Kahverengi saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaparken odamın kapısı tıklatılmadan açıldı. Her zaman olduğu gibi...
Odaya giren annem meraklı gözlerini aynaya bakan gözlerimle buluşturdu.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
Sanki bilmiyormuş gibi... Eminim Deniz'in annesi çoktan aramış ve anneme haber vermişti.
Benim ailem ve Deniz'in ailesi uzun yıllardır arkadaşlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen dostlardı. Bizimde öyle olmamızı istemişlerdi. Arkadaş, dost, sevgili, nişanlı hatta evlenmemizi istediklerini bile çoğu zaman dile getiriyorlardı. Kimse bize ne olmak istediğimizi sormamıştı.
"Yemeğe." Kısa cevabım onu memnun etmemiş gibi kaşlarını çattı.
"Umarım orada da bu kadar ketum olmazsınız, küçük hanım."
Deniz: Bekliyorum. (18.00)
Gelen mesajla çantamı aldım ve anneme yalandan bir gülücük yolladım. Hep böyleydi. Tüm sözler, gülümsemeler yalandı.
Dış kapıyı açtığım da Deniz'in evin çitlerine yaslandığını ve telefonuyla ilgilendiğini gördüm. Ona doğru ilerlerken kafasını kaldırdı. Yeşil gözlerini gözlerimle buluşturdu. Kalbim hızlandı ve bu midemi bulandırdı.
"Beklettin," dedi ve kol saatine bakış attı.
"Tam 2 dakika 32 saniye seni beklemek zorunda kaldığıma inanamıyorum."
Gözlerimi devirdim.
"Gelmene gerek yoktu. Yolu biliyorum."
"Çok sevdiğin annem zorla yollamasaydı emin ol kimse beni buraya getiremezdi, sevgilim," dedi ve dudaklarını yanağıma değdirip ellerimizi birleştirdi.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Midem bulanıyor, ya sen?"
"Midem bulanıyor."
Biz böyleydik işte, uzaktan gören bize imrenen insanlar ve birbirimizden iğrenen ama kalbimizin atışlarını durduramayan biz...
O akşam benim bol övülmelerimle Deniz'in ise yerden yere vurulmasıyla geçirilmişti.
Her zaman olduğu gibi...
Meltem teyze Deniz'in beni eve bırakmasını söylemişti. Ah pardon, daha çok emretmişti. Evimin önüne hiç konuşmadan gelmiştik.
"Bıraktığın için teşekkürler."
"Görevimiz."
Eve girdiğimde annemin sorularına maruz kalmamak için hızlıca odama çıktım. Biliyordum, benden uyumlu olduğumu, tüm gün somurtup oturmadığımı, konuşmalarına katıldığımı ve iyi bir sevgili olduğumu duymak istiyordu. Yalan söyleyecektim. Her zaman olduğu gibi...
Yatağımda uzanırken telefonuma gelen mesaj sesiyle uygulamayı açtım.
Güneşışığı: Sema bugünde instagrama Denizle olan bir fotoğrafını atmadığını ve ayrılmış olabilme ihtimalinizi soruyor. DAYANAMIYORUM ŞU KIZI NASIL HALA ÖLDÜRMÜYORSUN ANLAMIŞ DEĞİLİM!!!!!!! (23.45)
Çakıltaşı: Çünkü benim yerime sen öldürdün? (23.45)
Güneşışığı: Sevgilinden hoşlanan yaratıklarla sen ilgilenmelisin... (23.45)
Çakıltaşı: Güneş yine başlamasak. Al bunu ona at. (23.47)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Güneşışığı: Yarın daha samimi bir fotoğraf gönderde bıraksın şu kız peşinizi (23.48) ●Görüldü.
Ah, birde Sema vardı. Deniz'e saf aşık... Bazen içimden Semayı bir okyanusa atmak geçiyordu ama tepkilerime kızıyordum. Bu aptalcaydı. Duygularım aptalcaydı.
Güneşle mesajlaşmalarımızı silerken gelen mesaj kaşlarımı çatmama neden oldu.
Bilinmeyen Numara: Birbirinizden başka kimseniz yok. Bunu yakın zamanda anlayacaksın ve ona sonsuz sevgi duyacaksın. (00.00)
YN/ İlham perilerim bazen kelimelerime düşüyor. O günlerden birindeyiz.