;; Okumaya başlamadan önce bilmenizi istediğim birkaç husus var!
Monsta X üyelerinin bulunduğu bu kitapta, ana çift KihYuk, ana karakter ise daha çok Yoo Kihyun'dur.
Fakat bu demek değil ki diğer üyeler çok az, hayır. Bütün üyeler sık sık karşımıza çıkıyor, merak etmeyin.
Üyeler, özellikle Kihyun, alışagelmiş hamster, uke ve girlstyle kalıbının bayağı dışındadır.
Ağzı bozuk bir karakterdedir. Böyle bir Kihyun'a hayır diyip olumsuz, saygısız yorumlar yapacak iseniz, lütfen okumayın ve tam şu an çıkın.
İnandığım Kihyun'u yazdım kitapta. Saygı çerçevesi içinde olan bütün yorum ve eleştirilere açığım.
!Küfür içerir, cinsellik barındıracak kısımlar vardır!
Kitabın angst olması muhtemeldir.
Grup üyeleri, yani karakterler arasında kapışma vardır. Yine bu konuda hassas iseniz, çıkınız.
Kötü yorumların ardından kitaba özet geçmek gerekirse, dostluk ve arkadaşlığı hissettirmeye çalıştım. İddialı değilim, garanti veremem fakat arkadaşlığı hissedeceğinizi tahmin ediyorum.
Bu kadar,
*Yukarıyı okuduktan sonra kendinizi kasmayın, insanım. Serbestçe takılın zira normalde bu kadar ciddi değilimdir:d;;
Beğenmeniz ümidi ile,
İYİ OKUMALAR💜✉
Aylardır aynı evde yaşamamıza rağmen tek bir kelime dahi muhabbetimizin olmadığı ev arkadaşıma soğukça günaydın diyerek evden çıktım.
Her zamanki gibi.Aramızdaki tek laf alış-verişi buydu.
"Günaydın"
"İyi geceler"
"Teşekkür ederim"
"Afiyet olsun"
Sıkıcı ev hayatıma gülerken evin önüne oturmuş, köpeği Tommy ile oynayan arkadaşımı gördüm.
Saçından hiç çıkarmadığı saç bandı ve altına giydiği spor şortuyla, tipik bir basketbolcuydu.
Fakat yeterince uzun değildi.
"Hey,"
Başını kaldırıp önünde dikilen beni görünce ayağa kalktı.
Ellerimizi hızlı ve sesli bir şekilde birbirine kenetleyip omuzlarımızı çarpıştırarak rutin haline gelmiş erkek selamlaşmamızı yapmıştık.
"Naber Tom?"
Ellerimi köpeğinin siyah başının üzerine koyup sevdiğim an bacaklarıma sıkı bir tekme yemiştim.
"Adı Tommy, Hyunwoo. Bir daha söyletme."
Güldüm. Fazla konuşan ve hislerini belli eden biri olmamasına rağmen sinirlenince bu olay aksi halini alıyordu.
"Hadi, gidelim."
O köpeği ile vedalaşırken ben önden yürümeye başlamıştım. Yanıma gelmeye çalışmadan, arkamda yavaşça yürümüştü. Ya da yetişememişti, her neyse, bu sıkıntı değildi. Sonuçta hâlâ yakın arkadaşımdı.
Artık nefret etmeye başladığımız okulun bahçesinden içeriye adım atar atmaz gözümüz tescilli buluşma yerimiz olan çardağa kaymıştı.
"Hassiktir, onların orada ne işi var?"
Kihyun sinirle küfredip çardağa yönelince kolundan tutup durdurdum.
"Bekle, önce bizimkileri bulalım."
Kihyun'u zar zor tutup geriye çektiğimde, bizimkileri görmüştüm.
"Bu vizyonsuz herifler niye bizim çardakta!?"
Kihyun sinirden kendi arkadaşının üzerine yürüyordu.
Tok ve gür sesi tüm okulun bahçesinde yankılanırken, etraftaki insanlar dönüp bize bakmıştı.
"Biz de yeni geldik," dedi Hoseok. "Oradaydılar."
Kihyun sinirden ellerini sürekli saçlarının arasına daldırıyordu.
Pekâlâ, herkesin sinirli hali feci korkunçtur fakat Kihyun, o sinirini kontrol edemiyordu.
"Buraya bakıp güldüklerinden oldukça eğlendikleri belli," dedi Changkyun. "Gülüşleri, sinirlerimi tahrik ediyor."
"Olmayacak böyle," dedi Kihyun. "Olmayacak."
İçi sadece basketbola dair şeylerle dolu olan çantasını yere fırlatıp çardağa hızla ilerlemeye başladı.
Sıkıntıyla nefes verirken arkasından koştuk.
Hoseok kolundan tutup durdurmaya çalışınca çardaktaki parazitlerden biri ayağa kalktı. "Hoseok-sshi,"
Elleri ceplerindeyken bize doğru yürüdü. Diğer parazit yavruları da.
"Bırakın da rahat rahat konuşalım, okula geldiğinden beri yanımıza gelmesine engel oluyorsunuz."
Hoseok ellerini daha da kitledi Kihyun'un bileğine.
"Bırakmakta sıkıntı yok da, sonuçlarını sen bayağı ağır ödersin."
Hoseok istifini bozmadan cevapladı. Kihyun ise, köpürüyordu.
"Hey, Kihyun!" Dedi yarım ağız gülerek. "Bu sinirin, basketbol takım kaptanlığının elinden alınabilecek olması durumundan mı, yoksa bana karşı olan kuvvetli duygularından dolayı mı?"
Kihyun büyük bir kahkaha attıktan sonra Hoseok'un gözlerine güven verici bir şekilde bakıp bileklerini bırakmasını sağladı. Ardından Minhyuk'a doğru yavaşça yürüdü.
"Takım kaptanlığı basketbola olan duygularımı hiçbir şekilde etkilemeyecek fakat senin bu afilli konuşmaların, sana karşı olan kuvvetli duygularımı bayağı bir etkiliyor. Her ağzını açtığında senden daha da nefret ediyorum mesela, Minhyuk."
Etrafımız ne zaman okuldaki diğer öğrenciler tarafından çevirilmişti farkında değildim ama Kihyun sözlerini bitirir bitirmez insanların ağzından 'o' harfi uzunca çıkmıştı.
Bu, hep olan bir şeydi. Ne zaman bu iki tayfa karşı karşıya gelse, insanlar basketbol maçı izliyor gibi başımıza üşüşürlerdi.
"Bu durumda, basketboldan daha değerli oluyorum. Nefret de en az sevgi kadar büyük bir duygudur. Ve basketbola karşı olan duyguların yerinde sayarken, bana karşı hissettiğin o kuvvetli duygu her kelimemle artıyor, Yoo" Kihyun'un kulağına doğru eğildi. Fısıldadıktan sonra okulun içine doğru ilerledi.
"Nefretini hep elinde tut, aksi halde bana karşı sevgi beslemeye başladığında, sana karşı nefreti her saniye artan taraf; ben olacağım, Kihyun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
þróun •Monsta x
FanfictionBirbirlerinden ölesiye nefret eden iki grup düşünün. ... Şimdi içeri gelin lütfen. 💧 [25.7.18]