Hoseok, sözleştikleri saatte sözleştikleri barın önündeydi. Hyungwon'un gelmesini bekliyordu ve inanın, beyin nöronlarına kadar terliyordu. Hayır, hava aşırı sıcak değildi ya da kalın giyinmemişti. Barın olduğu sokak gayet serin, üzerindeki gömlek ve pantolon gayet inceydi. Hasta olması muhtemeldi fakat terlemesinin sebebi; heyecandı. Hyungwon ile buluşacak olmanın heyecanı.
Elinde tuttuğu telefon çaldığında, bekletmeden açtı. Arayan, Hyungwon idi.
"Neredesin?" Dedi Hyungwon telefonun ucundan. "Barın önündeyim," diyerek cevapladı Hoseok. "Sen neredesin?"
"Az kaldı, neredeyse geldim." Kibarca öksürdü Hyungwon, "içeri geç istersen, ben bulurum seni."
"Pekâlâ," Hoseok içeri yöneldi. "Bekliyorum."
Telefonu kapatıp içeri yöneldi. Neon ışıklar ve yoğun alkol kokusu yüzüne nüfuz etmeye başlamıştı. Uzun zaman olmuştu gelmeyeli, garipsemişti.
Barmenin önündeki sandalyelerden birine kuruldu. Bangır bangır müzik ve etrafta dans eden insanlar... İçmek istemiyordu -şu ana dek- fakat iradesi yeterince kuvvetli değildi. Barmenin koyduğu içki dolu bardağı kafasına dikti.
Barmen önüne yeni bir tane koyduğu sıra, Hyungwon yanındaki sandalyeye oturmuştu.
"Selam."
Yoğun müzikten dolayı bağırmıştı. Hoseok sandalyeyi döndürerek Hyungwon'a baktı. "Selam."
"Hoseok," Hyungwon hâlâ bağırırken biraz yaklaştı Hoseok'a. "Biraz düşününce, burada konuşmak zor olabilir."
Hoseok anlamsızca Hyungwon'a baktı. Konuşmaları gerekiyordu ama.
Aklındaki düşünceyi direkt dile getirdi. Hyungwon, Barmenden kaptığı içki şişesi ile bardakları kaparak ayağa kalktı. "Benimle gel o halde."
Aslında, Hoseok ne dediğini anlamamıştı Hyungwon'un. Fakat, takip etti.
Hyungwon koca şişe ve iki kadehi tek elinde ustaca taşırken Hoseok onu sessizce takip ediyordu. Arkasında olması, onu izlemesi ve incelemesi için güzel bir fırsat vermişti ona. Kendisinden farklı olarak beyaz tişört, deri ceket ve siyah dar pantolon giymişti. Kolye ve küpesi ile mükemmel, dahası; tapılası bir yapıt gibi duruyordu. Hoseok, derince iç çekti. Bu sırada Hyungwon arabasının önünde durmuştu.
Sürücü koltuğuna geçerken, Hoseok'a işaret etmesiyle Hoseok ön yolcu koltuğuna geçti.
Dışarısı biraz soğuktu, evet. Fakat araba daha sıcaktı ve şimdi daha çok terliyordu Hoseok. Evet, kesinlikle terlemesinin tek sebebi arabanın sıcak olmasıydı! Kesinlikle daracık, kapalı bir ortamda Hyungwon ile baş başa kalmak, Hyungwon'un baş döndürücü kokusunun burnuna dolması ya da gözlerinin içine öldürücü derece güzel bakması değildi, tabii ki!
"Bayan Jiu ile konuştum." Dedi Hyungwon direkt konuya girerek. "Gösteri ile birlikte evlilik teklifi de ileri alınmış. Yani, yapacağımız müzik türü aynı. Slow ve romantik."
"Evlilik teklifi kime yapılacak acaba?" Hoseok, Hyungwon'un doldurduğu ve kendisine uzattığı kadehi alırken sordu. "Yani, bu kadar önemli..."
"Ben de merak ediyorum." Hyungwon onayladı. Araba barın arkasında olduğu için ses pek fazla gelmiyordu. Okulda konuştukları zamankinin aksine uğultu yoktu. Geniş bir kapalı alanda değillerdi. Yani, sesleri daha pürüzsüz ve daha netti; ilk defa. "Her neyse." Hyungwon söylendi.
"İlham alacağım müzik tarzları var." Dedi Hoseok. "Birebir aynısı olmayacak tabii ki, ilham."
"Mesela, hangi müzikler?"
Hoseok, cebinden çıkardığı telefona birkaç kez dokunarak çok sevdiği şarkılardan birini açtı.
"Bu şarkıyı bilmiyorum." Hyungwon başını koltuk başlığına yasladı. "Ama melodisi hoş."
Hoseok güldü. "Wherever you are." ardından o da başını yasladı koltuğa. İkisi de müziğin ritmine kendilerini bıraktılar. Ara ara içkilerini yudumluyorlardı.
"Torn in two, and i know i shouldn't tell you but i just can't stop thinking of you~ wherever you are..."
Hoseok, şarkının nakarat kısmına gözlerini kapatmış eşlik ederken; Hyungwon başını çevirip ona derince baktı. Aklı durmuştu, değişik hisler içindeydi.
Şarkı birkaç kez tekrar etti, sürekli dinlediler. Artık kaçıncı dönüş, bilmiyorlardı. Hyungwon bile azar azar ezberlemiş, birlikte eşlik ediyorlardı.
Bu sırada elbet, içki şişesinin de dibine gelmiş ve yeterince sarhoş olmuşlardı.
"Huzur verici," dedi Hyungwon. "Belki bir süre sonra bıkacağım şarkıdan; bilmiyorum." Güldüler. "Ama şu an oldukça huzur verici."
Hoseok, hiç düşünmeden kafasını ona çevirdi. "Huzur verici olan bir şey daha var."
Hyungwon, merakla döndü diğerine. Belki anlık bir cesaret, belki içgüdü, belki sarhoşluğun etkisi; belki de kabulleniş.. Bilinmez...
Hoseok dudaklarını Hyungwon'un dudaklarına kenetlediğinde, şarkı nakarat kısmındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
þróun •Monsta x
FanfictionBirbirlerinden ölesiye nefret eden iki grup düşünün. ... Şimdi içeri gelin lütfen. 💧 [25.7.18]