46

5K 385 62
                                    

Kuzey'in son mesajını okuduktan sonra telefonumu kapatıp komodinin üstüne bıraktım. Öğrendiklerimle sarsılmıştım. Kuzey, bugün bir ölüden farksızdı. Bunun sebebini deli gibi merak etmiştim. Öğrenmek için her yolu denemiştim ama benimle konuşmamıştı. Şimdi öğrendiklerimle âdeta yıkılmıştım. Üzerime üşüşen kara bulutlar ruhumu sıkıştırmaya başlamıştı. O bir kızı sevmişti ve sonra onu ardında bırakmıştı. O kız artık bir ölüydü. Kalbim hızlanmaya başladı. Kuzey, acı çekiyordu ve çekmeye devam edecekti. Onun için üzülüyordum ama hiçbir şekilde teselli edemeyeceğimi de biliyordum. Teselliler boş bir yalandan ibaretti.

Odanın içinde hava alamadığımı farkettiğimde hızlıca dışarı çıktım. Salon kapısının kapalı olduğunu gördüğümde derin bir nefes aldım. Annemler farketmeden evden çıkıp kısa bir hava alacak tekrar onlar farketmeden odama geri dönecektim. Buna ihtiyacım vardı. Öğrendiklerimi sindirmeye ihtiyacım vardı. Montumu giyip anahtarlıkta duran anahtarlardan birini aldım. Ses çıkartmamaya çalışarak çelik kapıyı açtım ve ayakkabılarımı üstün körü ayağıma geçirip dışarı çıktım. Kapıyı aynı dikkatle geri kapattım.

Kendimi sokakta bulduğumda nereye gideceğimi bilmiyordum ama adımlarım iki sokak ötede bulunan parka yöneldi. Soğuk hava yüzüme vururken Kuzey'in beni uyardığı konuşmalar zihnimde dönüp duruyordu. Onunla benim durumum o kadar farklıydı ki... O, aşkı derinlerine kadar yaşamıştı fakat ben onu kalbiminde derin bir mezara gömmüştüm. Üstünü tuğlalarla kapatmıştım. Bazı konularda pişmanlık bedenimi ele geçirse de onu kontrol etmeyi öğrenmiştim. Çünkü nefretim, Deniz yüzünden yalnız olduğumu bana defalarca hatırlatmaktan çekinmiyordu. Deniz yüzünden yanımda kimse yoktu. Bu hayatta ben zaten yapayalnızdım.

Etrafı sokak lambaları zor ışıtıyordu. Parkın olduğu taraf biraz daha karanlık kalıyordu. Bu yüzden parka yakınlaşıncaya kadar kimsenin olmadığını farkettim. Fakat biraz sonra burada görmeyi en son isteyeceğim kişinin bir banka oturmuş, başını geriye yaslamış şekilde karanlık gökyüzünü izlediğini gördüm. Bu sefer üstüne deri ceket giymek yerine mont giydiğini farkettim. İçten içe buna memnun oldum. Fakat artık burada oturamazdım. Arkama dönüp gideceğim sırada sesini duydum. Kalbim bunu bekliyormuş gibi hızlanmaya devam etti.

"Gitme."

Beni karanlıkta nasıl farkettiğini anlamaya çalışıyordum. Onun yanına gitmek istemiyordum fakat adımlarım çoktan ona ulaşmamı ve yanına oturmamı sağlamıştı. Bir süre sessizce oturduk. Parfümünün kokusu her nefes alışımda burnuma doluyordu. Güzel kokuyordu. Çok güzel kokuyordu.

"Bu karanlığı seviyorum," dedi kısık bir sesle. Bakışlarımı ona çevirdim. O ise hâlâ gökyüzüne bakıyordu.

"Neden buradasın?"

"Küçükken en sevdiğimiz şey çimlere uzanıp bulutlardan şekiller oluşturmaktı." Hafifçe gülümsedi. Dudaklarından ince bir kıkırtı yükseldi. Sorumu yeniledim.

"Neden buradasın?" Beni görmezden geldi ve anlamsız cümlelerine devam etti.

"Hatta bir kere sen bir saray hayal etmiştin bende bir ejderha. O ejderha ile senin sarayını yakacağımı söylediğimde ağlamaya başlamıştın. Küçükken çok ağlıyordun. Şimdi ise ağlayanları şefkatli kollarına alıp, teselli ediyorsun."

Gözlerini gözlerime değdirdi. Yüzü soğuktan dolayı hafif kızarmıştı fakat teninin beyazlığı daha da ortaya çıkmıştı.

"Kuzey, iyi değil."

Ona tabii ki de her şeyi anlatmayacaktım. Kuzey'in bana anlattıklarını bilmesi gerekmiyordu. Sadece ona sarılmamın nedenini birden söylemek istemiştim.

"Bende iyi değilim."

Ses tonu kalbimi hızlandırmaya devam etti. Yüzü acı çekercesine kasıldı. Başını tekrar gökyüzüne çevirdi.

"Sana aşık olmak istemiyordum."

Sözleri bir ok gibi bedenime saplandı. Fakat o bunu umursamadan devam etti.

"Senin gibi bir kıza aşık olmak istemiyordum." Acı çekiyormuş gibi çıkan ses tonu bedenimi ürpertti.

"Ne kadar kötü, seni düşünüp durmama izin vermem."

Esen rüzgâr kendini belli etmek için saçlarımı uçurdu. Konuşmak istiyordum fakat dudaklarımı hareket ettiremiyordum.

"Günden güne ölüyorum. Beni de onu sardığın gibi şefkatle sarabilecek misin?"

Tekrar bakışlarını bana çevirdi. Bir süre birbirimizin yüzüne baktık. Hafifçe güldü. Sözlerine devam etti.

"Asla sarmayacaksın değil mi?"

Oturduğu yerden kalktı. Arkasını dönüp gitmeye başladı. Bedenim uyuşmuş gibi orada oturmaya devam ettim. Onu durdurmadım. Gözümden akan sıcak damla yanağıma değdiğinde irkildim. Zihnim onun acı çeken yüzünü tekrar tekrar önüme sürdüğünde yarın sabah pişman olacağım bir şey yaptım. Yerimden kalktım ve onun fazla uzaklaşmamış bedenini gördüm.

"Deniz!" Sessiz parkta sesim yankılandı ve ona ulaştı. Bedenini bana döndürdü. Hızlı adımlarla ona yaklaştım ve sıkıca sarıldım. Benimle beraber bedeni bir adım geriye savruldu. Afalladığını anladım. Bir süre sonra kollarını bedenime sardı. Bedenim sıcak kolların arasına girdiğinde gevşedi. Kalbim coşkuluydu ve yaralarını sarmak için hevesliydi. Fakat o an yemin ettim. Bunun son olacağına dair yemin ettim.

----

güneşsistemi: Şekerlendin!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

güneşsistemi: Şekerlendin!

350 beğeni 1 yorum

@demireren: Yorum atanı yakarım!

YN/ Chris Isaak - Wicked Game.... Bu şarkı Deniz'in acı dolu kalbi gibi 

YN/ Demir bey, sizi aşkınıza sahip çıkmaya davet ediyorum.

Not: Belki diğer hikayem olan Last Christmas|Texting'e de göz atmak istersiniz :)

YOSUN |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin