"Ve tanrı seni yarattı. Sonra seni bana bıraktı."
Çıkış zili çaldığında kalbimin atışları hızlandı. Belki de hayatımın en zor anlarından birini yaşayacaktım. Fakat bunu bilerek bu yola çıkmıştım. Deniz'in bana karşı duyguları değişmeyecekti. Ben de bu yalanla daha fazla yaşayamayacaktım.
Çantamı topladıktan sonra Deniz'e döndüm.
"Seninle bir şey konuşmalıyım."
Yüzüme baktı, baktı ve baktı. Daha sonra çantasını omzuna taktı.
"Üzgünüm, antremanım başlayacak."
Çıkmak için kapıya yönlendiğinde hızlıca kolunu tuttum. Kaçmasına izin vermeyecektim. Bugün bu yalan bitecekti.
"Artık konuşmamızın zamanı geldi, değil mi?"
------
Okulun arka bahçesine yürüyorduk. Sonbahar kendini kışa bırakmaya başlamıştı. Hava rüzgarlı ve oldukça soğuktu. Ceketime biraz daha sarındım. Kalbim alev alev yanıyordu fakat ellerim ve ayaklarım buz tutmuş, titriyordu.
Adımlarımı yavaşlatıp bir banka oturdum. Deniz kendini yanıma bıraktı.
Karşımda duran boş basketbol sahasına gözlerimi diktim. O ise gözlerini yüzümden çekmiyordu.
"Ne konuşacağız?"
Yutkundum. Kelimelerin kalbimi parçalayarak çıkmasına izin verdim.
"Ayrılmalıyız."
Gözlerimi yüzüne çevirdim. Dudaklarına yarım bir gülümseme yerleştirdi.
"Bunun mümkün olmadığını bildiğini sanıyordum."
"Deniz, daha ne kadar bu yalanı yaşayacağız? Ailemizle elbet yüzleşeceğiz."
Gülüşü soldu.
"Ailemizden bahsetmiyorum,
Anlayamayarak yüzüne bakmaya devam ettim.
"Bizden bahsediyorum."
Söylediği cümle kalp atışlarımı biraz daha hızlandırdı.
"Bizim ayrılmamız mümkün değil, Çakıl taşı. Ben bunu asla istemiyorum."
Bir anda içimde biriken hırsla elimi kaldırdım ve yanağına tokat attım. Midem bulanıyordu, ellerim titriyordu, hem üşüyor hem yanıyordum.
"Sen, sen başkasını seviyorsun. Bunu nasıl söylersin? Biz birbirimizden nefret ediyoruz, Deniz. Sırf ailemiz yüzünden birbirimize katlanıyoruz. Sen bunları nasıl söyleyebiliyorsun?"
Deniz elini yanağına koydu. Şaşkın bakışlarını üzerimden çekmedi. Gözlerim dolmaya başladı. Onun yanında ağlamak istemiyordum. O bu kelimeleri nasıl söyleyebilirdi? Semaya sarılışını görmüştüm. Onu öpmesine izin vermişti. Geceleri benimle değil onunla konuşuyordu. Annem beni değil onu seviyordu. Doktor olmak isteyen oydu, Ingiltere'ye gitmek isteyen oydu. Nasıl ayrılmak istemezdi?
"Bitti, Deniz. Ben bittim, sen bittin, biz bittik."
Az önce ki hiddetim dinmiş yerini sakinliğe bırakmıştı.
"Semayı sevdiğini biliyorum. O da seni seviyor. Mutlu olmak için en büyük engel bizim sevgili olmamız."
Deniz transa girmiş gibi yüzüme bakmaya devam etti. Biraz zaman sonra silkelendi ve gülmeye başladı. Kahkaha atmaya başladığın da kaşlarımı çattım.
"Senin beynin gerçekten yosun tutmuş."
Gülerken söylediği kelimeler sinirlerimi bozdu. Yanlış bir şey söylememiştim.
"Ben ve Sema, öyle mi? Bunu beynin nasıl uydurdu acaba, merak ediyorum."
"Dün, fazla yakındınız sonra sarıldınız ve o seni öptü. Ayrıca her gece onunla konuşuyorsun."
Ben neden açıklama yapıyordum?
"Evet dün gördüklerin doğru. Yani sarıldık ve beni öptü ama bu dostça bir eylemdi. Yanlış olan şey her gece onunla konuşmam ki böyle bir şey yok. Beyninde ki o yosunları temizlesen iyi olur."
Ne farkederdi ki?
"Bunlar beni ilgilendirmiyor, Deniz. Biz ayrılamalıyız."
Kafasını sağa sola salladı.
"Senden nefret etmiyorum, Yosun. Senden hiçbir zaman nefret etmedim. Ben sadece sana uydum ve artık bundan vazgeçtim."
Kelimeler beynimin süzgecinden geçti ve kalbime ulaştı. Kalbim bu itirafı kucakladı ve odacıklarından birine hapsetti. Deniz'i arkamda bıraktım ve yanından hızlıca ayrıldım. Peşimden gelmedi.
Bildiğimi sandığım gerçekler birer yalana dönüşmüştü. Şuan tek düşündüğüm bundan sonra nasıl davranmam gerektiğiydi.
YN/ Biraz daha ılımlı davranabilirsin Yosuncuğum.
![](https://img.wattpad.com/cover/155423822-288-k858218.jpg)