Merhaba canlarım...
Bölümü bu kadar çok geç yazdığım için ne olur kusuruma bakmayın.
Bölüm şarkısı; Raperin-Belalım.
Keyifli okumalar dilerim...Pencerenin kenarına oturmuş öylece yağmurun yağışını izliyordum. Bugün, artık dükkâna gelmeyeceğimi Arzu'ya söylemiştim. Zaten dört gündür dükkâna uğramıyordum. Aslında benimde artık oraya pek gidesim gelmiyordu. Her gün Burkay'ı görmek ve onun özürlerine direnmekten yorulmuştum. Şimdiden gazetedeki ilanlarına baksam iyi olurdu. Yoksa bu gidişte evin tüm ihtiyaçlar Arzuy'a kalacaktı. Gerçi kendileri de Deniz'le barıştığından beri eve uğramaz olmuştu ya neyse. Tam gazeteye uzanmış ilanlara bakacakken kapı çaldı. Kim gelmişti ki bu saatte? Arzu, olmazdı. Şu anda dükkânda çiçeklerle ya da müşterilerle ilgileniyordur. Kesin karşı komþumuz Afife teyze gelmiştir. Sağ olsun kötü günde, hastalandığımızda hep yardımımıza koşmuştu Afife teyze. Kocası, üç sene önce kalp krizinden hayata gözlerini kapatmıştı. İki kızı, bir oğlu vardı ve hepsi de yurt dışındaydı. Çocukları yanlarında kalması için ne kadar ısrar etseler de Afife teyze doğup büyüğü memleketinden başka bir yerde rahat edemeyeceğini söylemişti. Kapıyı açtığımda karşımda Burkay'ı görmemle ilk şaşırmış sonrada öfkelenmiştim. Onun ne işi vardı burada? Tam kapıyı yüzüne sinirle kapatacakken ayağını koymuş ve engel olmuştu.
"Lütfen önce beni bir dinle Nergis. Sonra ne istiyorsan onu yap ama önce beni bir dinle ne olur." Ne yapacaktım? Dinlemeli miydim yoksa dinlememeli miydim? "Lütfen, sana anlatacak olduğum çok önemli şeyler var. Buraya da zaten seninle barışmak için gelmedim. Nolur bırak bu inadı içeri girmeme izin ver!"
Benimle barışmak için gelmemesine ne yalan söyleyeyim üzülmüştüm. Gerçi o da haklıydı pes etmekte. Bende ne bekliyorsam zaten. Bu düşünceleri boş verip kapıyı araladım. "Ne anlatacaksan anlat şimdi. Yapacak olduğum işlerim var."
"Burada mı?" dedi bulunduğu yeri işaret ederek.
Beyefendiye bak ya bir de bulunduğu yeri sevmiyordu. Sıkıntıyla nefes verip içeri geçmesi için geri çekildim. İçeri girmeden önce bana baktı. "Sağ ol, izin verdiğin için."
Odaya giderken ne ben konuşuyordu ne de Burkay. İkimizden de ses çıkmaması bir nevi iyi olmuştu. Yoksa şuan ki öfkeyle kırıcı sözler söyleyebilirdim. Burkay, oturduğunda ilk dikkatini çeken gazetedeki o ilan sayfaları olmuştu. Birkaç dakika yazılanlara okumuş, sonra çatık kaşlarla bana baktı. "İş mi arıyorsun?" diye sordu düz bir sesle.
"Evet."
"Senin zaten bir işin var. Neden iş arıyorsun ki?"
Derin bir nefes aldım. "Farkındaysan sabah istifamı verdim ve artık işsizim." dedim sesimin sakin çıkmasını umarak.
"Patron benim. İstifanı da kabul etmiyorum ve sen de Nergis Hanım yarın Arzu'yla birlikte işe geliyorsun. Yeni bir siparis aldık, dükkânın elemana ihtiyacı var." Bu sefer sesini yükseltmişti.
Ayağa kalkıp sinirle volta atmaya başladım. Yaptıklarını bilmiyordu da bir de patronluk taslıyordu beyefendi. "Ben istifamı verdim. İster kabul et, ister de etme bay patron."
O da ayaga kalkıp yanıma geldi. Elimi tuttu. Uzun bir süre gözlerimin içine baktı. Şuan ki hali sanki bir şeye inanmak ister gibi bir hal vardı. Sakin bir sesle konusmaya başladı. "Bu kadar çok mu nefret ediyorsun benden?"
"Evet, hem de tahmin edemeyecegin kadar çok nefret ediyorum." dedim elimi elinden çekerek. Bir dakika, bir dakika. Ben biraz önce ne demiştim? Nefret ediyorum mu? Bunu demiş olamazdım değil mi? Üzüntüyle Burkay'a baktım. Biraz önce öfkeli yüzü üzgün bir hal almıştı. Gözlerindeki o parıltılar yerine artık bir hüzün gelmişti. Ah, salak Melek. Böyle bir şeyi nasıl söylersin? Hem de onu bu kadar çok severken ama maalesef ki bazı anlar oluyordu ki yapılanlar, söylenilen sözler geri alınamıyordu. Tıp ki şimdiki gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NERGİS (TAMAMLANDI)
AcciónO gece çığlık çığlığa bağırmıştı kız. Delicesine kurtarılmaya beklemişti. Fakat kimselere duyuramamıştı sesini. Sevdiği adam bile bu çığlığı, yalvarışı duymamıştı. Çaresizlikle teslim oldu. Artık onu kimse kurtaramazdı bu bataklıktan. Adam ona zorla...