Kihyun, kardeşleri ile olan ortak sohbet grubuna Hoseok'u bulduğuna dair mesaj atarak telefonu cebine attı.
Onu bulduğu için sevinçli miydi yoksa onu bu halde bulduğu için üzgün müydü bilmiyordu. Ayrıca, onu burada bulduğu için kendisi ile gurur mu duyuyordu yoksa onu burada bulduğu için içinde şüphe ve korku mu vardı onu da bilmiyordu. Bilmiyordu. Ne hissetmesi gerektiğini, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.
"Hoseok," dedi yumuşak bir sesle. "Hadi," dedi sonra elini kardeşinin omzuna yavaşça koyarak. "Hadi eve gidelim."
"Aciz gibi görünüyorum," dedi Hoseok gözünü karşı evden ayırmadan. Sonra, kıpkırmızı gözlerini yavaşça Kihyun'a çevirdi. "Değil mi?"
"H-ayır," dedi Kihyun ise afallayarak. "Hayır, hayır, Hoseok."
"Bizi engelleyen benmişim," dedi ardından sessizce. "Birlikte olmamızı engelleyen benmişim."
Kihyun, hiçbir şey anlamaz halde ona bakmaya devam ederek yanına, çimlerin üstüne oturdu. Kimden bahsettiğini...şimdi daha iyi anlıyordu. Fakat konuşmadı. Sessizce, Hoseok'un içini dökmesini bekledi.
Bekledi fakat, Hoseok bir süre sustu. Bu sağır edici sessizlikten doğan gerginliğin arasında Kihyun başını gökyüzüne kaldırıp baktı. Ardından, arkasını dönerek bir de Minhyuk'a baktı. Orada, arabanın yanında idi. Arabaya yaslanmış, elleri cebinde, bakışları yerde idi. İç çekerek önüne döndü sonra.
"Eğer," dedi Hoseok sessizce. "Eğer, olmayacak birine aşık olsaydım, ne yapardınız?"
Sessiz geceyi silah sesi gibi yaran bu cılız soru karşısında Kihyun, bir kez daha afallamıştı.
"Biz..." dedi yutkunarak. "Olmayacak biri?" Dedi sonra detayı kendince yakalayınca. "Kime göre olmayacak biri, neye göre olmayacak biri?"
"Olmayacak biri işte," dedi Hoseok omuz silkerek. "Olmayacak biri."
"Kim?" Dedi Kihyun meraklı bir ses tonu ile. "Kim, Hoseok? Organ mafyası lideri mi? Dolandırıcı mı? Kim?"
Hoseok, yavaşça güldü. "Hırsız."
"Ne?" Kihyun duyduğu şeye inanamadı.
Hoseok tekrar güldü. "Kalp hırsızı."
Bunun üzerine Kihyun, sinir bozukluğu ile güldü. "Kalp hırsızı?"
Hoseok yavaşça başını salladı. "Kalp hırsızı."
"Hm," dedi iki elini arkaya atıp geriye doğru ellerine yaslanırken. "Baş harfi Hyungwon mı?
Ağzından çıkan isim ile Hoseok ona şaşkın ve açığı yakalanan birinin mahcubiyeti içinde baktı. Bir şey söyleyemedi.
"Farkındaydım bazı şeylerin. Ama...Neden bize anlatmadın?" Dedi Kihyun sonra. "Bize, kardeşlerine, neden anlatmadın?"
Mahcubiyeti devam etmekte olan Hyungwon, başını yere eğdi bu sefer. Sonra omuz silkti. "Bilmiyorum..." dedi sessizce. "Kendime bile itiraf edemedim ki."
Kihyun güldü. "Önümüze gelen mutluluğu elimizle itmemize neden olan şey," dedi. Gözleri, istemsizce Minhyuk'un olduğu yere doğru -Minhyuk'a- kaydı. "Kendimize itiraf etmekten kaçtığımız şeyler değil mi?"
Söylediği cümlenin ve bakışlarının hedefinin farkına varınca, kafasını iki yana sallayarak başını öne eğdi. Kendine kızdı sonra. Neden kızdığını bilmese de, az önceki cümleye oldukça tezat hareketler sergilediğinin farkında idi.
![](https://img.wattpad.com/cover/156391880-288-k944205.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
þróun •Monsta x
FanfictionBirbirlerinden ölesiye nefret eden iki grup düşünün. ... Şimdi içeri gelin lütfen. 💧 [25.7.18]