Leonard hızla Sofia'nın kolundan tuttuktan sonra üzerine kocaman hariflerle "W" yazan at arabasına soktu ve göz işaretiyle Sofia'nı getiren arabacıya işaret etti. Arabacı Dük'ü anlamış olmalıydı ki, hemen kafasını salladı. Ama Glodia rahat durmayacaktı anlaşılan.
Glodia:
-Dük Westmoreland hemen gelinimi geri ver!
Vincent annesinin sahiplenme anlayışını yanlış anladığına yemin edebilirdi. Kaşarını kaldırmış annesinin haraketlerini hayranlıkla izlerken ismini duymasıyla o tarafa çevrildi.
Leonard:
-Unut bunu, Vincent! Kardeşimden uzak dur.
Vincent:
-Seve-seve!
Leonard tek kaşını kaldırarak adamı baştan sona süzdü daha sonra at arabasına bindi. Annesini beklemeği gerek duymuyordu. Zira annesinin kendisiyle ilgilenmesini de fazla umursamıyordu. At arabası yola koyulmuşken duyduğu tek ses Düşes Mansfiel'in bağırışlarıydı.
Glodia:
-Vin, oğlum gelinini böyle götürmesine nasıl izin verirsin?!
Bir saatten fazla zamandır ki yoldaydılar. Aslında Sofia bu bebeğin ve kadının kim olduğunu çok merak ediyordu. Fakat sorun şu an abisine bırak bir şey demek yüzüne bile bakamıyordu. Yvona sabahtan ağlayan bebeği zorla uyutmuştu. Acıkmıştı. Evet tam kafasını kaldırıp ağzını açacakken at arabası durdu. Fakat Yvona'nın dikkatini çeken bu değildi. Önündeki adamın ona olan bakışlarıydı. Öyle güzellerdi ki.. Dalmış gitmiş gibiydi.. Bir adamın bir kadına böyle bakması yalnızca kitaplarda olurdu Yvona için. Zaten hayatı da son zamanlarda kitaplardaki hikayelere dönmemiş miydi. At arabasının durması üzerine Leonard kafasını kaldırıp ona bir şey demek isteyen kızın aniden duraksamasını izledi. Sofia olanların farkındaydı. Fakat konuşamazdı. Zira kendisi muazzam bir halt yemişti. Leonard kadının elalarına takılmışken dışarıdan gelen sesle hızlı dışarı çıktı. Ablası iyice kafayı sıyırmıştı.
Ashley:
-Kendimi öldüreceğim! Bırakın beni! Yaşamak istemiyorum! Ben.. ben sadece..
Aniden bayılan kadını görünce Leonard hızla ilerleyip kucağına aldı ablasını. Hızla odasına çıkarırken her şeye tanık olmuş Yvona içinin yandığına emindi. Sofia da aynı şeyi hissediyordu. Kadının kucağındaki bebek yeni doğmuştu. 2 hafta olurdu. Sofia doktor olduğu için biliyordu. Fakat onun doktor olduğunu kimse bilmiyordu. Bilmeyecekti de.. Bu zamanda soylu bir leydinin şifacı olması arsızcaydı. Yvona'nın kolundan tutup malikaneye taraf götürünce Yvona aniden durdu.
Yvona:
-Ben.. Ben burada beklesem iyi olur..
Sofia kaşlarını çatarak kadına baktı.
Sofia:
-Buna izin veremem. Çok soğuk öyle ki, kar yağacak gibi. Zaten kıştayız. Hadi gel. Hem bebeğin de acıkmış gibi..
Yvona sanki abla sevgisi gösteren kıza baktı. Kendisinden bir yada iki yaş büyük ola bilirdi. Belki de aynı yaştaydı. Kafasıyla onayladı. Ufaklık acıkmıştı ve onun için bu kadar cefa çekmişken açlıktan ölmesine izin veremezdi.
İçeri geçince büyük koridor vardı. Öyle ki burada onlarla hizmetçi çalışıyordu. Belliki burası malikanenin iç değil dış koridoruydu. Yvona Sofia'yı izlerken küçük leydi de uyanmış Yvona'ya dikmişti gözlerini. Yvona bebeğin ne kadar aç olduğunu anlıyor ve ona minnettar dolu bakışlarla bakıyordu. Bu kadar dayanması bile mucizeydi. Ya da belki aclıktan yorğun düşmüş ağlamaya bile gücü yoktu. Bu düşünce tüm bedenini buz parçasına çeviriyorken ayaklarında hissetmişti bu soğuğu. Malikanenin sıcağına rağmen..
