Büyü Rezervi: 15 saniye
Para: 235 gümüş
Silahlar: Ahşap Yay + Kısaltılmış Demir Kılıç
Envanter: Meridianın Küresi + Gümüşümsü Cevher +Binek Atı
Bilinen Büyüler: İyileştirme(1) + Alev Rüzgarı(1) + Alev Topu(40) + Korku(1) + Cam Ward(1)
Ulva: Çelik Kılıç + Çelik Donatılı Kalkan + Mithril Tişört + Binek Atı
Tarlalar bölgesinden çıkmak at sırtında yarım günlerini aldı. Güneşin batışıyla yarı ormanlık alana varmaları neredeyse aynı zamanda oldu. Azık olarak yanlarında Ulva'nın yaptığı kekler ve ekmekler, satıcılardan aldıkları kurutulmuş etler, elma gibi meyveler vardı. Son güneş ışıkları tanı pembeye boyarken ve gökyüzünün alacamavisi siyaha dönerken kamp kurmaya karar verdiler. Ulva atları bir ağaca bağlarken, Tulkas odun toplamaya gitti. Hava serinliyordu ve acıkmışlardı. Rüzgarın etkisiyle bütün ağaçlar, bir orkestra gibi yapraklarını hep beraber hışırdatıyorlardı. Ay ışığının oluşturduğu gölgelerin oluşturduğu imgeler, ölüm ve ilizyon büyü kitaplarında da vardı. Ay ışığı altındaki ormanlar doğal birer gölge büyüsü kaynağıydı. Cadılar büyülerinin süresini uzattığı için böyle yerleri tercih ederlerdi. Tulkas ve Ulva, etrafı ağaçlarla çevrili küçük bir açıklığı kamp alanı olarak seçmişlerdi. Tulkas dalları bir çadır kurar gibi birbirine dayadı. Dalların ortasında oluşan boşluğa kuru ot ve yaprak doldurdu. Ağaçlar ayın önünde durduğu için zor görüyorlardı. Tulkas hayalinde karanlıktaki mum ışığını canlandırdı. Ellerinden fırlayan alevler dalların arasındaki kuru malzemeyi tutuşturdu. 1 saniyelik büyü kullanımı yeterdi.
Ulva: "Yıkım büyüleri yıkmaktan başka işlere de yarayabiliyor. Keşke hep iyi işlerde kullanılsa." dedi sakin bir sesle. Yüzüne vuran sarı alev ışığı kızın göz bebeklerini parlatıyor ve yüzüne hoş bir sarı tonu veriyordu. Tulkas, Ulvaya hayran hayran bakmamak için kendini tuttu.
Tulkas bir psikolog edasıyla "Kısıtlı kaynakların olduğu alanlarda insanlar pastadan daha büyük dilim alabilmenin tek yolunun başkasının daha küçük almasından geçtiğini düşünüyorlar. Bu nedenle her zaman başkaları için yıkıcı olan yollara başvuruyorlar. Bunun sebebi fakirlik ve sefalet."
Biraz sessizlik oldu. İnsanlar durduk yere kötü olmuyorlardı. En büyük caniler bile o şekilde doğmamıştı. Onları dönüştüren acıları çekmişlerdi. Tabii bazıları, kendisini dönüştüren acının en büyük sebebiydi. Kendine zararlar.
Tulkas söze devam etti. "Aslında bilseler ki pastadan daha büyük dilim almanın daha iyi yolu, diğer insanlarla yardımlaşarak pastayı büyütebilmek. Bir çiftçiyi soyabilirsiniz veya ona yardımcı olarak hasatı büyütür, buğday ve ekmek fiyatlarını düşürebiliriz. İkisinde de karnınız doyar. Fakat çiftçi öldüğünde aç kalmak kaçınılmaz olur. Ah insanlar çok aptal."
Ulva, Tulkasın yaptığı bu psiko-sosyolojik analizi dinlerken, onun basit bir köylü olmadığını anladı. Karşısında kritik düşünmeyi bilen bir filozof vardı. Genç yaşının üzerinde bir olgunluğa sahipti. Yanarak kelleşmiş kaşları olmasa yüzü de düzgün sayılırdı aslında.
"Bi kele göre o kadar aptal değilmişsin be Tulkas :) Bir keki hakettin al bakalım. Babam dışında kimseye yemek pişirmem normalde. Kıymetini bil."
Tulkas kendisine takılan Ulvanın yüzüne gülümsedi. Kurutulmuş etten bir parçayı dala takarak ateşin üzerine tuttu. Ürkütücü ormanın ortasında keyifli bi gece yaşıyorlardı.
Onlar yemeklerini yedikten sonra yatmaya hazırlanırken Ağaçların arasından bir adam çıktı. Adamın yüzü ve şekli ateşe yaklaşana kadar belli olmadı. En sonunda adamın yüzü görüldü. Adamın çenesi sivriydi. Dudakları görülemeyecek kadar inceydi. Burnu delicilik seviyesinde uzun ve sivriydi. Teni kül grisiydi. Boyu oldukça uzundu. Tulkas adamın bir elf olduğunu anladı. Bir gri elf. Yaşı 50 ile 750 arasında değişebilirdi. Anlayamazdınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dreadra
FantasyEğer boyun eğersen, Ödülün Büyük olacak. Ben Belaların Prensi Clavicus Vile!