Ozan Deniz: Şey,
Ozan Deniz: Nasılsın?
Çakıl: İyiyim,
Çakıl: Babamla yemek hazırlıyorduk
Çakıl: Annem, bugün arkadaşlarıyla "kızlar gecesi" yapacakmış.
Çakıl: Biz de aç kalmamak için bir şeyler hazırlıyoruz.
Çakıl: Aslında babam pizza söylemek istedi fakat ben çok sevmiyorum.
Çakıl: Ah, unuttum.
Çakıl: Özür dilerim sen nasılsın?
Ozan Deniz: Önemli değil :)
Ozan Deniz: Hızlı hızlı yazınca bölmek istemedim.
Ozan Deniz: İyiyim eve geldim bende
Ozan Deniz: Seni merak etmiştim.
Çakıl: Filmi de bitiremedik.
Çakıl: Babam bugün erken çıkmak istemiş.
Ozan Deniz: Olsun, daha önümüz de yıllar var.
Ozan Deniz: Onun yanında daha kaç film izleyeceğiz kim bilir, değil mi?
Çakıl: :)
●Görüldü.-----
Tabakları bulaşık makinasına yerleştirdikten sonra kendime kahve hazırlayıp mutfaktan odama geçtim. Kalbim hâlâ hızla atmaya devam ediyordu. Bugün olanlar aslında olmasını en son istediğim şeydi fakat bir şeyler beni ele geçirmiş gibiydi. Parmaklarım dudaklarımın üzerinde dolaştı. Yanaklarımın tekrar alev alev yandığını hissettim.Ben, Deniz'i öpmüştüm. Ben öpmüştüm diyorum çünkü o geçirdiği şoktan dolayı hareket edememişti. Onun da öpücüğüme karşılık vereceği zaman ise kapının açılma sesiyle onu itmiş, koltuktan düşmesine neden olmuştum. Gelen kişi babamdı. Ne kadar bizim film izlediğimizi düşünse de, Deniz utanmış, kaçmak için bir bahane uydurmuş ve filmi bitirmeden evden ayrılmıştı. Bu telaşlı ve utangaç halleri beni güldürmüştü fakat yaptığım şeyden dolayı kendime kızmadan duramıyordum. Evet, ona bir oyun oynuyordum. Benim ona aşık olduğumu sanmasını istiyordum. Fakat bu gerçek bir aşk değildi. Nefret ettiğim bir insanı öpmüştüm ve bu beni bulutların üstüne çıkartmıştı. Fakat gerçekler acıydı. Bu oyun bittiğinde benim değil onun kalbinin kırılmasını sağlamalıydım.
Çalışma masamın kenarında duran çerçeveye gözüm takıldığında onu elime aldım. Deniz ve ben, liseye ilk başladığımız yıllarda ailece gittiğimiz piknikte fotoğraf çekilmiştik. O zamanlar Deniz'e hoş bir hayranlık duyuyordum. Bir yanım ona ilgi duyuyor bir yanım ondan ölesiye nefret ediyordu. İkimizde gülüyorduk. Belki sahte belki gerçek bir gülüş... Fakat ikimiz de mutlu gibiydik. Parmaklarımı Deniz'in üzerinde gezdirdim.
"Çok, özür dilerim."
Sessizce dudaklarımdan dökülen kelimeler, taşlaşmış kalbimin derinliklerinden gelmişti. Sonumuzun böyle olmasını istememiştim. Onun kırılmasını, incinmesini istememiştim. Lakin ben sadece sevilmek istemiştim ve beni seven tek insanın kalbini kırarak onu da yok edecektim. Ruhum sadece böyle huzur bulacaktı. Tüm sevgisizlikleri böyle unutacaktım. Çerçeveye iki damla gözyaşı döküldüğünde ağladığımı farkettim. Gözlerimde ki yaşları sildim ve kararlı adımlarla salonda kitap okuyan babamın yanına gittim.
"Seninle bir şey konuşmalıyız."
-----
Ozan Deniz: Eski fotoğraflarımıza bakıyordum.
Ozan Deniz: Küçükken çok eğleniyormuşuz.
Ozan Deniz: Her fotoğraf çekildiğin de "hangimiz dişlerini daha çok gösterebilir" yarışması yapıyorduk, hatırlıyor musun?
Ozan Deniz: Ne kadar da mutluyduk.
Ozan Deniz: Biliyor musun, bu zamana kadar hep bunu bekledim.
Ozan Deniz: Bu fotoğraflar kadar mutlu olmayı.
Ozan Deniz: Sahte değil, içten gülmeyi...
Ozan Deniz: Benden artık nefret etmemeyi, varlığımdan rahatsız olmamanı
Ozan Deniz: Ben bu zamana kadar sonsuz bir okyanusta boğuluyordum, Yosun.
Ozan Deniz: Nefretin her zaman ayaklarıma dolanıyor ve beni dibe çekiyordu.
Ozan Deniz: Beni kurtardığın için teşekkür ederim.
Ozan Deniz: Beni tekrar mutlu bir Deniz yaptığın için ve artık nefretinle değil sevginle sarıldığın için
Ozan Deniz: Duvarlarını yıktığın için
Ozan Deniz: Her ne kadar dile getirmesen de
Ozan Deniz: Biliyorum, senin de kalbin benim kalbim gibi atıyor.
Ozan Deniz: Bana merhamet ettiğin için teşekkür ederim.
Ozan Deniz: Seni seviyorum. (00.00)
Ozan Deniz: Hep sevdim.
Ozan Deniz: Hep seveceğim.
YN/ Uyan artık uyan, bitti rüya Deniz.
*maNga- Bitti Rüya