Tedirginlik ve korkuyla harmanlanmış duygularla kapının önünde sessizce bekleyen üç gence baktı komiser.
Ne yaşamışlardı, ne yaşıyorlardı bilmiyordu fakat ne hissettiklerini çok iyi biliyordu. Her ergin insan sevdiği birini bu korkuyla, hastane kapısında beklemiştir. Çok iyi biliyordu hislerini.
Üç genç de bir yana dağılmış, içeriden birinin hatta mümkünse arkadaşları Kihyun'un çıkmasını bekliyorlardı.
İçlerinde dinmek bilmeyen korku dalgası, her geçen dakika büyüyordu. Kalpleri korkuyla atıyor, elleri titriyordu.
Hyunwoo'nun titreyen cebi, bir anlığına da olsa onu gerçekliğe döndürdü.
Elini sağ cebine attığında, titreyen telefonun, Kihyun'un telefonu olduğunu fark ederek hızla çıkardı telefonu.
Kayıtlı olan bir numara, Bay Park arıyordu.
Hyunwoo telaşla diğerlerine seslendi.
"Bay Park arıyor."
Hoseok aniden kalkıp telefonu kaptı. Hyunwoo onu durdurmaya çalıştı fakat Hoseok çoktan telefonu açmıştı. Hyunwoo, Hoseok'un sinirini Bay Park'tan çıkarmasından korkuyordu.
"Bay Park!"
Hoseok yüksek sesle konuştuğunda Changkyun'da Hoseok'un yanına gitmişti.
"H-hastanedeyiz."
Hoseok'un gözleri dolunca ağlayacağını hissederek telefonu arkadaşlarına verdi. Hyunwoo, telefonu Hoseok'tan alıp Changkyun'a uzattı. Kendisinde konuşacak gücü bulamamıştı.
Changkyun, bazen hepsinden daha olgun olabiliyordu.
"Bay Park, ben Changkyun." Derin bir nefes aldı.
"Changkyun, neden hastanedesiniz!?" Bay Park şaşkınlıkla telefonda sesini yükselttiğinde, Changkyun derince yutkundu. "Kihyun nerede, neden onun telefonunu siz açtınız?" Bir kez daha...
"K-Kihyun Hyung'u ameliyata a-aldılar."
Karşı taraftan bir süre ses gelmedi.
"Nasıl?" Bay Park kendi kendine fısıldamıştı sanki.
"Bay Park, biz St. Mary's Hastanesi'ndeyiz."
Daha fazla konuşamayacağını anlayınca, telefonu kapattı. Bay Park'ın hastaneye geleceğinden emindi.
"Neden kimse bir şey demiyor! Bize söylemeden aniden ameliyata almak nedir!?"
Hoseok sinirle hastanenin duvarına yumruk attı. Hyunwoo arkasına geçip kollarını tuttu. Hoseok deli gibi ağlıyordu şimdi. Hyunwoo onu durdurmaya çalışırken başını sırtına koyarak gözünden birkaç damla yaşın süzülmesine izin verdi.
"Ne olur yapma, Hoseok. Ne olur."
Hoseok, arkadaşının güçsüz sesini duyunca durdu. Bir süre sonra önünü dönerek sıkıca sarıldı Hyunwoo'ya.
"Özür dilerim." Dedi sıkıca sarılırken. "Özür dilerim."
Hüzünlü gülümsemesiyle onları izleyen Changkyun'a baktı. "Gel buraya."Changkyun, hızla yerinden kalktı ve onları kucakladı.
Uzaktan onları izleyen komiserin yüzünde belli belirsiz bir tebessüm belirmişti. Zamane gençlerinde böyle dostluk bulmak zordu ona göre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
þróun •Monsta x
FanficBirbirlerinden ölesiye nefret eden iki grup düşünün. ... Şimdi içeri gelin lütfen. 💧 [25.7.18]