce oyan metalleri üzerinde çalışmak istiyorum. bu 2-3 gün sürebilir Tulkas. Benimle demirciye kadar gel. Sonra kafana göre takılabilirsin. Sen ne yapacaksın?"

Tulkas: "Bir kütüphane bulmaya çalışacağım. Dünyayla ilgili bilmediğim çok şey var.  İlginç bir şeyler öğrenirsem sana da anlatırım. Belki para kazanabileceğimiz bir iş bulurum."

Ulva: "Tamam, haydi yemeyeceksen senin sosisleri ver de bi an önce kalkalım."

Tulkas güldü ve tabağındaki kızarmış sosisleri Ulvanın tabağına yuvarladı. "Buyur afiyet olsun."

 İnsanlar güvenmediği kişilerin elinden yemek yemezdi. Ulva ona güveniyordu. Aralarında samimi bir ilişki oluşuyordu. Kızın sosisi tüm şekilde ağzına atmasına baktı. Sosisler uzun ve kalındı. Tövbe tövbe! Yerken kızın yanakları şişiyordu. Sevimliydi.

 Kahvaltıdan sonra kalkıp şehirde yan yana dolaşmaya başladılar. Seher Yıldızı bir sahil şehriydi. Kuzeyinde buzlu bir deniz vardı ve deniz karaya büyük bir oyuk yapmıştı. Oyuğun etrafını evler sarıyordu.  Şehrin halkı, Akçay'a göre daha karışıktı. Yürüyüş yolunda her ırktan insansı gördüler. Çapkın bakışlı elfler, tehditkar bakışlı orklar, kibar ve sinsi tigriler... Yalnız Ulva, abazan elflerin bakışlarından rahatsız olmuştu. Tulkas'ın koluna girdi.

 Ulva: "Beni ırkçı gibi görme fakat elfleri sevmiyorum. Özellikle erkeklerini."

Tulkas, bunda Ancanonun da etkisi olduğunu tahmin etti . Bir muhafıza şehirde bir demirci atölyesinin olup olmadığını sordular. Lord salonunun hemen yanında bir tane varmış. Oraya yöneldiler. (Lord salonu bir odayı değil bütün yapıyı temsil ediyor. Nordik lordlar Saraylarını büyük bir salon + küçük odalar şeklinde inşa ederler. Böylece büyük şölenler düzenleyebilirler.)

 Demirciyi buldular. İçeride sıska görünen bıyıklı bir adam vardı. Atölyeyi kiralamak istediklerini söylediler. Fakat atölye gündüz iyi iş yapıyormuş ve kiralamak mümkün değilmiş. Fakat güneş battıktan sonra kiralayabileceklerini söyledi. Ulva bunu fırsata çevirerek yarı fiyatına atölyeyi kiraladı. Güneş battıktan sonra teslim alacak ve sabaha kadar çalışabilecekti.

 Demirciden çıktıktan sonra Ulvanın yapacak bir şeyi kalmamıştı. 

 Ulva: "Kitaplarını biraz daha sonra okusan olur mu? Biraz daha gezmek istiyorum."

 Tulkas: "Olur, şu sahil yolunu tamamlayalım bence."

Ulva baş salladı ve yürümeye devam ettiler. Onlar yürürlerken ilerideki bir evin önünde bir adam sanki onların gelmesini bekliyordu. Adam onlara bakarak konuşmaya başladı.

Adam: "Hoş geldiniz! Hoş geldiniz. Seher yıldızı müzesini gezmek ister misiniz? Siz genç çift için ücretsiz. Buyurun buyurun. Gördüklerinize inanamayacaksınız." diyerek onları içeri yönlendirmeye çalıştı. İkilinin yapacak daha iyi bir işi yoktu. İçeri girdiler.

 İçeride üzerilerine camdan kafes konmuş masalar vardı. İkili, masaları gezdiler. Bir masada mor renkli cübbeler vardı.

Adam: "Bu gördüğünüz Mistik Şafak örgütünün cübbeleridir. Büyüsel rezervleri arttırdığı söylenir. Mistik Şafak örgütü tarihin eski ama önemli bir parçasıdır. Belaların hizmetinde çalıştılar ve cehennem krizine neden oldular."

Tulkas: "Cehennem krizi nedir?"

Adam: "Cehennem krizi Mistik Şafağın, Dünya ile Mehrunes Dagon ve diğer bela prenslerinin gezegenleri arasında geçitler açmasıyla yaşanan krizdir genç adam. Bütün dünyanın orduları, geçitlerden dünyaya dökülen şeytani varlıklar ile savaşıp geçitleri kapatmak için büyük mücadeleler verdi. 

 Tulkas anlatılanı dinlerken sonraki masaya geçti. Bunun üzerinde bir hançer sapı vardı.

Adam: "Ah. O gördüğünüz Mehrunes'in Jiletinin(aslında bir hançer, fakat keskinliğinden dolayı jilet deniyor.) sapıdır. Bıçak kısmı ve kını kayıp durumda. Dünyada bulunan sayılı bela eşyalarından biridir. Bu eşyalar başka hiç bir şeye benzemez ve özel yeteneklere sahiptir. Söylenene göre Mehrunesin jileti 2 kere aynı noktadan hasar verdiğinde öldüremeyeceği canlı yokmuş. Bu canlı isterse gemi büyüklüğünde bir balina olsun."

Adam biraz duraklayıp devam etti: "Jiletin geri kalan parçalarını arıyorum. Eğer bir ipucu veya kendisini bulabilirseniz hemen bana getirin. Parça başına 100 altın veririm. Ayrıca parçaları birleştirmeyi benden başkası başaramaz."

 100 altın, 10 bin gümüş demekti. Gerçekten çok paraydı.

Tulkas: "Makul bir miktar. Bİlgilerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz beyefendi. Biz gidiyoruz." diyerek Ulvayı çıkışa çekti.

Adam: "Tabii hoşçakalın."

Dışarı çıktıktan sonra Ulva: "Neden hemen çıktın? Başka masalar da vardı."

Tulkas: "Adam bir Misik şafak Üyesi. Baksana üye cübbelerinden giyiyordu. Ayrıca jilet için para teklif etti. Adamın farklı niyetlerinin olduğunu düşünüyorum."

Ulva: " Olabilir. Neyse haydi hana gidip eşyalarımı demirciye taşıyalım oradan da kütüphaneye geçersin."

Tulkas: "Olur. "

 Sonra Ulvanın planladığı gibi oldu. Ayrıldıktan sonra Tulkas Lordun salonuna gitti. Seher Yıldızını Lord Skald yönetiyordu. Tulkas Lordun huzuruna çıktığında ona Akçaydan araştırma amaçlı Kışyarına yollandığını anlattı ve krallık büyücüsünün kütüphanesini kullanıp kullanamayacağını sordu.

DreadraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin