"Ölmedin mi lan sen daha?"
Hoseok, neşeli olmaya çalışarak önden odaya girdiğinde arkasında olan Hyunwoo kafasına sertçe vurdu diğerinin. Minyeon farkında olmadan kıkırdamıştı.
Kihyun, yatar halde öylece arkadaşlarına bakıyordu. Hoseok her ne kadar ortamı yumuşatmak için uğraşsa da, şu an hepsinin yapmak istediği tek şey birbirlerine kocaman sarılmaktı.
Changkyun odaya girdiği an; yatakta yüzü solmuş, keyifsiz bir şekilde uzanan büyüğünü görünce hıçkırarak çıkmıştı odadan. Elleriyle ağzını kapatıp sessiz olmaya çalışsa da, hıçkırıklarını herkes duyuyordu. Koridorun sonundaki duvara yaslanıp yavaşça yere çöktü ağlarken. Bayan Jiu hızla onun yanına gidip başını göğsüne yasladı ve saçlarına usulca küçük öpücükler kondurdu öğrencisinin. Gözleri dolu doluyken ağlamamak için direndi.
"Neden ağlıyorsun, Changkyun?" Dedi gözlerini kırpıştırırken. "Uyandı işte, neden hâlâ ağlıyorsun?"
Changkyun ellerini ağzından çekerek hıçkırıklarını serbest bıraktığında, hıçkırıkları duvarlara çarparak Bayan Jiu'nun kalbine değiyor, canını yakıyordu.
"Onu o-orada öyle görmek-" Kollarını Bayan Jiu'ya sardı. "Ona böyle sarılamayacak mıyım şimdi?"
Bayan Jiu, Changkyun'un başını ellerinin arasına alıp kaldırdı ve kızarmış gözlerine baktı. "Şimdilik hayır." Dedi. Changkyun'un gözbebekleri titremişti o an. "Fakat sonsuza kadar bir daha hiç sarılamayacak olmaktansa, iki ay dayanmak zor olmamalı; Changkyun."
✉
"Kihyun dokuz canlı çıktın kardeşim. Bi' ölmedin."
Hoseok yine gereksiz bir espriyle ortamı yumuşatmaya çalıştığında Hyunwoo'dan tekrar bir şaplak yemişti.
"Nasılsın, Kihyun?" Hyunwoo arkadaşının yanına ilerleyip ellerini tuttu.
"Ne olsun kardeşim ölümden yeni döndüm de bir uğrayayım dedim. Sen nasılsınız?" Hoseok sesini değiştirerek konuştuğunda Hyunwoo ters bir bakış attı Hoseok'a. "Lan adam hareket edecek durumda değil, üstüne ölümden dönmüş sorduğun soruya bak!"
Hoseok fısıldayarak Hyunwoo'ya bağırdığında Hyunwoo yumruk yaptığı eliyle Hoseok'un omzuna vurdu. "Kuş beyinli lama, sussana şişeye oturttuğum!"
"Babam nasıl olmuş?" İkilinin didişmesi, Kihyun'un güçsüz çıkan sesiyle son bulmuştu. Dondup birbirlerine bakakaldıkları sırada Kihyun onlara bakmadan onlardan cevap istiyordu.
Odaya derin bir sessizlik hakim oldu. Ölümden dönmüş birinin gözlerini ilk açtığı anda onu ölüme iten kişiyi sorması... Dünya adaletsiz bir yerdi.
Kimseden ses gelmeyince "Minhyuk...o y-yaşıyor mu?" Diye sordu.
Minhyuk... Hoseok'un gözlerinin önünde Minhyuk'un odasının önünde endişe ile bekleyen Hyungwon canlandı. Hyungwon...
"Bay Park!" Tam o sırada koşarak içeri giren Bay Seungmin, tüm ilgiyi üzerine çekmişti.
"M-Minhyuk... uyanmış. A-ameliyata almışlar!"
Hepsinin gözleri faltaşı gibi açık kaldığında Kihyun doğrulmaya çalıştı. Bay Park koşarak Kihyun'un yanına ilerledi ve kalkmasını engelledi. Onu engelleyince ne diyeceğini, ne yapacağını bilemez halde odada döndü durdu bir süre.
![](https://img.wattpad.com/cover/156391880-288-k944205.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
þróun •Monsta x
FanfictionBirbirlerinden ölesiye nefret eden iki grup düşünün. ... Şimdi içeri gelin lütfen. 💧 [25.7.18]