Yoğun ders içinde geçen bir okul haftasının sonuna gelmiştik. Bu bir hafta içinde Deniz bizim evden çıkmamıştı. Annemin isteği üzerine beraber çalışmaya devam etmiştik. Bu durum sadece benim canımı sıkıyor gibiydi. Deniz oldukça keyifliydi ve son zamanlarda onun derse daha çok odaklanabildigine şahit olmuştum. Ben ise zihnimi hâlâ susturmayı başaramayan bir aptaldım.
Oynadığımız oyuna devam ettiğimiz için Denizle yapışık ikizler gibi geziyorduk. Peşimden bir saniye bile ayrılmıyordu. Sürekli konuşmaya çalışıyordu. Onun için üzülüyordum çünkü ona karşı olan nefretim benden ayrılmak istemeyen bir tümör gibiydi. Bunu anlamalıydı ve boşa kürek çekmeyi artık bırakmalıydı.
Biz asla isteyerek bir araya gelmiş bir çift olamayacaktık.
Düşüncelerimi beynimden uzaklaştırıp ders kitaplarımı çantama yerleştirmeye başladım. Ceketimi almak için ayağa kalkacağım masanın üstüne konulan iki sinema biletiyle kaşlarımı çattım.
Deniz görüş açıma girip midemi alt üst edecek gülücüklerinden birini yüzüne yerleştirdi.
"Cuma sinemasına ne dersin? İki biletim var ve boşa gitmesini istemiyorum. Biliyorsun, bu hafta çok yorulduk ve sana teşekkür etmem gerektiğini düşündüm."
Anlamsızca suratına bakmaya devam ettim. Bana neden teşekkür edecekti ki? Surat ifademi biraz daha ciddi bir hale sokup aklımda ki soruları sordum.
"Bana ne için teşekkür edeceksin?"
"Benimle ders çalıştığın için ve," durdu. Söyleyeceği cümleyi yutkunarak zihnine geri gönderdi.
"Öyle işte. Bu yüzden." Bakışlarını yere sabitledi. Bu hareketi küçük bir çocukla konuşuyormuşum gibi hissettirdi. Bir an kalbimde anlam veremediğim bir yumuşaklık hissettim. İçimden bir şeyler onun elini tutmamı ve güvenle sıkmamı istiyordu. Yapmadım. Yapamazdım da. Ona o şefkati ben asla veremezdim.
Teklifini reddetmek istedim. Zaten yanımdan ayrılmıyordu. Onunla karanlık bir ortamda 2 saat geçirmek benim için eziyet olacaktı ama içimde ki his bunu yapmam gerektiğini söylüyordu. Onunla gitmeliydim. Eğer gitmezsem buna üzülecekti. Fakat neden üzülüp üzülmemesi benim umrumdaydı?
"Peki, olur."
Gülümsemesi daha da genişledi.
"Tamam o zaman. Akşam seansı olduğu için önce eve gidelim. Ben seni almaya gelirim."
Omuz silktim. Okuldan çıktık ve evimize gidecek olan otobüse bindik. Her zaman olduğu gibi Deniz konuşmaya çalışıyor ben ise susuyordum.
Bu sinema teklifini kabul ettikten sonra aklıma gelen bazı şeyler vardı. Biz Denizle daha önce hiç sinemaya gitmemiştik. Sahte sevgililik oyunumuza bunun gibi sahte etkinlikler eklememiştik. Bu bir randevu muydu? Kalbim bu düşünceyle daha da hızlandı. Yanımda oturan Deniz'e çevirdim bakışlarımı. İçimden dua ettim. Lütfen, bizi zorlayacak şeyler yapma. Bu oyunda, canım yanan taraf ben olmak istemiyorum.
Eve geldiğimde annemin işten çoktan döndüğünü farkettim. Ona görünmeden odama geçmek istedim ama bu oldukça zordu. Bu akşam Denizle dışarı çıkmak için izin istemeliydim. Gözü kapalı onaylayacağına adım kadar emindim.
Mutfakta salata yapan anneme bir bakış attım. Arkası dönük olduğu için beni farketmemişti.
"Kolay gelsin."
Sesim etrafta hızla yayıldı ve işine dalan annemi korkuttu.
"Çakıl! Sessiz sessiz niye geliyorsun kızım. Aklım çıktı."
Duyamayacağı şekilde kıkırdadım. Annemle ilişkim de aramıza hep bir sınır vardı. Asla kızıyla arkadaş gibi olan bir anne olmamıştı. Eğer olsaydı eminim Denizle bu durumda olmazdık. Annem benim yerime Deniz'i sevmeyi daha çok tercih ediyordu.
"Üzgünüm. Bu akşam Denizle sinemaya gideceğiz. İzin verir misin?"
Az önceki korkusundan sıyrılmış gibi genişçe gülümsedi.
"Tabii ki, ama çok geç dönmemek şartıyla."
Başımı olumlu anlamda salladım. Odama geçtiğimde akşamın bir randevu mu yoksa normal bir arkadaş buluşması mı olduğunu kestiremiyordum. Daha önce Güneş hariç kimseyle sinemaya gitmemiştim. Düşüncelerim kalbimin daha hızlı atmasına sebep oluyordu ama ben endişeleniyordum. Bildiğime göre bu bir randevuysa henüz bunun için erkendi. Yani Ozan Denizle arkadaş olmaya çalışıyordum.
Sıkıntıyla kendimi yatağa bıraktım. Telefonuma gelen mesaj sesiyle hareketlenip mesajı açtım.
Ozan Deniz: Akşam 8'de seni almaya gelirim.
Sanırım teklifini hiç kabul etmemeliydim. Ben bu oyunu en kısa zamanda bitirmeye uğraşırken zihnim oyunu kaybetmeme neden olacak kararlar alıyordu. Yüzümü yastığa sertçe bastırdım. Bunun bir randevuya dönüşmemesi için elimden geleni yapacaktım.
YN/ Yosun, sana hiçbir şey demek istemiyorum. Ozan Deniz, seni sonsuz seven bir yazara sahipsin❤