Mutfağa geldiklerinde Sofia kaynamakta olan yemeğe kaşığı sokup karıştırdıktan sonra gözünü hizmetçi kadınlardan birine dikti.
Sofia:
-Suzy, hemen yemek hazırla misafirimiz var.
Leonard:
-Misafir değil, Sofia!
Sert ses biçimi dikkatleri kendine çekmişken Leonard mutfağın kapısında belini duvara yaslamış ve kollarını göğsüne birleştirmişti. Sofia yemeği karıştırmaya devam ederken bir kaşık ağzına koyarak tadına baktı. Daha sonra yanındaki hizmetçiye bir şeyler fısıldadıktan sonra kapağı kapattı.
Sofia:
-Neden bahsediyorsun, abi?!
Leonard dik durdu ve elini siyah saçlarının arasında gezdirirken aynı bir Herkül'e benzediğine yemin edebilirdi, Yvona. Düşündüğü düşüncenin iğrenç olması tüylerini ürpetirken Leonard dudaklarını ıslattı.
Leonard:
-Beni izle.
Yvona kafasıyla onayladıktan sonra adım atmışken Sofia Yvona'nın kolundan tuttu.
Sofia:
-Tamam abi bir hata yaptım. Sana haber vermeliydim. Ama beni böyle cezalandıramazsın!
Leonard tam gidecekken duyduğu cümleyle yerinde durdu. Sofia'ya taraf döndükten sonra gözlerinin tam içine bakınca Sofia yutkunmaya çalıştı ama nafileydi. Boğazındaki yumruyu yutamıyordu. Abisini fazla kızdırmıştı ama bu son olanlar. Hem de abisinin düşmanıyla. Ablasının yaptıkları yeterince batıyorken Sofia'nın yaptığı tam bir şımarıklıktı. Kafasını yere eğdikten sonra Leonard konuşmaya başladı.
Leonard:
-Ac mısın?
Yvona konunun aniden kendine gelmesine hazırlıksızlık sergilerken diğer taraftan da bu ikili arasında olan bitenleri çözmeğe çalışıyordu.
Yvona:
-Ben.. Hayır.. Ama leydim açıktı.
Leonard yutkundu hem de ne yutkundu. Daha ablasının bebeğinin cinsiyetini bile bilmiyordu. Arabada bunu öğrenmek fazla ağır gelmişti. Bu duyğuyu o an değil şimdi hissediyordu. Kafasını yere dikip belkide yerdeki tüm taşları ikinci defa saymaya koyulan Sofia'ya seslendi.
Leonard:
-Çık dışarı, Sofia. Birazdan geleceğim ve o zaman bu konuyu uzatmadan konuşacaksın! Git ve cümlelerini hazırla!
Sofia'nın abisinde en sevdiği özellik buydu. Suçluya zaman verirdi. İster bunu bahane için zaman bulmaya harca ister gerçekleri nasıl diyeceğini düşünmeye. Ama abisi anlardı hemen insanları Sofia'nın adını koyamadığı bir iç güdüyle. Kafasını sallarken minnettar dolu bakışlarını abisine dikti. Bu genç kız kimdi? Merak ediyordu hem de deliler gibi. Ama şimdilik kendi derdine deva bulsa hiç fena olmazdı. Hem içinden bir ses genç kızı daha da yakından tanıyacağını söylüyordu nedensizce... Sofia odanı terk ederken peşinden sürüklediği hizmetçileri fark edince Yvona nefes almada zorlandığını farkediyordu. Bu adamla aynı odada yalnız kalmak.. O bir rahibeydi ve bunu kendine silah olarak seçe bilirdi. Evet daha yemin etmemişti. Ama ister öyle isterse de böyle bu gerçeği kimse değiştiremezdi. O rahibeydi! Hem daha önce at arabasında da yalnız kalmışlardı. O kadar korkunç olamazdı. Ah! Kimi kandırıyordu ki? O zaman bir sebebi vardı korkmamanın çünkü yolducuk yapıyorlardı. Varacakları yerde olacaktı ne olacaksa.. Ve artık varacakları yere de vardıklarına göre?
Leonard:
-Yolculuk bitti, rahibe..
(Yorumlarınızı bekliyorum💕)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sırlar ve tesadüfler
Historyczneİngilterenin en zengin, genç ve bir o kadarda yakışıklı Düklerinden Dük Westmoreland. Kaderine bir tren istasyonunda acımasızca karar verilen bir Rahibe. Dük Westmoreland ablasının düşmanına kaçmasından doğan Leydiyi ararken, Leydi Rahibe Yvona'ya...