29

6.3K 465 71
                                    

"Deniz, kantine iniyorum. Gelmek ister misin?"

Sema'nın sesini duyduğumda bakışlarımı test kitabında biraz daha gezdirdim. Aslında gezdirmeye zorladım. Şuan benim kontrolüm de olmayan kulaklarım yeterince bana işkence çektiriyordu. Buna gözlerim de dahil olsun istemezdim. Kendimi tutmalıydım. Bakışlarımı onlara çevirmemeliydim.

Deniz ve Sema'ya...

"Birazdan geleceğim. Sen bekleme beni."

Deniz'in sesi benden nefret eden kalbimi bir kez daha titretti. Gözlerim beni umursamadan ona çevrildi. Sema gitmişti ve ben arka sırada bir röntgenci gibi onu izlemeye başlamıştım.

Ben ne günah işlemiştim? Ne kadar kötülük yapmıştım? Bu kalbimin acısı hangi günahın bedeliydi?

Deniz'i istemiyordum. Bunu ruhum kabullenmişti fakat bedenim reddiyordu. Kalbim her geçen gün daha hızlı atıyordu. Bana inat daha hızlı, daha hızlı ve daha hızlı...

Gözlerimi ondan alamamamın sebebi neydi? Ondan yayılan bu ışık neden tüm bedenimi ısıtıyordu?

"Ona böyle umutsuzca bakmaya devam mı edeceksin?"

Güneş yanıma yaklaşmış ve kulağıma fısıldamıştı. Bakışlarımı ona çevirdim.

"Bana yardım et."

Burnum sızlamaya başladığında gözyaşlarımı durdurmaya zamanımın kalmadığını anlamıştım.

Güneş kollarını bedenime sardı ve başımı omzuna koydu. Sesim duyulmasın diye dudaklarımı dişlerimin arasına sıkıştırdım. Dudaklarımın parçalanacağını bilsem de dişlerimi son gücümle sıktım. Hissettiğim acı, beni sevmeyen kalbimin acısıyla kıyaslanamazdı bile.

Annemin bana vermediği sevgiyi elinde tutan çocuk için döktüm gözyaşlarımı. Bana yalan söyleyen, her gün beni kandıran çocuk için.

Sema'yı sevmediğini söylemişti. Yalandı. Onun umrunda olduğumu söylemişti. Yalandı. Üzüldüğünü söylemişti. Yalandı. O yalandan ibaretti ama kimse bunu anlayamıyordu.

Gözyaşlarımı durdurdum ve Güneş'in bedeninden uzaklaştım. Elimle yanaklarımda varlığını belli eden bir kaç damlayı sertçe sildim. Dişlerimin arasında artık kan tadı almaya başladığım dudaklarımı serbest bıraktım.

"Yosun, daha ne kadar kaçmaya devam edeceksin?"

Ben kaçmıyordum. Hiç kaçmamıştım.

"Ben kaçmıyorum."

Kafasını iki yana salladı. Onaylamayan bakışları yüzümde dolaştı.

"Hislerinden kaçıyorsun. Acı çekmekten zevk mi alıyorsun?"

Hislerimi biliyordum. Ondan nefret ediyordum. Bundan emindim. Neden anlamıyorlardı? Ondan, hayatımın sonuna kadar nefret edecektim.

Zil çalmadan birkaç dakika önce kapıda ki kahkaha sesleriyle ikimizde o tarafa dönmüştük. Gördüğüm manzara kalbimin yumruklarını bir kez daha göğsümde hissetmeme neden oldu.

----

Çakıl: Ailemize ne zaman söyleyeceğiz? (22.35)

Deniz: Neyi? (22.56)

Çakıl: Ayrıldığımızı

Deniz: Ayrıldığımız zaman.

Çakıl: Ayrıldık?

Deniz: Yosun, ders çalışıyorum. Lütfen sende dene! (23.00)

Çakıl: Deniz

Çakıl: Buraya gel

Çakıl: İnterneti mi kapattın

Çakıl: İnanmıyorum sana

Çakıl: Beni aldatmana daha fazla göz yummayacağım

Çakıl: Deniz buraya gel

Çakıl: DENİZ! (23.03)
Görüldü

YN/ Bir gün biriniz içiniz de biriktirdiğiniz kelimelerin oluşturduğu ödem nedeniyle öleceksiniz ama, hadi bakalım.

YOSUN |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin