Leonard Yvona'ya bakarak sabah erkenden gelen haberi önce kendisi söylemediği için ne kadar üzülse de olan olmuştu. Yvona ise anlamsızca kadına bakıyordu. Mutluydu evet.. Ne de olsa ufaklık annesine kavuşmuştu. Fakat Yvona yalnızlığını gideren leydinin olmamasını kabullenemiyordu. Leonard'a baktı. Üzgün bakışlarla ona bakıyordu. Ne yani o da mı biliyordu? Masadan aniden ayağa kalktı Yvona. Artık oturamazdı. En azından kendisine değer verip son defa yalnızlığını gideren leydiyle vedalaşmaya izin vere bilirlerdi.Yvona:
-Afiyet olsun..
Evet.. Yemek odasını terk ederken kura bildiği tek cümle buydu. Ne fazla, ne eksik.. Gözyaşlarını zaten zor tutarken aniden önüne çıkan kadın dengesini kaybetmeye yetmişti bile. Zorla kendisini ayakta saklamış şükür ki, düşüp rezil olmamıştı. Kadın oldukça ihtişamlıydı. Göğüsü derin dekolteli kırmızı kıyafeti -ki bu göğüslerinin yarısının dışarı fışkırmasına neden oluyordu- , elindeki yelpazesi ve sert papatya aromalı kokusu... Yvona'nın kafasını çatlatmaya yetiyordu bile.. Yvona'nın arkasından gelen Leonard kadını görünce duraksadı.. Gözleri kadına dalmışken kadın elindeki yelpazesini durdurmuş sanki büyülenmiş şekilde adamın gözlerinin içine bakıyordu. Yvona ise kadını yolmamak için neden arıyordu.
Leonard:
-Kashia? Ama bu nasıl? Bana öldüğünü söylediler..
Kashia adımlarını yavaş atarak Leonard'ın önünde durdu. Yvona ise artık fazlalık olduğunu fark ediyordu.
Kashia:
-Sevgilim.. Ben.. Ben sadece..
Kashia ellerini gözlerine tutunca ağlamaya başladı.
Leonard:
-Ştt.. Tamam geçti artık..
Leonard kadına 'sevgi sözcükleri' söylerken -ya da Yvona öyle anlıyordu- , Florida Yvona'nın arkasına geçti ve kızın kolundan tutarak diğer odaya sürükledi.
Flordia:
-Evet küçük kız leydi Hamilton gittiğine göre.. Artık seninde posta edilmenin vakti geldi..
Yvona anlamayarak tek kaşını kaldırınca Florida küçükseyici bir şekilde gülümsedi.
Florida:
-Zaten leydi Hamilton için buradaydın di mi? Akşam Leydi Venesia'nın at arabası gelecek ve seni ait olduğun yere götürecek. Leydi Kashia.. Onun kim olduğunu biliyorsun değil mi?
Kahretsin ki, biliyordu evet.. Leydinin namı buraya kadar elmişti. Derin bir nefes aldıktan sonra hayır anlamında kafasını salladı.
Yvona:
-Düküm benim kocam Leydim.. Hiç bir yere gitmiyorum. Tabi kendisi istemeyene kadar.
Florida tek kaşını kaldırdı.
Florida:
-Ne kocası? Sen sadece bir bebek bakıcısısın.. Yoksa rahibe mi demeliydim?
Yvona:
-Leydim.. Ben Yvona Westmoreland'ım. Sizin bana ne yakıştırmanız da açıkcası beni ilgilendirmiyor.
Florida sinirle Yvona'ya yaklaştı ve kolunu sıktı.
Florida:
-Bu malikanede, bu yopraklarda, Westmoreland'ların sahib olduğu her yerde kuralları ben vererim.. Şimdi git diyorsam gideceksin. Zaten müstakbel gelinim de geldiğine göre..
Yvona:
-Bu saçmalık. Leydi Kashia öldü.
Florida:
-Ölmemiş işte.. Şimdi sence Dük Leonard Lusi Westmoreland seni mi seçer yoksa ilk aşkını mı? Bence hiç şansın yok. Benden merhamet dilesen fena olmaz senin adına..
Yvona yutkunduktan sonra bir kaç adım geri gitti. Kolu hâlâ sızlıyordu. Bu düşünceyle kolunu tuttuktan sonra hızla odadan çıktı. Gözyaşları hıçkırıklarına karışmışken odalarına çıkmak istiytiyordu sadece. Ne ara bu kadar aptal olmuştu ki? Tamam Leonard güzel sözcükler falan yağdırmıştı. Ama bunu kalbi kırık bir adam olarak yapmıştı belliki. 3 yıl önce sevgilisini kaybeden ve soluğu manastırda alan birisi olarak.. Sadece kurtarıcısını mutlu etmekti niyeti belkide.. Fakat şimdi romanın ana karakteri gelmişti. Belki Yvona'nın hikayesinin değil ama Leonard'ınkinin geldiği kesindi.. Şimdi tek bir çare kalmıştı. Beklemek.. Geceye kadar bekleyecekti. Eğer Leonard odaya gelmezse gidecekti buralardan.. Artık rahibe de olamazdı. Kendisini böyle kandıramazdı. Zaten Kont Hamilton'un da onu topraklarına almak gibi bir niyeti de yoktur herhalde. Odaya girdikten sonra yavaşca kocaman kapıyı kapattı ve büyük odanın ortasına doğru yürüdü. Çantası hâlâ yatağın üzerindeydi. Derin bir nefes aldıktan sonra dün gece olanladı unutmaya odaklandı. Fakat bu odadayken bunu yapmak pek mümkün gibi değildi. En iyisi buradan çıkmaktı fakat nereye? Zaten yalnızlığına ortak olmuş leydiyi de kaybetmişti. İstediği tek şey buraya gelmişken tren istasyonuna gitmekti. Babasının onu yıllar önce bıraktığı yere..
~ 16 yıl önce ~
Genç adam hızla yürürken kızını kimsenin görmemesine dikkat ediyordu. Sonunda gelmişlerdi. Tren istasyonuna.. Etrafına baktıktan sonra Both'un iyi bir iş çıkarttığını mırıldandı. Hiç kimse yoktu ortalıkta ve Both kesinlikle Lorduna sadık bir elemandı. Kızını yere koyduktan sonra büyük ela gözlere baktı. Çömelerek daha 5 yaşına yeni girmiş kızının kokusunu içine çekti ve alınına öpücük kondurdu.
Keneth:
-Kassandra kızım.. Babanı affet olur mu? Seni bırakmazsam.. Eğer bırakmazsam..
'Babam canına kıyar' bu cümleyi nasıl söyleye bilirdi ki? Yeniden kokusunu içine çektikten sonra yarı uykulu kız gozlerini ovuşturup konuşmaya başladı.
Yvona:
-Baba? Neredeyiz biz? Annem nerede?
Keneth Maria'nı hatırlayınca göz yaşlarını zor tuttu. Babası kıymıştı kadına. Hem de hiç acımadan.. Peki bunu nasıl söyleye bilirdi bebeğine?
Keneth:
-Bebeğim.. Annen.. O uzaklara gitti..
Yvona ağlamaya başlamıştı bile.
Yvona:
-Ya hayır! Geri gelsin! Ben çok özledim annemi!..
Keneth:
-Bak Kassandra.. Şimdi sakin olman gerek. Yoksa biri bizi fark eder..
Yvona ağlamaya devam ediyordu..
Keneth:
-Kassandra!
Ufak kız kırmızı gözlerle babasına bakıyordu..
Keneth:
-Bak bebeğim.. Seni şimdi burada bırakıyorum. Fakat geri döneceğim..
~ Şimdiki zaman ~
(Yorumlarınızı bekliyorum💕)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sırlar ve tesadüfler
Tarihi Kurguİngilterenin en zengin, genç ve bir o kadarda yakışıklı Düklerinden Dük Westmoreland. Kaderine bir tren istasyonunda acımasızca karar verilen bir Rahibe. Dük Westmoreland ablasının düşmanına kaçmasından doğan Leydiyi ararken, Leydi Rahibe Yvona'ya...