45

5K 406 67
                                    

Pazartesi sabahı okula gitmek için her zamankinden daha erken kalkmıştım. Çünkü Deniz'in kapımın önünde belireceğini biliyordum. Ondan uzak durmak istiyordum. Kalbimin tekrar beni sevmesini istiyordum. O, benim bulanık zihnimi daha da bulandırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Geceleri uyumama engel oluyordu ki rüyalarımda bile beni rahat bırakmıyordu. Kalbim onu düşündüğüm her an yerinden çıkmak ister gibi atıyordu. Ne kadar inkar etsem de bedenim düşüncelerimin aksine bir tepki veriyordu. Bu, bana hiç yardımcı olmuyordu.

Annemle, yemek masasında söylediği sözlerden sonra konuşmamıştım. Beni küçümsemeye devam ediyordu. Fakat içimi her seferinde derin bir hırsla doldurduğundan haberi yoktu. Deniz'e daha fazla öfke duymamı, ondan nefret etmemi sağlıyordu. Olmayan ilişkimizi en çok destekleyen kişiydi ama en çok zarar veren de kendisiydi. Bunun için ona da Deniz gibi davranmalıydım. Fakat o benim annemdi. Her şeye rağmen aynı kanı taşıyorduk. Beni o doğurmuştu. Onsuz yapamazdım. Kalbimden yükselen bir ses Denizsiz yapabilecekmisin diye bir soru ilettiğinde yürüdüğüm yolda duraksadım. Onun olmadığı bir hayat bilmiyordum. Lakin bu saatten sonra onun olduğu bir hayat bana cehennemden farksız geliyordu. Ben cenneti istiyordum. Bunu bana verebilecek en son kişi Deniz'di.

Okula ulaştığımda bahçenin boş olduğunu gördüm. Çardakta oturan tek bir kişi vardı. Kuzey de benim gibi erken gelmişti. Yanına doğru adımlarımı yönlendirdim. Düşünceli bir şekilde telefonuna bakıyordu. Yanına geldiğimi farketmemişti.

"Günaydın, erkencisin sanırım."

Sözlerimle daldığı telefondan bakışlarını bana çevirdi. Kaşlarımı çatmadan duramadım. Yüzü oldukça solgun, göz altları şişmiş duruyordu. Ayrıca soğuktan yüzü kızarmıştı. Kim bilir kaç saattir burada oturuyordu.

"Günaydın," dedi solmuş sesiyle. Onu ilk defa bu kadar kötü görüyordum. O her zaman etrafa neşe saçardı. Bugün bir terslik olduğunu anlaşılıyordu. Bakışları tekrar telefonun ekranına dönmüştü.

"Her şey yolunda mı?"

Başını yavaşça olumsuz anlamda salladı. Kırmızı gözleri dolmaya başladığında ne olduğunu anlayamadım. Birden dudaklarından bir hıçkırık sesi yükseldi ve şiddetle yaşlar gözünden akmaya başladı. Sarsılarak ağlamaya başladığında ne yapacağımı şaşırmıştım. Yerimden kalkıp hızla yanına ulaştım.

"Neler oluyor, kötü bir şey mi oldu Kuzey? Lütfen söyle," dedim ellerimi omuzlarına koyarak.

"Benim yüzümden. Onun yanında olamadım, ona sırtımı döndüm. Benim yüzümden oldu."

Hiç bir şey anlamıyordum. Onu üzen şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Kuzey'i böyle görmek kalbimin burkulmasına neden oldu. Şiddetle ağlamaya devam ettiğinde onu kendime çektim ve sarıldım. Biraz olsun sakinleşmesini istiyordum. Başını omzuma dayadı ve ağlamaya devam etti. Bir süre sonra sakinleştiğinde benden ayrıldı. Elleriyle gözyaşlarını silmeye çalıştı.

"Çok özür dilerim. Ben, ben-"

Konuşmaya devam edemedi. Bedeni titremeye devam ediyordu. Çantamda duran su şisesinin kapağını açıp ona uzattım. Tereddütle elimden alıp suyu içti.

"Okula girmeliyiz. Üşüyüp hasta olacaksın," dedim yerimden kalkarak.  Sözlerimi ikiletmeden başını salladı ve ayağa kalktı. Başımı birden sınıfımızın camına çevirdim. Bunu refleks olarak yapmıştım ama camda Sema'yı ve Deniz'i görmeyi beklemiyordum. Sema delici bakışlarıyla ben ve Kuzey'e bakıyordu. Deniz ise kırgın bakışlarını bakışlarımla buluşturdu. Bırak ne düşünürse düşünsün Yosun, böylesi herkes için en iyisi.

----

Çakıl: Merhaba, biraz daha iyi misin? (20.37)

Kuzey: Evet

Kuzey: Teşekkür ederim :)

Çakıl: Haddimi aşmak istemiyorum

Çakıl: Ama bugün defalarca sormama rağmen sessiz kaldın

Çakıl: Neler oluyor?

Kuzey: Geçen gün sana bir şey söylemiştim hatırlıyor musun?

Kuzey: Bende çok sevdiğim bir insandan nefret etmiştim.

Kuzey: Köpek gibi pişmanım, Yosun.

Kuzey: Lütfen o iğrenç nefreti durdur

Kuzey: Benim yaşadıklarımı yaşamanı istemiyorum.

Çakıl: Hiç bir şey anlamıyorum.

Kuzey: Sadece bir kıza deliler gibi aşıktım

Kuzey: Onun uğrunda ölecek kadar

Kuzey: O da bana aşıktı, bunu biliyordum. Her günümüz ayrı huzurlu geçiyordu.

Kuzey: O benim hayatımın aşkıydı.

Kuzey: Öyle iyi kalpliydi ki, Yosun. Tanısan çok severdin. Her daim gülen gözleri vardı. Işıl ışıldı. Melek gibiydi. Fakat günden güne değişti. Ne olduğunu anlamadım. O meleğin yerini yavaş yavaş bir şeytan almaya başladı.

Kuzey: Uyuşturucu kullandığını öğrendim.

Kuzey: O gün ondan öyle nefret ettim ki...

Kuzey: Bana, beni bırakma demişti. Sensiz bu bataklıktan çıkamam demişti.

Kuzey: Ona öyle iğrenç şeyler söyledim ki

Kuzey: Sadece hayal kırıklığına uğradım

Kuzey: Çünkü o, bu pisliklere bulaşamayacak kadar temizdi.

Kuzey: Onu ardımda bıraktım.

Kuzey: Sevgimin yerini saf nefret aldığında kendimden korktum.

Kuzey: Ona zarar vermemek için ondan uzaklaştım.

Kuzey: Bugün ise onun artık bir ölü olduğunu öğrendim.

Çakıl: Ben,

Çakıl: Ben, özür dilerim.

Kuzey: Bende özür diliyorum ama bir ölüye özür dilemek işe yaramıyor.

Kuzey: Keşke onun ellerinden tutabilseydim.

Kuzey: Fakat ben bir korkak gibi kaçtım. Nefretime sığındım.

Çakıl: Lütfen böyle konuşma

Kuzey: Şimdi tüm keşkelerle yapayalnızım.

Kuzey: Sen de bunu mu istiyorsun?

Kuzey: Tüm keşkelerle yapayalnız kalmayı mı?

Çakıl: Kuzey, lütfen.

Kuzey: Yakında sende benden farksız olmayacaksın.

Kuzey: İşte o zaman, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksın.
Görüldü.

YN/ Mumlarımızı Kuzey için yakıyoruz. 🕯🕯🕯 

YOSUN |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin