7

8.7K 557 102
                                    

"Çakıl!"

Okulun kapısında adımın seslenilmesiyle adımlarımı durdurdum. Yavaşça arkama döndüm ve seslenen kişiye baktım.

"Kuzey?"

Kuzey sınıf arkadaşımdı. Uzun boylu, kızıl saçlıydı. Annesi yabancıydı. Onunla iyi anlaşıyordum. Bazılarının aksine beni anlıyordu. Sadece Deniz, Kuzey'den pek hoşlanmıyordu. Deniz'in düşünceleri umurumda değildi.

Kuzey yanıma geldiğinde kocaman gülümsemesini bana sundu.

"Günaydın, nasılsın?"

Bende ona sıcak bir şekilde gülümsedim. En azından birileri nasıl olduğumla ilgileniyordu. Ona söylemek istediğim 'Berbat bir gece geçirdim. Başım ağrıyor. Nefret ettiğim Deniz'e sırf ailem ve salak kalbim yüzünden katlanmak zorundayım ama sorun yok, merak etme,' demek istedim. Fakat dudaklarımdan tam tersi kelimeler döküldü.

"İyiyim, ya sen?"

Söylemek istediklerim bunlar değildi.

"İyiyim. Uzun zamandır konuşamadık, bana bir kahve borcun vardı."

Göz kırparak söylediği cümle kıkırdamama sebep olmuştu. Kuzey, kahveye en az benim kadar düşkündü ve gerçekten ona bir kahve borçluydum.

"O zaman sözümü tutmalıyım."

Kantine beraber indiğimizde cam kenarında olan boş bir masaya geçtik. Ders zilinin çalmasına 10 dakika vardı. Bu süre içinde sohbet edebilirdik. Ben kahveleri almaya gittiğimde tost için sırada bekleyen Sema'yı görmek tercihlerim arasında değildi. Hayat böyleydi. İstemediklerimiz burnumuzun dibinde biterdi. Kaçtığımız yüzler her gün karşımıza çıkardı.

Sema beni farkettiğinde gözlerinde anlamsız, sinir bozucu ve meydan okuyan parıltıyı görmek beni daha fazla sinirlendirdi. Bir savaş meydanında olmak, hele ki Deniz için... Gülünçtü. Deniz savaşılmaya değer biri değildi. En azından şuan hiç değildi.

"Nasılsın, Çakıl?"

Tiz sesi midemi bulandırdı. Kusmak istiyordum. Onun üstüne...

"Harika!"

Sahte bir gülümseme. Her gün yaptığım gibi...

Sema etrafına birini arıyormuş gibi  kısa bir bakış attı.

"Ah, tahmin ettiğim gibi Deniz yok."

Ve bir gülümseme daha...

Gülay teyzenin kahveleri hazırlamasıyla bardakları elime aldım. Semaya cevap vermek benliğime koca bir hakaretti. Artık umurumda değildi.

Düşen yüzümle Kuzeyin karşısına oturduğumda kahveyi bir kaplan edasıyla kapması gülümsememe neden oldu. Bakışları yüzümde takılı kaldı.

Kaşlarımı çatmadan duramadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kaşlarımı çatmadan duramadım.

"Hey, yüzümde bir şey mi var?"

"Uzun zamandır güldüğünü görmemiştim. 8 gün sonra ilk defa bu kadar içten gülüyorsun."

Söylediği söz bedenimi titretti. Sahte gülücüklerimi anlıyordu. Bu istemediğim bir şeydi.

"Fena yanılıyorsun."

"Seni tanıyorum Yosun. İnsanlar seni güldüremiyor."

Çalan zil ile bardağımda kalan son damlayı yudumladım.

"Gitsek iyi olacak."

"Ah, evet."

Merdivenleri çıkarken, geçen gün futbol maçında başına gelenleri anlattında hem değişen konu için seviniyordum hem de olayın komikliğine ve anlatış şekline kahkahalarla gülüyordum.

Ta ki sınıf kapısından içeri girdiğimizde sinirli gözlerini bize dikerek sırada oturan kişiyi görene dek.

Hayat yüzleşmemi istiyordu. Kaçıp gideceğim hiçbir yer kalmamıştı.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YOSUN |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin