41

5.7K 399 114
                                    

Ard arda çalan zil sayesinde rüyamdan sıyrıldım. Bugün cumartesiydi. Annem ve babam bugün de çalıştıkları için işe gitmiş olmalıydılar. Alacaklı gibi çalan kapıya mecburen benim bakmam gerekecekti. Duvarda asılı duran saate baktığımda aslında şimdiye kadar uyanmam gerektiğini farkettim. Dün gece eve geç gelmiştik ve oldukça üşümüştüm. Ben kalın bir montla üşüdüysem Deniz'in halini düşünemiyordum bile. Biraz kendi kaşınmıştı sanırım. 

Zil aralıksız çalmaya devam ettiğinde hızlı adımlarla kapının önüne geldim. Delikten baktığımda Güneş'i ve kucağına aldığı Şeker'i gördüm. Fazla beklemeden kapıyı açtım. Üstüne eşofman takımını giymiş sanırım Şeker'i yürüyüşe çıkartmıştı.

"Hoş geldiniz," dedim hâlâ ayılamamış halimle.

"Islak mendil getirir misin? Şeker'in patilerini sileyim, evi kirletmesin."

Başımı olumlu anlamda salladım. Adımlarımı salona yönelttim. Sehpanın üzerinde duran ıslak mendil paketiyle beraber Güneş'in yanına tekrar döndüm.

İçinden birkaç tane mendil çıkartıp Güneş'e uzattım. Elimden aldığı mendilerle Şeker'in patilerini silmeye başladı.

"Dün akşam çok soğuktu. Bu yüzden bizde sabah yürüyüşe çıktık. Tabii, sana uğrayamadan duramadım."

"Neden ki?"

"Dün akşamı bir bir anlatman için."

Omuz silktim. O esnada Güneş, Şeker'i yere indirdi. Şeker koşarak salona girdiğinde kirlenmiş ıslak mendilleri alıp mutfakta ki çöpe atmaya gittim.

"Çay içer misin?" Salona geçen Güneş'e mutfaktan seslendim. Eminim kahvaltı bile etmeden soluğu burada almıştı. Yürüyüş tamamen bahaneydi.

"İçerim."

Tezgahın üstünde duran çaycıyı suyla doldurdum. O ısınana kadar buzdolabından sandviç hazırlamak için malzemeleri çıkarttım. Kaşar peynirinin üstüne ince ince kestiğim domatesleri yerleştirdim. Hazırladığım sandviçleri bir tepsiye koydum. Çayları kupalara döküp Güneş'in yanına geçtim.

"Sandviç hazırlamana gerek yoktu."

Şekerle oynayan Güneş hazırladığım sandviçlere bir bakış atıp güldü. Elimdeki tepsiyi sehpanın üzerine bırakıp yanına oturdum.

"Hadi anlat artık. Dün gece seni arayacaktım ama ders çalışırken uyuyakalmışım."

Hafifçe esnedim. Daha yüzümü bile yıkamamıştım.

"Anlatacak bir şey yok. Bir komedi filmine gittik. Gerçekten çok ama çok komikti. Bir ara sende gitmelisin."

Suratıma beklentiyle bakmaya başladı. Başını hafıfçe yana eğdi. "Bu kadar mı yani?" dedi hayal kırıklığıyla.

"Normal bir geceydi işte, Güneş."

Ne anlatma mı bekliyordu ki?

"Peki, bir şey hissettin mi? Yani kalp çarpıntısı, ellerin titremesi, miden de kelebekler uçuşması?"

Düşündüm. Deniz'in yanında bunlar her zaman oluyordu. Fakat bunların nedeni onun yanında durmaya tahammül edemediğim içindi. En azından böyle olmalıydı.

"Güneş, lütfen. Bunu seninle konuşmuştuk. Ben Deniz'e sevgi besleyemem," dedim. Bunu kabullenmeliydi çünkü ben kabullenmiştim.

"O zaman bu oyunu bitir, Yosun. Her şeyi bitir. Bunu neden yapmıyorsun?"

Kelimeleri zihnime bir atom bombası gibi düştü. 

"O kadar kolay değil. Bunu sana anlatmıştım."

"Zor da değil. Deniz'i sevmiyorsan, ondan nefret ediyorsan bırak gitsin. Senin kırılan kalbin gibi onun da kalbi paramparça. Bırak artık onu. Umut verme. Onu görme. Bırak, başkasını sevsin."

Midem bulanmaya başladığında eş zamanlı olarak bedenimin üşüdüğünü hissettim. Ben Deniz'e umut vermemiştim. Ona üzüleceğini söylediğim de bana farketmediğini, bu oyunu istediğini kendi söylemişti. Onun kalbini ben kırmamıştım. Bu oyunun sonuçlarını biliyordu ve yıkılan binanın tekrar yenilenmeyeceğini de...

Güneş'e cevap vermek yerine ayağımın dibinde dolanan Şeker'i kucağıma aldım ve onu sevmeye başladım.

"Bak, ailenden korkmadığını biliyorum. İstesen şuan onlara Deniz'i sevmediğini anlatabilirsin. İstersen Denizle aranda ki saçma ilişkiyi bitirebilirsin. Neden bunu yapmak yerine ona daha fazla acı çektiriyorsun?" Elini omzumun üzerine koydu. Omzumu elinden nazikçe kurtardım.

Deniz'den daha fazla acı çektiğime yemin edebilirdim. Herkes Deniz'in ne kadar üzüldüğünü, derslerine kafa yoramadığını dert ediyordu ama kimse beni göremiyordu. Duygularımı, düşüncelerimi bilmek istemiyordu.

"Sanırım, gitseniz iyi olur."

Kalbim bir kez daha kırıldığın da ucuz bir tutkalla birleştirmek yine bana kalmıştı.

-----

Kuzey: İçimden bir ses bu güzel havada seninle birlikte kahve içmenin harika olacağını söylüyor. (12.00)

Çakıl: O sesi sevdim ama üzgünüm bugün pek iyi değilim.

Kuzey: İtiraz kabul etmiyorum :)

Kuzey: Unutma, bir kahve ve bir dostun düzeltemeyeceği hiçbir şey yoktur.
Görüldü.

YN/ Lütfen 2019 hepimize bol gülücükler getirsin. İyi yıllar! 

YOSUN |TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin