denizeren: Sahil'i ve seni...
500 beğeni
-Gönderi yorumlara kapatılmıştır-
-----
Deniz internetini kapattıktan sonra bende telefonumu kapatmıştım. Bugün yeterince onunla kendimi yormuş, sinir hastası olma yolunda emin adımlarla ilerlemiştim.
Gerçekten, artık anlayamıyordum. Hareketleri ve kelimeleri birbirinden bağımsızdı. Ne yapmaya çalışıyordu hiç bir fikrim yoktu. Ayrılmamızı onun da istediğini biliyordum. En azından istiyor olmalıydı. Eminim, sadece ailemizin tepkisinden korkuyordu. Ah, harika! Sanırım asla ayrılamayacaktık.
Eve geldiğimden beri kendimi odaya kapatmış, annemin defalarca çağırdığı akşam yemeğini görmezden gelmiştim. İştahım yoktu. Sadece yorgundum ve düşünmek istemiyordum. Deniz, beynimi öylesine işgal ediyordu ki... 17 yaşındaydım ve düşünecek bir üniversite sınavım vardı ama buna o asla izin vermiyordu. Beynimin her köşesindeydi. Bundan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum.
Önümde açık duran paragraf sorularına sıkıntıyla baktım. Odaklanmalıydım. Son bir kez daha bunu denedim. Birkaç sorudan sonra başıma giren şiddetli ağrıyla kalemi yere düşündüm.
Lütfen artık beni rahat bırak.
Derin bir nefes aldım. Parmaklarımı başıma götürüp masaj yaptım. Biraz daha rahatladığımda açık duran ve asla çözemediğim sorulara bakıp özür dileyerek kitabı kapattım.
"Çakıl, biraz gelir misin?"
İçeriden gelen annemin sesini işittiğimde çalışma masamdan kalktım. Odadan çıkıp oturma odasına ilerledim.
Annem geldiğimi farkettiğinde okuma gözlüğünü çıkartıp okuduğu kitabı kapattı. Etrafa bakındığımda babamı göremedim. Sanırım geç gelecekti.
"Gel, otur."
Dediğine uyup yanında duran koltuğa oturdum.
"Babam, gelmedi mi?"
Kısık sesle sorduğum soru üzerine annem kaşlarını çattı.
"Geldiğin gibi odana kapanırsan dünyadan haberin olmaz, küçük hanım."
Annemin iğneleyici sözleri tenimin her yerine battı.
"Ders çalışıyordum."
Kollarını iki yana bağlayıp bana sorgulayıcı bir bakış attı.
"Okul nasıl gidiyor?"
Ses tonu beni sarstı. Yaptıklarımı asla beğenmeyen bir anneye sahip olmak fazlasıyla yıkıcıydı. Zoraki gülümsememi dudaklarıma yerleştirdim.
"Gayet iyi gidiyor," dedim. Aslında yalan değildi. Sadece işleri karıştıran bir zihnim vardı ve bana rahat vermiyordu.
"Deniz, bu aralar ders çalışamıyormuş. Bunun seninle bir alakası var mı?"
Ah, tabii ya! Bende asıl konuya ne zaman geleceğiz diye düşünüyordum. Göstermelik sorduğu okulum ve en önemli sorusu sevgili oğlu Deniz...
Genelde evlatlık olduğumu düşünmeden edemiyordum. Fakat bu teorimi fotoğraf albümleri yok ediyordu. Her zaman evlatlık olmayı tercih etmiştim.
"Neden ders çalışamadığı hakkında bir fikrim yok."
Annemin bana inanmasını beklemek saçmaydı. Bu imkansızı istemek olurdu.
"Eminim öyledir. Her neyse, bende daha verimli ders çalışması için onu okul çıkışı birkaç gün bize davet ettim. Böylece ikinizde birbirinizle çalışacak, ders anlatacak ve motivasyonunuzu yükselteceksiniz." dedi gururlu şekilde.
"Ben, onunla çalışamam."
Annem baş kaldırımı görmezden geldi.
"O senin erkek arkadaşın, Çakıl. Ona yardım etmelisin," dedi ve okuma gözlüğünü takıp okuduğu kitaba geri döndü.
Bunun anlamı "tartışmaya tamamen kapalıyım"dı.
Peki, bana kim yardım edecekti?
YN/ Üzgünüm, ben etmeyeceğim.