Telefonuma gelen mesajdan sonra saatlerce yatağımda dönüp duruyordum. Saçma bir numaradan saçma bir mesaj almıştım ve cümlelerinin uykumu kaçırmasına izin vermiştim. Ben ne zamandan beri insanları ve onların aptalca davranışlarını düşünür olmuştum? Bu hoşuma gitmiyordu.
Yanımda duran telefonuma elimi uzatıp saate baktım.
02.25
Ne harika (!)
Uyuyamayacağımı anladığım için biraz internette dolaşmaya karar verdim. Elim birden WhatsApp'ı açtı ve Denizle en son sabah yazıştığımız sohbeti buldu. Uyuduğunu biliyordum ama gördüğüm çevrimiçi yazısıyla kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Uyumuş olması gerekiyordu. O geç saatlere kadar oturmazdı.
Elim tuşları bulduğunda içimde saçma bir şüphe ve endişe belirdi. Bunu Deniz'e karşı ilk kez hissediyordum.
Çakıl: Uyumuş olmalıydın. (02.28)
Attığım mesajı silmek istedim. Uyumamış olması beni ilgilendirmiyordu. Her şeyi burnuma sokmamalıydım.
Deniz: Aynı şey senin içinde geçerli? (02.28)
Çakıl: Uyku tutmadı. (02.30)
Deniz: Tamam. (02.35)
Kaşlarım çatık, attığı son mesaja ve çevrimiçi yazısına bakıyordum. Neden içimde öfke vardı? Neden hâlâ uyanıktı ve bunu bana söylememişti? Ben, saçmalıyordum. Aptal kalbim ve ben, gerçekten saçmalıyorduk.
Kafamı yastığa geri koyduğumda öfkeden titrediğimi farkettim. Telefonu tamamen kapatmak için hamle yaptığımda gelen mesaj sesiyle bundan vazgeçtim.
Sema Kayacı: Sevgilinin muhabbeti harika! Saatlerce konuşuyoruz sanırım bu gece uyumayacağız. Bence yarın bekleme Deniz'i, okula gelemeyebilir. Neyse, Çakılcığım sana iyi uykular ve tatlı rüyalar.
Derin bir nefes aldım ve telefonumu kapattım. Gözlerimi yumdum.
Hislerimden nefret ediyordum. Deniz'den nefret ediyordum.