Florida küçük torununu sevmekle meşguldü. Yvona ve Sofia birbirine bakarken Leonard bunu farketmişti. Sofia artık bu durundan rahatsız olduğundan ayağa kalktı.
Sofia:
-Düküm, ben..
Tam o sırada Tom koşar adımlarla onların yanına yaklaştı. Sofia Tom'u farkedince söyleyeceği cümlenin de kendisi ile beraber mezara gideceğini anladı.
Tom:
-Düküm.
Tom kafasını yere dikmiş ve bakışları ile yerde bir şeyler arıyor gibiydi.
Leonard hisslerine her daim güvenmişti ve şimdi de güveniyordu. Güvenmese, yaşayamazdı. O bir savaşçıydı. Az önce Tom'un kapıda kral korumaları ile konuştuğunun farkına varmıştı. Bu adamları giyindiklerinden tanımak elbette mümkündü.
Leonard:
-Kontesimiz nasıl?
Tom'a ve etraftaki her kes Leonard'a dikkatle bakmaya başladı.
Tom:
-Düküm, kontes ölmüş.
Her kes şaşkınlıkla birbirine bakarken Leonard soğukkanlılıkla ayağa kalktı ve malikeneye doğru yürüdü.
Leonard:
-Gel!
Tom hızla dükünün peşine düştü.
Leonard'ın çalışma odasına girince Tom duraksadı. Bu odayı zaten hiç sevmezdi. Kaç adamın canını sinirinden buracıkta almıştı dükü. Onlarca yalvarışlara tanıktı bu oda.
Leoanrd:
-Anlat.
Tom başını yere eğdi ve yeri incelerken konuşmaya başladı.
Tom:
-Kontes kaçırılmış. Kaçırdığı adamla berbar öldürülmüş. Kimin öldürüldüğü bilinmiyor. Nehir kenarında ölü bedenlerini askerler bulmuşlar.
Leonard:
-Kontesi kaçıran kim?
Tom biraz düşünse de, sonunda yanıtladı.
Tom:
-George.. George Santos.
Leonard bu adamın annesinin adamı olduğunun farkına varmıştı. Soy ismi bile onu eleveriyordu. Fakat neden annesi böyle bir şey yapmıştı. Bunu başka birisi öğrense, annesi prenses olsa bile, idama mahkum edilecekti. Kralın mahkumlarını yalnız kral cezalanfıra bilirdi. Buna asla göz yumamazdı. Annesine karşı duyduğu nefrete rağmen buna izin vermezdi, veremezdi. Mevzunun bir kısmı soyadının onuru olsa bile, diğe boşta kalan yarıdan falza yeri annesine olan sevgisinden ibaretti.
Leonard:
-Çıkabilirsin.
Tom baş eğerek odayı terketti. Leonard ise hâlâ düşünmeye devam ediyordu. Belli annesinin bu kadınla bir sorunu vardi. Belki de binlerce. Ama düşesin söylemeyeceği de bir gerçekti.
Sofia hızla annesinin odasına girdi. Şifacı kitabını nasıl burada unuta bilirdi. Ama nasıl?! Hizmetçiler bulsa, kesinlikle hiç hoş olmazdı. Leydi ve şifacı olmak? Bunu abisi duysa, o şerefli soyad uğruna canını alırdı Sofia'nin.
Sofia:
-Hoş. Hâlâ yaşmam mucize ama..
Sofia tüm çekmeceleri karıştırmasına rağmen annesinin okuduğu romanlardan başka hiç bir şey bulamamıştı. Kim bilir neredeydi? Belki de bulunmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sırlar ve tesadüfler
Historical Fictionİngilterenin en zengin, genç ve bir o kadarda yakışıklı Düklerinden Dük Westmoreland. Kaderine bir tren istasyonunda acımasızca karar verilen bir Rahibe. Dük Westmoreland ablasının düşmanına kaçmasından doğan Leydiyi ararken, Leydi Rahibe Yvona'ya...